Conclusion translate English
2,500 parallel translation
Tanrılara savaş açacağım, cenneti yerinden sarsacağım ve bütün bu maskaralığı nihayete erdireceğim.
I'm going to wage war on the gods, Shake the heavens, And bring this entire farce to a conclusion.
Başlangıçtan beri şampiyonluk yarışında etkili bir performans sergiledi.
It was found that a process its conclusion in that victory.
Finale 7 tur kala normalde 6.vitese sıkışmış
7 laps to the conclusion It was impossible to drive a car
Hikayeyi sonuna kadar takip etmek zorundasın.
You've got to follow it right to it's conclusion.
Hemen Babou'nun en iyi seçim olduğuna karar verdik.
We rapidly came to the conclusion that Babou was our obvious choice.
'Ben içler acısı bir karara vardım ben hiçbir zaman şair olmadım ama Joan'ın ölümü nedeniyle oldum.
"I am forced to the appalling conclusion..." that I would have never become a writer... "but for Joan's death."
Poirot, onun ölmüş olduğu sonucuna vardı ve bir yerde de haklı çıktım.
And Poirot, he comes to the conclusion that he is dead and in a way I was correct.
Adamların bu işte çok iyi olmalıydı ki bu da senin beni tuzağa düşürmüş olman fikrine yönlendiriyor.
You people are supposed to be very good at this, which can only lead me to the conclusion that you set me up.
Sana bunu düşündüren nedir?
What brings you to this conclusion?
Eğer işimize yaramadığı sonucuna gelirsek onu denklemden çıkarırız.
If we come to the conclusion he's of no use, We eliminate him from the equation.
Bu sonuca nasıl vardın?
And how did you come to that conclusion?
İkimiz de ortak bir karara varmıştık eşiniz kaçırılmamıştı, sizi terk etmişti.
Now, you and I came together to the conclusion that your wife wasn't kidnapped, and she left you.
Ama hayatlarımızda aynı aptal karara varmış iki çok akıllı kadın var.
But we've two very intelligent women in our lives who've come to the same stupid conclusion.
Bu kelimeleri kaleme alırken, inanması zor ama onca yıl birlikte yaşadıktan sonra bir gün gerçekten seveceğin birinin karşına çıkacağını bunun bizim için en iyisi olmayacağını bilerek ve diğerlerine yol vermemiz gerektiğini sonunda anlamış durumdayım.
Now, as I write these words, it's hard to believe, but I think that after all these years together I've come to the conclusion that to really love somebody you have to accept that one day we won't be here to give the best of ourselves. That is when we must make way for someone else.
Son kaçınılmazdır :
The conclusion is inescapable :
bilim adamlarının iddiasına göre ; bu netice, duygusal yüz ifadelerinin genetik sebeplerle aktarıldığını gösterir.
This leads to the conclusion that emotional facial expressions have genetic causes the scientists claim. And so forth and so forth.
Çok berbat bir mide ekşimesi sonucuna vardık.
We reached the conclusion that could be burning stomach.
Genel Yönetim Servisinden Bay White ile konuşuyordum. Ve şu sonuca çıkardık ki yazdığımız her rapor dikkatlice ifade edilmeli.
I've been speaking with Mr. White here from the General Services Administration, and we've come to the conclusion that any reports we all write should be carefully worded.
O sonuca vardığım için özür dilerim.
I'm sorry I jumped to that conclusion.
Daha iyi bir başlangıç yapabilseydim daha iyi sonuçlanabilirdi.
Maybe if I'd had a better start, this coulda had a better conclusion.
Bundan başka bir sonuç çıkmıyor.
There's no other conclusion to make.
Fakat her bir araştırmada yığınla kanıtlar bulunmasına rağmen, azıcık olsun doğru veya mantıklı bir sonuca bile varamadık.
However, while each investigation gathered more information the mountain of evidence was never used to arrive at an honest or even sensible conclusion.
Ekibim ve benim en muhtemel gün olduğu sonucuna vardık.
It's the best that my staff and I could come to the conclusion- -
Ama bu kaçınılmaz son olacağı anlamına gelmiyor.
