Daydream translate English
209 parallel translation
Hiç hayal kurar mısın? Ben kurarım.
Do you ever daydream?
Hayallerinizi böldüğüm için özür dilerim ama müdürü arıyorum.
I'm sorry to interrupt your daydream, but I'm looking for the manager.
Güzel bir düş.
Nice daydream.
Cora'nın itiraf dediği şu hayal ürününden mi söz ediyorsun?
You mean that daydream she called a confession?
Bu hayal değildi.
This wasn't a daydream.
- Çok fazla hayal kuruyorum.
- I daydream too much.
Küçükken buraya sık sık gelirdim Kyoto'ya gidip başarılı bir hayatın hayallerini kurardım.
As a child, I would often come here... and daydream about going to Kyoto to make my fortune.
Hayallere dalıyorum.
I daydream.
Noel'de çocuklar Noel'i rüya gibi yaşar
Christmas children Live in a Christmas daydream
Şekerleme yapıp, gündüz düşleri görüyor ve hayatımı düşünüyorum.
I doze and daydream and I think about my life.
Ardından boş zamanlarımda gün içinde daha da detaylanan hayalleri görmekten zevk alır hale geliyorum.
Lately, in my spare moments, I delight in a daydream that grows clearer and more detailed by the day.
Çocukça bir hayal belki de on yaşlarımda okuduğum bir şeyden esinlenen bir hayal.
A childish daydream, probably inspired by something I read at the age of ten.
Komik, çünkü hayal görmeye başladım.
It's funny,'cause I starrt to daydream.
Hayal dünyasındalar.
They daydream.
Yoksa sahnede uyuyoruz.
If not, we daydream on stage.
İnsan rüya görebiliyor.
You can daydream.
Sadece bir hülya.
It's just a daydream.
Güzel bir hülya.
Nice daydream.
Şu hülyayı, hatırlıyor musun?
You remember that daydream?
Genç kızlar gelecek düşlerini sanduga şarkısını dile getirerek söylerler.
Girls sing the sandunga as they daydream of the future.
Ve herşey hayal mi?
The rich daydream, too.
Yeni araba, havyar ve yıldız hayâli için kendime bir futbol takımı almalıyım, derim! "
New car, caviar, four-star daydream. Think I'll buy me a football team. "
Hadi ama komiser sizi buraya Luke'un boş hayalinin peşine düşmek için yolladıklarını söylemeyin bana.
Now, come on, Lieutenant, don't tell me they got you back out here chasing after Luke's daydream.
Yani gerçekten iyi bir hayal gibi duruyor, ama yapılışı çok garip gibi.
I mean, it sounds like a good daydream, but... actually doing it's too weird.
Evet, hayal kurmayı seviyorum.
Yeah, well, I like to daydream.
- - * Bu film onların anısına var... * - - ( - Sahne arkasında bekleyen sanatçılar gibiydik... ) - - *... ve bunlar onların sözleri. * - - ( -... bizim farkımız sanırım yapmamız gereken şeyleri hatırlamanın ağırlığıydı. )
[Alan L. Bean] Just like a person waiting in the wings to go on stage, they probably have less time to daydream... because they're trying to remember what they've gotta do.
Merhaba Şikago Rüya gibi bir gün.
Hey, Chicago, what a day for a daydream.
Gündüzleri de hülya içindeyim
I'm living in a kind of daydream
Çocuklar televizyon izlediklerinde aptallaşmıyor! Hayal kuruyorlar! Tıpkı eskiden masalları ve efsaneleri dinlerken hayal kurdukları gibi!
Children don't become moronic watching TV, they daydream as in old times they daydreamed listening to fables and legends.
- Hayal.
- Daydream.
Sanal güverte bir sürü mecazi hayalle doluydu sanki hayale dalmış gibi.
The holodeck was full of metaphoric imagery, like it was having some kind of daydream.
Bana mı? Hayır, hayallere dalmam sadece seks, hoş erkekler ve seks hayalleri...
No, I don't daydream... except about sex and beautiful men and sex...
" Gündüz yanılsamaları
" Daydream delusion
Biz, hayalimizin içinde, seven ve acı çeken,
We, in our daydream, painful and beloved,
Sen. Gerçekleşmesini istediğin hayalin nedir?
Um... you. What's a daydream that you'd like to see come true?
Nasıl? Lisa'nın evini göster. - Sadece 30 dakika mı?
I used to have this daydream that I'd run into you at some public place.
Yapamam ve o bir rüya değildi.
I can't, and it was not a daydream.
Kötü bir hayal görüyordum.
I was just having sort of a bad daydream.
Renkler, şekiller ve canavar kamyonları hayal ederim.
I daydream about color and form and monster trucks.
Sen hiç... hayal kurar mısın?
Do you... daydream?
Siz hayal kurar mısınız, Doktor?
Do you daydream, Doctor?
Hayal kurabilmeyi istiyordum.
I wanted to be able to daydream.
İsteyerek ya da istemeyerek hayal görmeye başlıyorum.
I'm starting to daydream... whether I want to or not.
Hepimiz hayal kurarız, Doktor.
We all daydream, Doctor.
Benimle hayal yoluyla konuştu.
He spoke to me in a daydream.
Hayal görmenin tam olarak nasıl bir şey olduğunu test emek istiyordun, doğru mu?
the whole reason you wanted to be able to daydream was to test out possibilities, right?
Bak, ben çok hayal görüyorum. Ben
Look, I daydream too much.
Kapımdaki tıklama beni hayallerimin dışındaki bir yere getirdi.
The knocking on the door brought me out of my daydream.
Çok hayal kurarım.
I daydream a lot.
- Seninki bir düş.
- It's a daydream.
Ben de zaman zaman bunu hayal ettiğimi itirafettim.
I daydream about it from time to time.