Demands translate English
3,310 parallel translation
Bana isteklerini söyledi.
- He gave me his demands.
Benim endişem, Bay Cilenti'nin faaliyetlerinin,... sizin gibi bazı adamları taleplerine karşı savunmasız hale getirmesi.
My concern is that Mr Cilenti's... activities have made certain chaps like yourself vulnerable to his demands.
İstediği tepkiyi almakta da gecikmiyor.
He gets the reaction he demands.
Burada şartları koyan sen değilsin.
You don't make the demands here.
Birkaç dakika sonra içeri gireceğiz, talebimizi söyleyeceğiz ve sonra, bam!
In a few minutes, we'll walk in there, we'll give him our demands, and then, bam!
Senden çok şey talep ettim Bütün umutlarımızı tükettim
The demands I've made All our hopes mislaid
Bu işin ciddiyetini anlayabilecek birisini bulmak zor.
It's hard to meet someone who understands the demands of the job.
Hopkins'i geri arayıp ne istediğini söyle sonra Hunt'ı buraya çağırıp ona da aynı taleplerde bulun.
You call Hopkins back and tell'em what you want, and then get Hunt's ass down here and give him the same demands.
Onların talepleri çok yüksek, Savitri.
Their demands were too high, Savitri.
Daha iyi sonuçlar için bazı şeylerden fedakarlık yapılabilir.
A few must be sacrificed for the cause. The greater good demands it.
O ister, ben sağlarım.
She demands, I gotta supply.
Silahı aldıktan bir hafta sonra televizyonlarda konuştuğumuz şeyler yayınlanacak.
Mogoto, South Africa They will broadcast the demands we agreed, a week after receiving your weapon.
Toprak, kan ister.
The land demands it.
Her yeni toprak parçası kan ister. Biz ise bunu kabulleniriz.
Every new land demands blood, and we relent.
Talepte bulunmuyorlar.
They do not make demands.
Taleplerine boyun eğmeyeceğimizi kendiniz söylemiştiniz.
But you said yourself we can't capitulate to their demands.
Senin de bildiğin gibi son sığınağımız için birçok güzergah araştırdım ve hayat tarzımız ve güvenliğimiz için ihtiyacımız olan özel isteklerimizle birlikte kısa bir liste oluyor.
As you know, I vetted a lot of locations for our final refuge, and with our very specific demands for lifestyle and security, it's a short list.
Bunun bir görüşme isteği olduğunu biliyorsanız neden birkaç talebi karşılayıp Amerikalı gazetecilerin hayatlarını kurtarmıyorsunuz?
If you knew this was a means toward negotiation, why not meet a few demands and save the lives of those American journalists?
Oh bu arada.. Doğu Hindistan Şirketi talepler uh... Troy karışıklığı 13 bin külçe altına mal oldu.
Oh by the way the East India Company demands uh... thirteen thousand taels for the mess of Troy
Syd'in deliliğinin Plak endüstrisinin talepleri yüzünden olduğu hissediliyordu.
It was felt Syd That's partly Madness HAD Come About through the Demands of the Record Industry.
Talepleri yerine getirilmezse Thomas'ı öldürür mü?
And do you think he's willing to kill Thomas if his demands aren't met?
Son ihbarların yanına yeni bir sıra daha koyman gerekecek.
You'll have to create a whole new pile, right next to the final demands.
Yurtdışından çok talep geliyor Brad Pitt, Shahrukh Khan, Lady Gaga, Beckham gibi sperm örnekler olsun.
I get all types of demands from overseas sperm samples of Brad Pitt, Shahrukh Khan, Lady Gaga, Beckham.
Taleplerini düşünecekler.
They'll consider your demands.
Diğer zaman oldu? - Sağlanan ettiniz.
They issue demands.
Taleplerinizle ve boş laflarınızla muhteşem bir barbeküyü mahvettiniz.
You have ruined a perfectly good barbecue with your demands and chatter.
