Darker translate English
932 parallel translation
Gezegen yıldızın ışığını bloke ettiği için biraz kararma olur.
It gets darker because the planet is blocking the light from that star.
Tren kalkana kadar karanlık olması daha iyi.
Well, the darker the better till we pull out.
Karart ; karart...
Darker. Darker.
Her dakika hava daha da kararıyor.
It's getting darker by the minute.
Her saniye daha da kararıyor.
It's getting darker every second.
Elbette ben bilemem ama bence aydınlanmadan önce daha da kararacak.
Of course, I dont know but I think itll get darker before it gets lighter.
En koyu Ağustos menekşesinden bile daha karanlık ve yumuşak tatlı ve gizemli gözler.
Those sweet, mysterious eyes, darker and softer... than the bluest dusk of August violets.
Sizce de daha sessiz ve karanlık bir yere gitmemiz gerekmez mi?
Couldn't we go someplace where it was quieter... - maybe a little darker?
Bu yüzden daha karanlık bir yere gitmek istiyorum.
That's why I wanted to go someplace where it was darker.
Bay Sandman, daha karanlık bir tarafa sahip.
Mr. Sandman has a darker side.
Yoksa kararıyor mu?
Is it getting darker?
Saçları biraz daha koyucaydı.
Hair a little darker.
Gözlerin daha koyu gibi.
Your eyes are darker.
Güzel havalar bölgemizde de cephe alıyor.
Nearer home, fine weather had its darker aspects, too.
Biraz daha hava kararınca oraya gidip kazar ve onları çıkarırım.
Let's wait till it gets a little darker, and I'll go over there and dig them up.
Betty'nin saçları daha koyu mu olsa acaba?
Maybe Betty's hair should go a shade darker?
İçerisi bir çizmenin içinden daha karanlık.
It's darker in there than inside of a boot.
İyice iniyor.
It's getting darker and darker.
Tıpkı seninki gibi, sadece koyu!
Just like yours, only darker.
Eylülde günbatımından sonra hava çabucak karardığından, şimdi etraf çok daha karanlıktı.
It was darker now, as it becomes dark quickly after the sun sets in September.
Karanlık, karanlık gittikçe artıyor.
It gets darker and darker.
Belirsizlikler var.
Darker than most.
geleceğe güvenle bakan iki kişi ve gelecekten kaçan diğerlerinin bir aradaolduğu, karanlık yerlerden biri alaca karanlık kuşağında.
Two others facing the future with confidence having escaped one of the darker places of the twilight zone.
Şu üzerindeki koyu işaretleri görüyor musun?
You see those darker markings? Crosspatch overlay?
Bu sefer koyu renkli duman da çıktı.
This time, darker cloud, smoke.
Şu an bir saat öncesinden daha karanlık.
It's darker now than an hour ago.
Roberto daha koyu bir teni olduğu için ondan nefret eden üç adam tarafından öldürüldü.
Roberto was killed in cold blood by three guys who hated him because he had darker skin.
Bizim için her şey kötüleşiyor.
The days have been getting darker for us.
Bak artık tenim seninkinden çok daha koyu.
You know, my tan is much darker than yours now.
Biraz koyulttum, beğendin mi?
Just a little darker. Don't you like it?
Hava karardığında, kamp ışıklarının ateşi gökyüzünü aydınlatacak.
As it grows darker, the glow from his campfires will light up the sky.
Hayır, demek istediğim uzun zamandır seni görmedim. Son gördüğümde sanki biraz daha koyu diye hatırlıyorum.
No, it's just that I haven't seen you for a long time, and it seems to me, the last time I saw you, your hair was a little darker, no?
Zaten karanlıksa, daha da karanlık olamaz.
Once it's dark, it can't get any darker.
Ödüyorum ki, onun esmer tenleri yüzünden 2. sınıf olarak gördüğü kişiler gibi öldürülmeyeyim.
I pay so that I won't be killed like those he deems inferior because of their darker skins.
O zamanlar saçların daha koyuydu.
Your hair was darker then.
Hepimizin karanlık tarafı var. Ona ihtiyacımız var.
We all have our darker side.
Daha koyuydu.
It was darker.
Tasavvurlar içinde bana bildirildi bir yer var ki tüm hapishanelerden daha karanlık insanın bildiği ateşten daha sıcak sizin gibi pişman olmayan suçlu günahkarların...
I have been informed in visions that there is a place darker than any prison hotter than any flame of human fire where souls of unrepentant criminal sinners like yourselves...
Yalnızca onun saçları daha koyu.
- Only her hair is darker.
Daha karanlık.
It's darker.
Orası daha karanlık.
It's darker there.
Onlar bizden daha esmer!
They're darker than us!
Bu tünelin sonunu göremiyorum ama şunu söylemeliyim ki bir yıl öncesine göre daha karanlık olduğunu değil hatta bazı yönlerden daha aydınlık göründüğünü düşünüyorum.
We don't see the end of the tunnel, but, uh, I must say... I don't think it's darker than it was a year ago, in some ways lighter. Yes?
Daha koyu olmuş değil mi? Değişik olmuş.
It's darker, right?
Işığı değiştirip daha da koyu yapmalıyız.
Hey, we should change the lighting on this one and go darker. You think?
Aydınlanmayı dünyanın karanlık köşelerine götürüyoruz.
Bringing enlightenment to the darker regions of the earth.
* Ama kararmaya başladı burası *
But in here it's gettin'darker
Öte yandan cinsel uzvu kıllardan daha koyu renkliydi.
For another, the pubic hair seemed darker.
Tencere yuvarlanmış, Seninki benden kara.
Yes... pot calls kettle... yours is darker than mine...
Kum fırtınaları daha da kararıyor. İnsanlar kavga ediyor, öldürüyor. Çocuklar hastalanıyor.
And the dust storms are getting darker and there's people fighting and killing and there's kids sick.
Kimsenin beklemediği kadar karanlık bir çağ.
Ages darker than anyone had ever expected.