Cone translate English
831 parallel translation
Bir keresinde, ağrım vardı ve doktor yüzüme büyük bir kone koyup derin bir nefes almamı söylemişti.
One time, I had a pain and the doctor put a big cone over my face and told me to take a deep breath.
Ben de nefes alıp alıp koneyi yüzümden yukarı kaldırıyordum işte son kaldırdığımda, o oradaydı.
And I did and I floated right up through the cone and when I came out the other end, there she was.
Dondurmayı nereden aldınız efendim?
Where did you get the ice cream cone, sir?
Bunu al da kendine bir dondurma külahı al.
Keep your nickel and buy yourself an ice-cream cone.
- Sana dondurma bile alırım.
I'll even buy you an ice-cream cone.
Neeley, dondurma almak için o paralara dokunamazsın.
Neeley, you cannot have any of those pennies to buy an ice cream cone.
- Dondurma külahta.
- in the cone every time.
Yıldızların olmadığı yerler kararmış bulutlar olarak görülür tıpkı şu ilerdeki büyük siyah huni gibi.
Where there are no stars it appears as dark, obscuring clouds like that great black cone over there.
Koni biçimli bir strüktür?
A cone-shaped structure?
Bir külah dondurmasına?
- For an ice-cream cone.
- Ben bir fişeğim.
- I'm a nose cone.
- Sen bir deli fişeksin.
- You're a kook nose cone.
Telefona ben bakarım. Baba, şu konilerin içine sinek koyalım.
Hey, Dad, why don't we put a fly in the nose cone?
Hadi Andy. koş!
Cone on, Andy, run!
Bugünü hiç unutmayacağım. Kırık bir bacakla güne başladım. Sayende bir roketin burnuna bağlanmış halde günü bitireceğim.
There might come a time when we'll remember this... as the day I started out with a broken leg... and thanks to you ended up strapped in a nose cone.
- Thunderbird'de bir bileşim bulduk.
Alan and I found a gallium compound on the nose cone of Thunderbird 1.
O gün yemekte, o çam kozalağının üstüne oturduğun zaman.
That night at dinner, when you sat on that ridiculous pine cone.
Oraya vardığımda bir kozalak fırlat.
When I get there, pick up a cone and throw it.
Başlığında güdüm aracı var.
It has a homing device in its nose cone.
Dondurma külahi ariyordum sadece.
I was just looking for an ice-cream cone.
- Dondurma için teşekkürler.
- Thanks for the ice-cream cone.
Ne zaman dondurma yemeye gitsek sen sadece vanilyalı istiyorsun.
Every time we've ever gone for an ice cream cone you've ordered vanilla.
Yüksek basınçlı kimyasal reaksiyonlarda kullanılan huni şeklinde bir kaptır.
It's a cone-shaped container for producing chemical reactions under pressure.
- Bir külah dondurmaya ne dersin, ha?
So how about an ice cream cone, huh?
Lanet olsun dondurucu geliyor!
Damn this ice cream cone!
Moda değişti. Aslında sek martini için en uygunu, koni biçiminde, klasik bardaklardır.
For a dry martini, the ideal is a cone-shaped glass.
... finansörler için geleceğin karlı köknar kozalakları.
- - a fat fir cone future for the financiers.
Kaptırmış gidiyorsun.
You'll knock it out of the cone.
Bir külah dondurma ne iyi olurdu.
I'd adore an ice-cream cone.
Direğinin az üstünde havada asılı halde burnunun bağlanmasını bekliyor.
She hovers just short of the mast, waiting for her nose cone to be connected up.
Kötü bir cadı, doğduğumda külahıma kötü bir büyü koydu ve eğer yakın zamanda bir prens gelip, öpücüğüyle büyüyü bozmazsa sanırım sonsuza dek küçük Sybil olarak kalacağım.
THAT'S BECAUSE A WICKED WITCH PUT AN EVIL SPELL ON MY ICE-CREAM CONE THE VERY DAY I WAS BORN, AND IF A PRINCE DOESN'T COME ALONG SOON AND BREAK THE SPELL WITH A KISS,
Dondurma külahına.
It was like an ice-cream cone.
Dondurma külahı gibi değildi.
It wasn't like an ice-cream cone.
İçi inci dolu kozalakla ya da madalyonla ilgili birşey?
Like the pine cone filled with pearls? Or the medallion itself?
Sen bir akustik koni tak!
Use the acoustic cone!
Böcekler polenin erkek kozalaktan dişiye taşınmasına yardım eder. Polen orada spermin yüzeceği bir kanal açar.
Insects help to transport the pollen from the male cone to the female, and there it produces a tube down which swims the sperm.
Dişi kozalağın içerisindeki kanalın ucunda bir damla su oluşur ve sperm burada yüzerken alg atalarına ait sperm hücrelerinin eski denizlerde gerçekleştirdiği yolculuğu tekrar canlandırmış olur.
At its tip, within the female cone, a drop of water appears, and in that the sperm swims, re-enacting the journeys made through the primordial seas by the sperm cells of their algal ancestors.
Kozalaklı ağaçlar çikaslarla çok benzer bir yapıya sahip olmakla birlikte çikaslardan farklı olarak onlarda erkek ve dişi kozalaklar aynı ağaçta bulunur.
Conifers are built on very similar lines to the cycads, except that they have both the male and the female cone on the same tree.
Bir kozalak milyonlarca tane oluşturabilir ve ortalama boyutta bir ağaçta binlerce kozalak bulunur.
One cone may produce several million grains, and there are many thousands of cones on an average-sized tree.
Dişi kozalağın üstüne polen düşmesi çok uzun bir sürecin sadece başlangıcıdır.
Pollen falling on the female cone is only the beginning of a long process.
Bu bir yılın sonunda kozalak buna benzer.
At the end of that year, the cone looks like that.
Takip eden yıl boyunca kozalak büyümeye devam eder döllenmiş yumurtanın etrafını sarıp sarmalar ve sonra kuruyarak açılır.
During the next year, the cone grows still more, it develops wrappings around the fertilised eggs and then it dries out and opens up.
Yine de, kan grubu ve göz tabakası sayımı yapabiliriz.
However, we could do a haemotype and an iris cone count.
Bira istemiyorum, külahta dondurma istiyorum.
I don't want a beer, I want an ice-cream cone.
Ama cidden, kendim için bir külah ballı ve arkadaşım kurbağa için de yusufçuk dalgalı dondurma istiyorum.
But seriously. I'd like a honey ice cream cone for me. And a dragonfly ripple for my friend. the frog.
Ayı için ballı dondurma.
One honey cone for the bear.
Belki kilise için bir heykel ve sana bir kar küreme makinesi, Paulie.
And I thought maybe a statue for the church, and I think a snow cone machine for you, Paulie.
Bu koni yaklaşık M.Ö. 2350 yılında yapıldı.
This cone was made around the year 2350 B.C.
4300 yıl önce, bu koniye bir mesajı kazıyarak yazdılar.
4300 years ago, there were people chipping and chiseling away the message on this cone.
Bir koni şeklinde.
It's a cone.
Bir koni gibi.
Like a cone.