English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ D ] / Dime

Dime translate English

2,648 parallel translation
Keller bize New Orleans'ta su parasına mülk sahibi olabileceğimizi söyledi.
Keller told us that we could buy property down here in New Orleans... for a song and a dime.
Yani ISIS bütçesiyle Fransız Reiviera'sına gidebileceğim
So I get to go to the French riviera on the isis dime
Bir kuruş bile vermeyeceğim.
Not one dime.
Tek bir kuruş bile.
Not one fucking dime.
- Ve cebinden tek kuruş çıkmayacak.
- And it wouldn't cost him a dime.
Eğer olayı çözmeme yardımcı olacaksa, amatör psiko-analizlere varım.
Hey, listen, I'm all for dime store psychoanalysis if it helps me close a case.
Devlet parasıyla Avrupa'ya mı gidiyorum?
I'm traveling to Europe on the government's dime?
Onunla ilk tanıştığımız zamanlarda, tam kovboy tipli bir adamdı.
Back when I first met him, he was something of a dime-store cowboy.
10 sent mi? !
A dime?
Söz sizin Bay Harika.
[Telephone rings] It's your dime, mr.
Tek bir kuruş bile istemediler.
Not one single dime.
Bende ne zaman dayak yesem bu bahaneyi kullanırdım.
Oh, if I had a dime every time I used that excuse.
Hayır, yemeği şirket karşılıyor.
No, I'm taking her out on the firm's dime.
- Tek kuruş bile harcamıyor.
Not one dime.
Kazanın birinde, birini öldürmekten 6 yıldır hapiste.
He's six years into a dime for vehicular manslaughter.
Onlari bes para etmez hale getiriyoruz, Evlerine donunce saglik hizmetlerinden mahrum ediyoruz.
We... nickel and dime them on medical care when they get home.
O paradan tek kuruş bile görmedim.
I never saw a dime of that money.
Hayır şekerim, seni severim ama harcayacağın her kuruşu takip etmem gerekir.
No, sweetie, I love you, but I'd be watching every dime you spent.
Eğer bu uygunsuz davranışlar olan çevreyi ortadan kaldırmazsanız, son sentine kadar dava ederim bu okulu.
Unless you make this An affection-free environment, We will sue this school for its last dime.
Cephanelik dükkanındaki adam bu cephane kutularından çok olduğunu söyledi.
The guy at the army surplus store said those ammo boxes are a dime a dozen.
Son kuruşuna kadar harcayacaksın, değil mi?
You're gonna spend every last dime, aren't you?
Hem de son kuruşuna kadar.
Every last dime.
Ve bir şekilde de Prentiss'in her şeyini sana karşı bahse yatırması için onu ikna ettiğini varsayalım.
And that somehow, some way, you can actually convince Prentiss to bet every dime he owns against you.
Sadaka olarak gördüğü şeyi alamayacak kadar gururluydu.
Not a dime. He was too proud to take what he considered to be charity.
O para, onun emekli fonu, birikimlerimizdi. Kısacası bizim adımıza olan her kuruş gitmişti.
It was his pension fund, our savings basically every last dime we had to our name, gone.
Neden makineye bir bozukluk daha atıp tekrar denemediniz?
Why don't you put another dime in the machine - and pull again? - Do you really think we didn't try that?
Bakanlıklarda, yayın kurullarında ve üniversitelerde bir sürü zeki, nüktedan, nazik adam var.
We have such intelligent, witty and nice a dime a dozen in the ministries, on editorial boards, at universities.
Camp Hill'de cezanı çekerken mi peygamberi buldun kardeşim?
You find the prophet while doing That dime up at camp hill, Brother?
Artı, ilk beş anlaşmadan sonunda on sentlik bir ilave yapabilirsiniz.
Plus, you can add a dime on the back end for the first five deals.
Ah lütfen, yalan söylemeye değecek bir şey değil bu.
I never gave Floria a dime! Oh, please, that's not even worth lying about.
Sonra onu tekrar sokağa saldılar, onu ispiyonlayanın ben olduğumu biliyordu.
Then they put him back on the street, where he knows I'm the one who dropped the dime on his ass.
FBI'a bilgi versen iyi olur.
Better drop a dime to the FBI.
O heriften bir kuruş bile istemem.
Can't ask that guy for a dime.
Eh, benim de son kuruşlarının hepsini eski moda kurabiye kavanozlarına ödeyen bir halam vardı.
I had an aunt who spent every last dime on old-fashioned cookie jars.
Chang'in sahtekar olduğunu duydun ve ispiyonladın çünkü grubu bir arada tutmak için her şeyi yaparsın, çünkü güvensizsin.
You heard Chang tell me he was bogus, And then dropped the dime because you would do anything To keep this group together,
- Nasıl bakışmak istersin, tit gözlü?
How do you like it, dime eyes?
Vergi ödeyenlerin kuruşu üzerine değil.
Not on the taxpayer's dime.
Hayır. Sen kendi yöntemlerinle çocukları kandırabilirsin.
No, you can crack those kids on your own dime.
Eski bir pagan geleneğini kutlamak için bu ağaç kesilip dansçı kızlar gibi süslendi.
To celebrate an ancient pagan ritual, this tree was cut down and tarted up like a dime-a-dance floozy.
Bırak şimdi bu ahlâklılık ayaklarını.
Enough of your dime-store morality.
Ne ayağı?
What's a dime store?
Her son peniyi benim almış olduğum eğitime harcıyor.
Spent every last dime he had on my education.
Sen okulda çocuklarla uğraşırken ben adamlarımı ICE, sınır devriyesi hatta askeriyede anahtar noktalara yerleştiriyordum.
When you was dealing dime bags to school kids, I was putting members of my new crew in key positions with ICE, Border Patrol, even the military.
Ayrıca Hetty'den olacak.
I'm hungry and it's gonna be on Hetty's dime.
Elimdeki parayı da son kuruşuna kadar karımı ne kadar önemsediğimi göstermek için harcarım.
And I'd spend every last dime that I have to show her how much I care about her.
Bir şey hariç. O günden beri tek kuruş harcadığını sanmıyorum.
Except I don't think he's spent a dime.
Tek bir kuruşu yerinden oynatamıyorum.
I can't move a dime.
İçeri girebilirseniz, size tek masraf çıkaracak... her matkap ucu için gerekli 10 sent'tir.
Once you get in, every last dime can be had for the price of a rota-tip drill bit.
Belki de Larry'nin parasıyla Vegas'a beleş bir tatile gelmiştir.
Maybe he just wanted a free trip to Vegas on Larry's dime.
Öyle suçlar burada çok olur.
And crimes like that- - a dime a dozen down here.
Parasını sen verdin Ajan.
It's your dime, suit.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]