Chunky translate English
371 parallel translation
Ben buraya seninle gelen kişiyim bodur.
I'm the guy who came in with you, chunky.
- Sadece ikisini gördüm.
Well, uh, was just 2 I seen. One was small but chunky.
- 45 yaşında, biraz toplu, nonoş.
- He's about 45, a little chunky, fag.
Bir kaşıklık fıstık ezmesi için borcum nedir?
How much do I owe you for a finger-full of chunky Skippy spread?
- Biraz toplusun o kadar.
- Just a little chunky.
Sam ve ben de Cleveland'da Chunky çikolata paylaşmıştık. Ciddi misin?
No kidding?
Büyük parçalı, benim favorim.
It's chunky style, my favorite.
- İri şeker.
Chunky.
Chunky Asses?
Chunky Asses?
Ne kadar da şanslıyım, bana topaklı kısmından geldi!
Aren't I Lucky, I got a chunky bit!
Bitmediyse?
Ls chunky okay?
- Bir çikolata alır mısın.
- You can get me a Chunky.
... ve senin iki tombul bacağın var ve sen çok tatlısın ve büyüyünce boksör olacaksın kocaman bir boksör ya da güreşçi ve eminim, tıpkı baban gibisin, ha?
You got two little chunky cheeks and you've got two little chunky legs and you're lovely, yeah. And you're gonna grow up to be a boxer. Yeah, a big boxer or a wrestler.
Bu senin kabadayı arkadaşın, biraz tıknazlar takımında mı?
This bully friend of yours, is he a little on the chunky side?
Çiftlik sosu ve salata barındaki çıtır çıtır ekmeklerle mi demek istiyorsun?
With the ranch dressing and those chunky croutons from the salad tub?
Ne aldın? Üç kat, çikolatalı bodur cips.
Triple Chocolate Chunky Chip.
Bardağımda iri bir parça buldum.
I found this big, little chunky thing on my glass.
Bodur kardeşlerim, özgürlüğe oluk oluk akın!
My chunky brothers, gorge yourselves at the trough of freedom!
Skippy Chunky fıstık ezmesi aldın.
Skippy Chunky.
Frasier, güveninin sarsıldı ama hatırlatayım ki annemin düzgün hatları bende, babamın geniş kalçaları sende.
Your loyalties are seeping through. Besides, I got Mom's small features while you got Dad's chunky thighs.
Ve o tulumla bodur görünürüm.
That and I look chunky in overalls.
Ve sabahın güneşi Chunky Gölü'nün kenarındaki çam ağaçları arasından bakıyor.
And the morning sun is peeking through the pines of Lake Chunky.
- Sen de biraz toparlak görünüyorsun.
- I'll tell you something else you're looking a little chunky yourself.
Dikkat et şişko!
Watch it, Chunky!
Sana yemek alırım.
There's a Chunky in it for you.
Bak, kabakkafalı bodur!
Look, you fucking chunky pumpkinhead!
Bir daha Chunky Cheese'de yiyemeyecek ;
He can't go into Chunky Cheese anymore ;
Ben bunu aldım, Susan da çikolata aldı.
I got this, and Susan wanted a Chunky.
- Çikolata için durmuşlar.
- "Stopped for a Chunky."
Her yere baktım. Koltuğun altına bile. Sadece "Bodur" çikolatası ambalajı buldum.
I looked everywhere but all I could find were these stupid Chunky wrappers.
"Bodur" çikolatası ambalajı mı dedin?
Did you say Chunky wrappers?
Bu "Bodur" u hangi bodurun yediğini biliyorum.
Oh, I know the chunky that left these Chunkys.
Oh, damardan takılıyoruz işte.
Oh, chunky style.
Oh, Miss Purty, kıçını yırtmış.
Oh, Miss Purty, it tore his chunky ass up.
Birisi, tombul popo'nun seks hayatıyla, ilgilenmeliydi.
Someone has to tend to chunky butt's sex life.
Tombul popo, fazlasıyla azmış.
Chunky butt is extremely horny.
Hey, tombalak don!
Hey, chunky drawers!
Şu irice adamı görüyor musun?
Hey, you see this, uh, kind of chunky fellow over here?
Hey dinlemiyor musun bodur?
Aren't you listening, chunky?
Ne dediklerini bilirsin : "Cips ye kalçan büyüsün" Paytak paytak!
You know what they say, "many chips make for chunky hips."
Parçacıklı ve yumuşak. Oh, hayır.
Chunky and creamy.
- Sen iri yarı, kaslı biriymişsin.
- You're a hunky chunky one.
Arkadaşlar, sizce birazcık tıknazlaşmaya mı başladım?
Hey, you guys think I'm getting a little chunky?
Bodur Amerikalı, kazanmak için koşuyor.
The chunky American driving for home.
Acı, iğrenç, ahlaksız huyunla ve tabii ki tıknaz olarak doğmuşsun.
You were born bitter, nasty, mean - spirited and, of course, chunky.
Bazıları kaşıkla, bazıları parmağıyla fıstık ezmesi yer.
Some people like chunky peanut butter, some like smooth.
... Bodur Throm'dan çorba yapan...
... who had a soup of Throm the Chunky...
Böyle düşünüyorsun.
"Chunky made us sell. Chunky cost us money."
Bodur bize zarar ettirdi! Hadi söyle!
"Chunky cost us money." Come on.
Bodur gerçekten de bize zarar ettirdi ama!
It doesn't matter. Well, Chunky did cost us money.
Futbol oynardı.
Played football. People called him "Chunky."