Evet, ama Şehir Avukatı yine de Phillip Stroh'a asansörde saldırdığı için resmî bir kınama yapmamızı istiyor.
I did, but the city attorney still demands that we issue a formal reprimand for the attack on Phillip Stroh in the elevator.
bu kadar güzel yoga stüdyosuna. Yoga, genç bir eşin isteklerine ayak uydurmanın harika bir yoludur.
Yoga is an excellent way to keep up with the demands of a young wife.
Hiç bir ciddi gazeteci cuma günkü taleplerimi kabul etmezdi.
No serious journalist would ever agree to the demands I made on Friday.
Black Manta öyle isterse herkes acı çekecek.
All will suffer if Black Manta demands it.
Bu yüzden sen talep edeceksin, onlar değil.
- So, you make the demands, not them.
O sadece atalarının milyonlarca ihtiyaçlarını takip etmeye mahkûm edilen bir sinek.
It has simply been sentenced to follow the demands of millions of ancestors.
Hayır, fidye isteyen, herhangi bir istekte bulunan ya da anlaşma yapmak... isteyen kimse yoktu.
Oh, no, there were no demands, no ransom was paid, no negotiations.
Ben emir veririm, sen uygularsın.
I make the demands. You follow them.
Eğer dediklerini yaparsak hayatımızın sonuna dek hedef oluruz dedi.
She said if we gave in to their demands, we'd all be sitting ducks for the rest of our lives.
Tamam, bak senden gereksiz şeyler istemeyeceğim ama saat 11'den itibaren o odada olacaksın.
Okay, look, look. I will try not to make unnecessary demands on you, but by 11 : 00 p.m., you're in that room.
Talepte bulundu mu?
He make any demands yet?
Kişisel görüşümü bir tarafa bırakırsam azınlığı desteklemek konusundaki sorgulanabilir bilgim ile tamamen eminim ki bu yasanın sonucunda birileri yılda 28 milyon dolar kazanıyor.
Setting aside my own personal view as to the questionable wisdom of pandering to the demands of a minority, I believe I have been quite clear that the cost of effectively policing this act would be somewhere in the amount of 28 millions of dollars per annum.
Zor durumda kalmış olmalısın. Çelişen talepler, sadakat hissi seni oraya buraya çekmiştir.
You find yourself in a difficult situation - conflicting demands, loyalties, pulling you this way and that.
Lemon'ı arayıp isteklerini soracağım.
I just called Lemon to ask for her list of demands.
Nakit olarak 200.000 $ ve dört paraşüt talep eder.
He demands $ 200,000 in cash and four parachutes.
Ve uçağı kaçıran... İstekleri neydi?
And the hijacker... what are his demands?
Yavrulara bakmak bir noktadan sonra çok zor olabilir.
The demands of nursing can be dire.
Onu kaçıran adamın isteklerini yerine getirmek için elimden geleni yapıyordum.
I was doing everything in my power to meet her abductor's incessant demands.
Ne kanıt, ne şahit ne de fidye talebi var.
No forensics, no witnesses, no ransom demands.
Ve Clu'nun emrettiği kurallar düzeltilmiş oldu.
And the order that Clu demands has been restored.
Lakin polis onu adalete teslim etmeyi başaramadı çünkü adaletin talep ettiği şeyi yapma konusunda istekleri yoktu.
But the police have been unable to bring him to justice because they lack the will to do what justice demands.
İstihbarat dünyasında bir operasyon ortadan kaybolmanızı gerektiriyorsa bu tamamen ortadan kaybolmanız anlamına gelir.
In the intelligence world, when an operation demands that you disappear, it's understood that you will disappear entirely.
Talepte bulunacak durumda olduğunu sanmıyorum.
I don't think you're in a position to make demands.
Brooke'un kocası hala onu seviyor ve bu yüzden yeni şartlar öne sürüyor, bu kadar.
Brooke's husband's still in love with her, so he made some new demands, that's all.
Mantıksız taleplerde bulunmayacağım.
- I won't be making any unreasonable demands.