Cıa translate English
214,523 parallel translation
Ertesi sabah, genelde tahta kaşıkla acısını benden çıkarırdı.
And the next morning, more often as not, she would take after me with a wooden spoon.
Sırayla bir kürsünün üstüne çıkıp bağırdınız mı?
Did you each take turns shouting atop a soapbox?
Birkaç haftadır yataktan çıkamıyor.
He's been bedridden for a couple weeks, so...
Çıkmazdayız yani.
So it's a catch-22.
Bugün Kattegat için yeni bir devrin başlangıcı.
Today marks a new dawn for kattegat.
Sana gelecek olursak baba, umarım tek arzusu özgür olmak isteyen benim gibi kadınların rahatsız edici varlığı olmadan cennetin sıkıcılığının keyfini çıkarabilirsin.
As for you, Father, you may enjoy the aridities of heaven without my discomforting presence, and that of every other woman whose only crime was a desire to be free.
Şimdi de son bir yolculuğa çıkmam gerek.
And now, I have a final journey to take.
Çok dışarı çıktığını duydum.
- I hear you're gone a lot.
Dışarı çıkmak için izin alması gereken bir çocuk olmadığımı biliyorsun.
You realize I'm not a child who needs permission to go outside.
Lazer ışınlı H.I.V.E. dronlarıyla uğraşıp parti modundan çıkmak gibisi yok.
Nothing like laser-spewing H.I.V.E drones to take you out of a party mood.
İçimden bir ses Blood'un bu akşam planladığı şeyin sadece bir başlangıç olduğunu söylüyor
I have a feeling whatever Blood is planning tonight is just a prelude.
Akıllı ama hayata çok zor bir başlangıç yapmış.
Bright as she is, she had such a difficult start in life, she isn't always...
Şimdi sizden yukarı çıkıp birkaç saat uyumanızı istiyorum.
Now, I'd like the two of you to go upstairs to bed for a few hours.
Bu doğruya benziyor.
R-A-C-I-Z-E. - That would seem to be correct. - [cheering]
Oğlan bekliyorlardı ama kız çıkınca kalsın büyütelim dediler.
Oh, no. I was supposed to be a boy. But when I wasn't, they decided to keep me and raise me.
Birkaç kitap okuyup karşısına sen çıkabilirsin.
Why don't you bust out a book and take care of it yourself?
Bir yerde karın Tanrı'nın bağışlayıcılığı olduğunu duydum...
I've heard it said that snow is a sign of God's forgiveness...
Usta bir gezginim ve bir çırpıda gider gelirim.
I'm a veteran voyager, and I'll be back before you know it.
Ama Kraliçe Victoria makyaj setini elden çıkarabilirim. Birkaç değerli eşyayı daha.
But I am willing to... let the Queen Victoria vanity set go, and a few other precious items.
B-A-R-I-Ş.
- T-R-U-C-E. - [both chuckling]
Ben çıkıp hayvanların yemlerini koyacağım.
I'll be outside for a bit, tending to the livestock.
Çok iyi iş çıkarıyor.
He's doing a really good job.
Uygun olmadığını biliyorum ama kalıcı bir çözüm değil.
Which, I know, is not ideal but it's- - it's not a permanent solution.
- Ama bende çok kırıcı bir etki bırakıyor.
But he does a really hurtful impression of me.
Kişisel bir sorunumu halletmek için bana 20 dakika verirseniz çıkıp tüm endişelerinizle ilgileneceğime söz veriyorum.
If you could just give me 20 minutes to deal with a personal situation, I promise I will come out and address all of your concerns.
Eğer bu Chip problemini gidermek istersem, Bu gece benimle çıkmak ve Pixar filmi izlemek için söz veriyor musun?
If I make this Chip problem go away, will you promise to go on a date with me tonight and see a Pixar film?
Sadece bir saniye dışarı çıkmak istiyorum.
I just want to go outside for a second.
Eskiden dışarı çıkıp bir sigara içmekten endişeleniyordum.
I used to worry about you going outside and smoking a cigarette before.
Ondan sonra Sheldon'la bir süre evden çıktık.
Well, after that, Sheldon and I got out of the house for a while.
Birlikte yaşadıklarını Mary'ye söylediler, kavga çıktı. - Sheldon alınıp kafasına don geçirdi.
They told Mary they were living together, there was a fight, he got his feelings hurt, then he put underwear on his head...
Heyecanlandığım hediyeden çorap çıkmış gibi.
It's like I was excited for a present and got socks.
Sudan çıkmış bir balık.
A fish out of water?
Kurtarıcı'nın güçlerini çalmaya çalışmakla... gerçekten büyük hata ettim.
Mm, indeed I made a terrible mistake, trying to steal the powers of the Savior.
- Bundan bir şey çıkmaz.
- Barely a lead.
Birçok otomatik silah, patlayıcılar, nitrojen gübre ve dizel yakıt ele geçirdik.
We seized a huge cache of automatic weapons, demolition charges, nitrogen fertilizer, and diesel fuel.
Kuzeni Kevin Pabst kooperatifin sığırlarını satan bir dağıtıcı.
His cousin Kevin Pabst is a distributor who brings the co-op's cattle to the market.
Daha bir şey çıkmadı ama biliyorsun aranacak çok yer var ve yeteri kadar ajan yok.
So far, nothing, but, you know, they've got a lot of ground to cover and not enough agents yet.
Hepimiz yetişkiniz, fiziksel aşk hakkında konuşabiliriz ve çıkan bu sesler hakkında.
We're all adults, we can have a conversation about physical love and the noises that... ensue.
Çantadan çıkmış ekmek yemeyecekler.
They are not gonna eat bread out of a bag.
Birkaç şarap imalathanesine gideceğiz ve yemek için dışarı çıkacağız.
Well, we're gonna hit a couple of wineries, and then we're going out for dinner.
Gerçekten, hiçbir şey olmuyorken ayık kalmak seni biraz sıkıcı yapıyor, bu çok etkileyici.
Seriously, like, staying sober when you got nothing going on, and it kind of makes you a little boring, that's impressive.
İkimiz de aynı vakit gezmeye çıkamayız.
Well, we can't both go on a trip at the same time.
Adamım, Bu gezintiye çıkmak berbat bir fikirdi.
Man, coming on this trip was a terrible idea.
En son böyle bir sahne çıkardığımızda, Pek çok takipçimizi kaybettik, Ve bir gözümüz de The Knick dizisinde.
Last time we went to that, we lost a lot of subscribers, and we're keeping an eye on The Knick.
Arıcılık gibi mi?
Like-like a beekeeper?
Onun geniş bir alıcı olduğunu biliyorum, ama eğer bana verirse, alırım.
I know he's a wide receiver, but if he's giving, I'm taking.
Katty şahsen epidemiyolojik veri topluyor ve Aleutian grip kümesinin muhtemel taşıyıcısını izliyordu.
Katty was doing inperson epidemiological data assembly, tracking a probable vector of the Aleutian flu cluster.
Boğazımda ne zaman biraz gıcık olsa buraya kadar diye düşünüyorum.
Every time I get a little tickle in the back of my throat, I think, "This is it."
Boğazınızda gıcık mı var?
You have a tickle in your throat?
Hatırlanmaya değerdi çünkü her gece bardan farklı bir adamla çıkardı.
No, she was memorable because she left the bar with a different man every single night.
Belki de yukarı çıkmak için bir yol bulabiliriz.
Maybe we can find a way up.