Conversation translate English
15,456 parallel translation
- O zaman korkarım bu konuşma ivedilikle son bulacak.
- Then I'm afraid I'm going to end this conversation immediately.
Sence bu konuşma nasıl giderdi?
How do you think that conversation would have gone?
Bu tartışma burada bitmiştir.
And this conversation's over.
Bir, mahkemeyi erteleyerek araştırmaya devame debilirim, ve ikincisi de, Nina ile yüz yüze görüşmeliyim.
One, delay the trial so I have a chance to investigate, and two, have a one-on-one conversation with Nina.
Harika. Bu konuşmaya evde devam edebiliriz.
Great, um, we can continue this conversation at home.
Konuşması rahatsız edicidir.
His conversation is disturbing.
Konusuyoruz burada.
We are having a conversation here.
Çünkü eğer son görüşmemiz olacaksa... Bana yalan söylemene gerek yok.
There's, uh No need to lie to me if... this is our last conversation.
Evet, bigdwayne bunu Purdue'nun sayfasına kopyalamış.
Yeah, well, bigdwayne copied purdue into the conversation.
- Arkadaşların... - Bu konuşmayı yapmayacağız.
We're not having this conversation.
Yoksa olanlar hakkında benimle konuşmak istemiyor musun?
Or you just don't want to have a real conversation with me about what happened?
Hararetli bir tartışma yapıyorsunuz gibi görünüyordu.
Looks like you two were having quite the conversation.
Yer çekimi veya ışık ile konuşmaya benzemiyor mu bu?
Isn't that like saying I'm having a conversation with gravity or light or...
Yaptığınız bir konuşmanın sayesinde olmalı. İstediğimiz şeyin tam tersini yaptığını düşünürsek.
Must have been some conversation you two had, seeing as though he did literally the opposite of what we wanted.
Şey, Kumandan, neden babanla adam akıllı bir konuşma yapmıyorsun? Sonrasında da kitapla arabayı aramaya devam edebiliriz.
Yeah, Jefe, um, why don't you just have a real conversation with your pops, and then we can get back to looking for the book, and the Delta.
O konuşmanın sonunun iyi bitmeyeceğini düşündüm.
I think that conversation would not end well.
Bugün gemide Chris'le ne konuşuyordunuz?
Back on the boat today, what was the nature of your conversation with Chris?
Ne mi konuşuyorduk?
The nature of our conversation? What?
Bu muhabbetten nasıl kaçarım?
How do I get out of this conversation?
İnsanların mahremiyetine saldırmadan önce etik üzerine konuşmamız lazım.
Before we invade people's privacy, there is a conversation about ethics.
Burada, herkesin konuşmasını canlı bir şekilde izleyebildiğiniz uydu gözetlemesi var.
In here is satellite surveillance where you can monitor anyone's conversation live.
Sonra banyo küvetindeki konuşmamız aklıma geldi. - Sen olduğun açıktı yani.
And then I remembered our conversation in the bathtub, and it just... it had to be you.
Teknoloji şirketleri yeni açıldığında bu tip konuşmaların olması çok normaldir.
Well, when a tech company reboots, it's normal to have a... a conversation about restructuring the cap table.
Sohbet etmek için tuhaf bir ortam.
An odd setting for a conversation.
Daha önce bu konuşmayı yapmıştık.
We've had this conversation before.
Sizinle yüz yüze konuşmak için geldik. En iyisi bu.
We are here to talk to you a good, eye to eye conversation, which is the best thing there is.
Hayır, bu dairenizi almakla ilgili bir teklif.
No, this is about that conversation we had before... This is about acquiring your apartment.
İşte bu yüzden durumunla ilgili gerçekler hakkında konuşmalıyız.
Which is why we need to have a conversation about the realities of your condition.
Yani, demek istediğin, o gün New York'ta benimle karşılaştın ve o bir sohbetimizden sonra benim memleketime taşınmaya mı karar verdin?
So you mean, you bumped into me in New York that day, and from that one conversation, decided to move to my hometown?
Böyle bir konuşma olmuyor.
We're not having a conversation.
Bu konuşma bitmiştir.
This conversation is over.
Bu muhabbete devam edeceksek gerçekten istediğin... şekilde sonuçlanacağını mı sanıyorsun?
Do you really think if we keep having this conversation it'll come out the way you want?
Bana olan şu ; seninle tuhaf bir sohbette takıldım kaldım.
What's up with me is I'm stuck in a weird conversation with you.
180'den kısa erkeklerle konuşmam çok zor.
I have difficulty making conversation with men under six feet tall.
Evet, şey gibiydi küçük bir konuşmaydı ama sen, her neyse ben sadece James'in harika bir adam olduğunu söylemeye çalışıyorum.
Yeah, it was, like, this... Small conversation, but you, um, anyway... I'm just trying to say that James is an amazing guy.
Tüm bilinenleri değiştirebiliriz, manşetlere imzamızı atarız, biz...
We could change the conversation, we could dominate the headlines, we could...
Perry White ile çok daha uzun bir konuşma yaptık.
I had a much too long conversation with Perry White.
Bu, en saçma sohbet.
Please. This is the dumbest conversation.
Düşünüyordum da sabahki bölünen konuşmamızı tamamlayalım.
I was thinking that we should finish that conversation that we started earlier that was interrupted.
Hatta Sohbetimiz ilgilenir
He even takes care of our conversation
Mulaney'in konuşmasını dinliyor gibi.
It seems like he's listening to Mulaney's conversation.
Bu konuşmanın böyle olacağını hiç düşünmemiştim.
I-I did not expect this conversation to go like this.
- Biliyor. Açık açık konuştuk.
We had a frank conversation.
Bu konuşmayla ilgili hiçbir şey beni bunun doğruluğuna inandıramaz.
Nothing about this conversation makes me believe that that is true.
Ayrıca sohbet ve Krav Maga olacak.
Besides, it's just conversation and Krav Maga.
Muhabbet edelim.
Have a nice conversation.
Yani bilirsin işte, hoş bir muhabbet ettik yani, sonra da ben gerçekten yorgundum... ve duş falan da almamıştım derken
Well, we just, you know, we had, like, a really nice conversation and then, you know, I was really tired and everything. I hadn't really showered or anything, so she left.
- Ve dinleyeceksin. Dikkatle. - Her kelimeyi, her konuşmayı.
- And you listen, carefully, every word, every conversation.
Bu özel bir konuşma, Jason.
This is a private conversation, Jason.
Sıradan sohbet alıştırması yapmamız lazım.
We need to practice casual conversation.
Gelecekteki sohbetlerimizi iple çekiyorum.
I look forward to all the lively conversation.