Curtis translate English
3,380 parallel translation
Curtis ve ben dışarı çıktık...
Curtis and I run out and...
Curtis'in burada neler döndüğünü bildiğine eminim.
I'm pretty sure Curtis here already knows.
Hiçbir darbeyi kaçırmaz, değil mi, Curtis?
Doesn't miss a beat, do you, Curtis?
Curtis, ne ile ilgileniyoruz?
Curtis, what are we looking at?
Curtis, burada ne arıyorsun?
The body's inside.
Adli Tıp Amiri benim.
Curtis, what are you doing here?
- Curtis! - Hayır!
- Curtis!
Curtis beklemez.
Curtis don't wait.
Curtis'in o kocaman, yumuşak, yapışkan vücudunun içinde bir despot saklı olduğu kimin aklına gelirdi?
Who would've ever thought there was such a despot lurking in the big, soft, gooey body of Curtis?
Bazıları kalifiye bile değil.
Curtis has me pulling cases for quality review.
Curtis bu baskı seni sinirlendiriyor, endişeleniyorum.
Cases and cases gone, vanished.
Kesinlikle haklısın, beni rahatsız ediyor.
Curtis, I'm a little concerned that maybe the pressure's getting to you.
Curtis, Ethan'ın yaptığını bile bilmiyorsun...
Curtis, you don't even know Ethan had anything to do...
Curtis.
Curtis.
Ama bunu zaten biliyordun değil mi Curtis?
But you already know that, don't you, Curtis?
Çoğu insan anlamaz ama sen onlar gibi değilsin, değil mi Curtis?
Most people don't understand, but you're not like most people, are you, Curtis?
Bunların hepsi senin olacak Curtis, senin ve karının.
All this is going to be yours, Curtis, for you and your wife.
Canımı yakıyorsun Curtis.
You're hurting me, Curtis.
Curtis Banks.
Curtis Banks.
Gitmelisin Curtis.
Curtis, you need to leave.
Curtis, birlikte bir yere gitmeyeceğiz.
Curtis, we're not going anywhere together.
Buradan tek bir çıkış yolun olduğunu biliyorsun Curtis.
Now, you know there's only one way out of this, Curtis.
Hayatım boyu bir sürü katil gördüm Curtis, ama sen onlardan biri değilsin.
Now, I've seen a lot of killers in my life, Curtis, but you're not like them.
Tam tahmin ettiğim gibi zekice kararlar verdin.
You've made smart decisions, Curtis, like I knew you would.
Sebep o değil Curtis.
She's not the reason, Curtis.
Curtis, bırak onu.
Curtis, let her go.
Pekala Curtis, silahını yavaşça yere koy.
All right, Curtis, very slowly put the weapon on the ground.
Curtis.
( Kate ) Curtis.
Daha da kötüleşiyor.
( Curtis ) And it gets worse.
Curtis neden kullanılmayan bir fabrikada beynini havaya uçurdu?
Why did Curtis... blow his brains out in a disused factory?
Curtis'in ölümünden sonra onu kaybettiğin için sarsılıp çaresizlik hissettin mi?
Since Curtis's death, have you suffered from overwhelming feelings of loss and despair?
Bence, benim neden stajyer gözetim memuruyla içtiğimi düşünüyor.
I think she's thinking, "Why is Curtis drinking with a trainee probation worker?"
Sanırım Curtis'in başı dertte.
I think Curtis is in trouble.
Ben Curtis.
It's Curtis.
Curtis'in arkadaşıydın, değil mi?
You're a friend of Curtis, right?
Memnun oldum Curtis.
It's nice to meet you, Curtis.
Curtis görüştüğü kızlardan birini anlattı kıza kalp nakli yapılmış.
Well, Curtis told me about this girl he was seein'this one time, right, and she had an'eart transplant.
Curtis, ne oldu?
Curtis, what happened?
Galiba Curtis'in başı dertte.
I think Curtis is in trouble.
Curtis, orada olduğunu biliyoruz.
Curtis, mate, we know you're in there.
Curtis!
C... Curtis!
Curtis Donovan!
Curtis Donovan!
Merhaba Curtis.
Hello, Curtis.
- Curtis, anlamalısın...
- Curtis, you understand...
Curtis vakalara kalite kontrolü yaptırıyor.
I just haven't had time to call them back.
Hayır, Curtis.
No, Curtis.
Vay canına Curtis. Bunların hepsi senin mi?
Gee, Curtis.
Curtis?
Curtis?
Curtis!
Curtis!
- Curtis, bırak onu.
No, no!
- Hayır, hayır!
Curtis, let her go.