Deger translate English
20,934 parallel translation
Çünkü her şeye rağmen, derinlerde bir yerde hâlâ bize değer veriyorsun.
Since I know, deep down, despite everything, that you care very deeply.
Babam ona büyük değer verirdi.
My father held him in high regard.
Bazı davalar uğrunda öldürmeye değer.
Some causes are worth killing for.
Bazen piyanonun başında birbirimize çok yakın otururuz ve popolarımız birbirine değer.
Sometimes we sit too close to each other on the bench, and our side-butts touch.
Değer verdiğin insanları işten dolayı... incitmeyi nasıl bırakırsın?
How do you stop the work from... hurting the people you care about?
Değer verdiğini gösterir.
It means that you care.
Nefret ediyorum, çünkü değer verdiğim, uğruna her şeyimi feda ettiğim biri, benim yerime onu seçti.
I hate him... because someone I cared about... someone I sacrificed everything for... chose him over me.
Gördün mü, ona değer veriyorsun.
See? You do care.
Buna değer.
It's worth the risk.
Buna inanmaya değer mi?
What worth is there in believing in that?
Değer verip korumaya çalıştığın her şey gücüm tarafından yutulacak!
Everything precious you're trying to protect will be swallowed by my powers!
Evet, neyse! Viktorya dönemi zanaatkarlığına değer vermek gey işi öyle mi?
It's gay to appreciate Victorian craftsmanship, is it?
Rahmetli babam size çok değer verirdi.
My own late father valued you greatly.
Belki ölümlerinin, Paige'in göreve alınamayacak hâle getireceğini söylersek Rahip Tim'le eşinin hayatta kalmasında bir değer görebilirler.
Perhaps they'll see the value in... sparing Pastor Tim and his wife if they believe their deaths will make Paige un-recruitable.
Saru'nun ailesine saygı duyarlar kültürüne ve değer yargılarına bağlı olduğunu bilsinler.
They will respect Saru's family... her culture and the value system she belongs to.
Değer verdiğim birini kaçıran bir adam için çalışıyordu.
He worked for a man who abducted someone I care about.
Bana bu kadar değer verseydin beni rehin olarak tutmazdın.
If you cared so much about me, you wouldn't hold me hostage.
Uzun süreli kazanç için kısa süre acı çekmeye değer, unuttun mu?
Short-term pain, long-term gain, remember?
Wayward Pines'ın saygıdeğer sakinleri. İsyan sona erdi.
Good citizens of Wayward Pines, the rebellion is over.
Elini bırakıp bırakmayacağına ya da o eli tutmaya değer bir adam olup olmayacağına karar ver.
Decide if you are going to let go of her hand, or if you will become a man who is worthy of that hand.
Argus'u görmeme neden olacak kadar çok değerin olup olmadığını korunmaya değer bir herif olup olmadığını bilmem gerek.
I have to how much you are worth to Agus. so I can see what's in it for me since I am taking care of your ass.
2 milyon won hayatını riske atmak için değer mi?
Is it enough to risk his life?
Kademeli, ama kayda değer.
Incremental, but significant.
Harper'a tekrar bakmaya değer ama Ballantine'ı öldürmek istediği için değil Charlotte'u öldürmek istediği için.
Harper is worth looking at again, but not because he wanted to kill Ballantine, because he wanted to kill Charlotte.
Ulusal değer olarak değil.
Not nationally.
Underhill'i öldürmediyse bile, yine de onu bulmaya değer.
Even if he didn't kill Underhill, he's still worth finding.
Bakmaya değer. Hadi onun konuşma kayıtlarına bir bakalım.
Let's run his phone records.
Saygıdeğer midir?
Is she respectable?
Saygıdeğer Rosten Keller geliyor.
The Honorable Rosten Keller presiding.
Ona hâlâ değer veriyorsan davadan çekilmesini söyle.
Well, if you do still care about him, you should tell him to drop the case.
Saygıdeğer annemiz,
Madam mother...
Sana ne kadar değer verdiğime bak.
But, Charlotte, you need to connect with her on a deeper level. Sometimes when I make love to Candace,
Dr. Leighton bir cerrah değil, bu yüzden yaptığı şey çok daha kayda değer.
Dr. Leighton isn't a surgeon, which makes what he did all the more remarkable.
Buna değer, çünkü seni ben öldürmedim.
And for what it's worth, I didn't "kill you."
Tamamdır, yani üstüne gitmeye değer.
Okay, that did deserve a buildup.
Dünyanın sonunun gelmesini engellemek, 25 bin dolara değer.
I'd think preventing the end of the world is worth 25 grand.
Değer verip sevdiğim her şeyi kaybetmeme neden oldunuz Bay McBride, umarım değer.
You have cost me everything I cherish and love, Mr. McBride. I hope it is worth it.
Ama babam sana değer veriyor.
But he cares about you.
Ve babam pek fazla insana değer vermez.
And my dad doesn't care about many people.
Ama Ned iyi biri, sana çok değer veriyor.
Ned's a good guy. I know he cares about you.
Ona değer verdiğini biliyorum.
I know that you care about her.
Temyizle kararın bozulması arasında geçen sürede şimdiki değer üzerinden hesap edilirse...
Between appeals and motions of remittitur and the present-day value, by the time you get it- -
Bu tarz şeyler hep zor olur zaten ama bazı şeyler için buna değer.
These things always are, but some things are worth it.
Sevgi için buna değer.
Love is worth it.
Senin benim için endişelenmeni görmek buna değer.
Seeing your concern makes it worth it.
Değer verdiğin biriyle ilgili biraz gözü pek davran utanacak bir şey yok.
A little rumpscuttle with someone you care about- - nothing to be ashamed of.
Sanırım şimdilik ön yargılı olmamaya değer.
But for now, I-I guess it is worth keeping an open mind.
Gözlerinde gördüm.McCarthy onlara değer veriyor.
I saw it in his eyes. McCarthy cares for them.
Savaşımız çirkinleştikçe korumaya değer miyiz diye daha çok düşünüyorum.
The dirtier we fight, the more I wonder if we're worth defending.
Geri dönebilmek için değer verdiğin en kıymetli şeyi geride bırakmak zorundasın.
In exchange for returning to this world, you have to leave whatever's important to you.
O kadına değer veriyorsan ben ne dersem onu yapacaksın.
If you give a damn about that woman you're gonna want to do everything I tell you to do.