Dedikodu translate English
3,035 parallel translation
İnternetin ücra köşeleri dedikodu mekanları, alt sohbet odalarında.
Obscure corners of the Internet, conspiracy boards sub-subterranean chat rooms.
Faturalar, dergiler, dedikodu siteleri.
Bills, magazines, gossip sites.
O öğleden sonra eski dostlar bir araya geldiler kahvelerini içtiler, dedikodu yaptılar ve birşeyin farkına vardılar...
That afternoon, old friends got together to share coffee and gossip and to discover...
Petrolü taşırken, bir sorunla karşılaştığın ile ilgili bir dedikodu duydum.
I heard a rumor that you encountered a problem transporting your oil.
Metroda tesadüfen duyduğu bir dedikodu için simsarını arayacak basit bir tacir değil o.
He's not a day trader who's gonna call his broker Because he overhears gossip on the subway.
- Alcott. Dün gece Burke seni hayli hırpalamış diye bir dedikodu duydum.
Hey, I heard through the grapevine that, uh, Burke roughed you up pretty good last night.
Bir dedikodu var...
There's a rumour that as soon as...
Sadece dedikodu Byrne, sadece dedikodu.
Just rumour, Byrne, just rumour.
Göze parmak sokma, saç çekme çimdik atma, dedikodu, hepsi mubahtır.
Finger in the eye, pulling hair, pinching, gossiping, all is fair.
Dedikodu geliyor.
Ooh, gossip.
Buraya ilk geldiğimde, Amerikalıların gerçekten damacana etrafında dedikodu yaptığını sanıyordum.
When I first got here, I thought you Americans really gossiped around the water cooler.
Ben de bir ay kadar falan orada takıldım ama duyduğum tek dedikodu, damacananın yanında duran garip yabancı adam hakkında oldu.
So I hung out there for, like, a month, but the only gossip I ever heard was about some creepy guy hanging out by the water cooler.
Hepsi dedikodu.
Total rumors.
Dedikodu yapmayı bitirdiyseniz, İngiltere'den bir kadın Superman'in yeni arkadaşları hakkındaki her şeyi bildiğini söylemiş.
If you boys are done gossiping, some lady in England just went online claiming to know all about Superman's new best friends.
Bekaretini bu şarkıda kaybettiğin hakkında bir dedikodu duydum.
I heard a rumor that you lost your virginity to this song.
- İkiniz fısıldaşırken biraz dedikodu duydum...
I found out some gossip you two can whisper about...
Beni Kiev'de bekleyen hiçbir şey kalmadı. Güzelce döşenmiş, geniş bir ev ve dedikodu dönmesin diye arada sırada berabermişiz gibi davrandığımız çekici bir sekreter dışında.
There's nothing waiting for me back in Kiev except for a large, well-staffed house and an attractive secretary who occasionally pretends we're an item to keep the rumours from circulating.
Hawks'ın Joe Toes Kittridge'i almak istediğine dair bir dedikodu yay.
I need you to tease a little rumor for me... about the Hawks'interest in Joe "Toes" Kittridge.
Pete neredeyse kampüsteki herkes hakkında dedikodu haberi yayınlamış.
Pete posted juicy gossip about everybody on campus.
Dedikodu yapmayı bırak ve yeterince erkeksen karşıma çık.
" Stop gossiping and meet up with me, if you're man enough.
Dedikodu yapmayı bırak ve yeterince erkeksen karşıma çık.
Stop gossiping and meet up with me if you're man enough.
Dedikodu korku, alay, utanç.
Hmm? Gossip, fear, ridicule, shame.
Dedikodu iyidir.
Gossip is good.
Dedikodu toplum için yararlıdır.
Gossip works... for society.
Dedikodu dersi verdiğinizi sanıyordum.
I thought you taught a class on gossip.
Bir dedikodu tazısı, bilgisayar dosyaları için neden askeri seviyede şifrelemeye ihtiyaç duyar ki?
Why does a gossip hound need military-grade encryption for his computer files?
- Bay Russell dedikodu bile gerçek bir tehditle örülmüştür.
Mr. Russell, even gossip is woven with a thread of truth.
Dünyadaki tüm dergilerde aylar boyunca bu dedikodu yazıldı.
All the magazines in the world gossiped about it all month long.
Kopya çekme, okulu asma, hırsızlık, dekanla ilişkisi olduğuna dair dedikodu bile çıktı.
Cheating, truancy, stealing, even rumor she had an affair with a dean.
Bazı internet dedikodu sitelerine bakıyorum.
I'm looking at some online gossip sites.
İlk başlarda arkalarından dedikodu yapmak hoş oluyordu ama artık beraberler.
I was happy to gossip when things were just getting started, but now that they are a...
Bir dedikodu kazanından bir şey duydum.
Hey, I heard something through the grapevine.
Sonra da hepsi karşıma geçip dedikodu yapıp, bana acısınlar. Hayır, almayayım.
So they can have a field day with their gossip and pitying looks?
Komşuları, onu sadece bir çocuk bakıcısı mı... yoksa eğlenceli bir dedikodu kaynağı olarak mı... yoksa sokağın aşağısında yaşayan huysuz yaşlı bir kadın olarak mı görüyorlardı?
Did they see her as merely a babysitter... An entertaining source for gossip... Or just the mean old lady who lived down the street?
- TMI'da dedikodu köşesi yazarı.
- She's a gossip columnist for TMI.
- Seni, benim bir dedikodu yazarı olduğum konusunda uyarmak istiyor.
- Yeah. - She wants to warn you that I'm a gossip columnist.
- O bir dedikodu yazarı.
- She's a gossip columnist.
Dedikodu yazmak zorunda değilsin.
You don't have to write gossip.
Bir dedikodu dergisinde çalışıyorum.
I work for a gossip magazine.
Bu Haber Anonim ellerindeki dedikodu çöplüğünü bir ana haber sunucusuna bulaşmak için kullanıyor.
This is News Corp using their gossip trash to fuck with an anchor.
İnsanların nasıl dedikodu ettiğini...
You know how people talk- -
Densizliğin, dedikodu ve röntgenciliğin yok oluşu.
The death of bitchiness, the death of gossip and voyeurism.
Neyiz biz? Bir gazete mi yoksa bir dedikodu sitesi mi?
W-W-What are we, a-a newspaper or a gossip site?
Dedikodu daha ne kadar kötü olabilir ki?
How's gossip gonna be worse?
Bir dedikodu vardı, aslında dedikodudan öteydi. TMI'da çalışanlardan bazıları koruma parası alıyor.
There was a rumor- - It was a little more than rumor- - that some of the guys at TMI would take protection money.
Beni korumak için bir dedikodu yazarına para verdiğini öğrenirsem seni eşek sudan gelinceye kadar döverim.
I ever find out you paid a gossip columnist money to protect me, I will beat you senseless.
Dedikodu olabilir.
Could be just rumors.
Onu elde edememiş erkeklerin çıkardığı dedikodu da olabilir.
It's probably a rumor started by men who couldn't get to her.
Seninle ilgili bir dedikodu duydum. Okul Otobüsü müydü neydi?
The rumors about you, school bus or not.
Bak, insanlar dedikodu yapar.
Look, people gossip.
Yeni Delhi'de dillerden düşmeyen bir dedikodu var.
!