But that doesn't mean it's a foregone conclusion.
Bu savaş Tenroujima'nın kaderini belirleyecek.
The battle on Tenroujima headed toward its conclusion.
Ve gerçekten yardıma ihtiyacım var
I have come to the inevitable conclusion that I need help.
Bizim birbirimize aşık olduğumuzu mu sanıyor?
His conclusion that we're in love?
Benim, sizin birbirinize aşık olduğunu düşünmeme katılmıyorsunuz. Ve bu yakınlaşma, cinayet soruşturmalarını çözmenizi titizlik ve güç motivasyonunuzu bulmanızı sağlıyor.
You disagree with my conclusion that the two of you are in love and the sublimating energies of that connection are responsible for the energy, vigor and rigor that you bring to your homicide investigations.
Şu sonuca vardım ki Sabre firması...
I have come to the conclusion That the sabre corporation- -
Polisin kararına muhalefet etmeyeceğim.
I'm not going to debate the police's conclusion.
Bu kaçınılmaz son. Evet.
That is the unavoidable conclusion, yes.
Hassas olduğum sonucuna ne zaman vardın peki?
When did you come to the conclusion that I was sensitive, huh?
Bu sorgunun sonucunda sizi tutuklamak zorunda kalırsak diye.
FBI Advice of Rights form just in case we have to arrest you at the conclusion of this interview.
Kaçınılmaz sona giden önceden belirlenmiş yolda hızla yuvarlanmıyoruz.
We're not hurtling down a predetermined path towards a foregone conclusion.
Şu ana kadar hiçbir makul açıklama bulamadık...
Until this moment We've no reasonable conclusion to explain...
Bu mantıklı bir çıkarım.
That's a reasonable conclusion.
Bu durumda, ne sonuç çıkartmam lazım?
Therefore, what conclusion am I left to draw? Hm?
Peki bu vergici adamın vardığı sonuç ne olacaktır?
Now, what is the conclusion the tax man makes?
Ve işte bu, tam tamına "büyük patlama" olduğu sonucuna nasıl vardığımızdır.
And that's exactly how we've come to the conclusion that there was a big bang.
Kozmosta hareket eden şeylerin yollarına baktığımızda, kısa zamanda temel bir sonuca ulaştık.
When we look at the way things move in the cosmos, we soon reach a very profound conclusion.
Boşlukla deney yapan bilim insanları için, sadece tek bir basit sonuç vardı.
For those scientists carrying out experiments with the vacuum, there was just one simple conclusion.
Buradan çıkan tek bir sonuç var.
there's only one conclusion.
- İşin içinde olduğuna inanamıyorum.
I'm afraid the evidence points to only one conclusion, Mrs Pendrick. I can't believe he was involved.
Bu sonuca nasıl vardınız anlamıyorum.
I don't see how it's possible to arrive at that conclusion.
Şamanların yönettiği ritüelerle, öbür dünyaya bağlantı kurulduğu sonucuna varabilir miyiz?
Judging by that, can we draw to conclusion that it was the shamans who conducted the rituals and connected with the hereafter?
Belki de aynı sonuca Çatalhöyük'te bulunan kil vazoyla varabiliriz.
Perhaps we can draw the same conclusion from a clay vase found at Catalhoyukin.
Yine de çıkarımının doğru olabileceğini kabul ediyorum.
I admit that the odds Again. favor your conclusion.
Derek kendi yaşına yakın biri ile tanıştığında ilişki de kaçınılmaz sonuca varır.
The relationship reaches its inevitable conclusion when Derek meets someone closer to his own age.
" Sonuç olarak, genetik testlerimize göre... babalık olasılığı
"In conclusion, we find that based on " the genetic testing results... "the probability of paternity is 99.99 %."
Neden herkesin bu cinayetin çalıntı kitaplar ile alakalı olduğu sonucuna vardığını anlamıyorum.
I'm not sure why everybody's jumping to the conclusion that this murder was about the stolen books.
Şimdi de alakasız son kısım.
And now, the unrelated conclusion.