Dinamit translate English
988 parallel translation
Sanki dinamit patlamış.
Oh, this is dynamite.
Kürek, balta, dinamit, el bombası?
Shovel, axe, dynamite, pineapples?
Orada, Yen'in eyaletini Sarıdeniz'e uçurmaya yetecek kadar dinamit var.
Why, there's enough dynamite in that to blow Yen's province into the Yellow Sea.
Evin altı, bugün de her zaman olduğu gibi dinamit dolu.
It is just as much undermined today as ever.
Bu evin altı dinamit dolu ve yapılacak en küçük bir hata hepimizin mahvına sebep olabilir.
This place is so undermined with dynamite that the slightest mistake by one of us could cause the destruction of all.
Aman burnunu dinamit dolu bir fıçıya sokma da!
Just don't stick your nose into a keg of dynamite.
Dinamit değil! Şu an kafamda var olan sadece... Poker ve Kahve!
It's poker and coffee... that's preyin'on my mind right now.
Keşke makineli tüfek, dinamit ve zehirli gaz kullanmış olsaydı.
My only gripe is that he uses a dagger and a shoelace rather than a machine gun, dynamite and toxic gas.
Yarınki gazete dinamit gibi bir haber var.
Listen, The Observer is loaded with dynamite for the morning.
Patlayıcı madde veya hassa kimyasallarla çalışan insanlara, dinamit fabrikasındakiler mesela.
People that handle touchy chemicals or high explosives men in the dynamite factories.
Dinamit gibi patlayacak!
It'll go up like dynamite!
Onlardan öğrenmemiz gereken şeyler var. Gansgter, kabadayı olmak bıçak dinamit, zehir kullanmak.
We must learn from them how to become gangsters, thugs useful with knife dynamite, poison.
- Dinamit.
- Dynamite.
Dinamit işime yarayabilir.
I can use dynamite.
Ben dinamit istemiyorum burada.
I don't want dynamite in here.
Karanlıkta polis karakollarını sardı, telefon hatlarını kesti ve duvar dibine dinamit yerleştirdi.
In the dark, he surrounded the police barracks, cut the telephone wires and placed dynamite under the wall.
Geldiğimiz yol daha uzundu, dinamit için daha emniyetli.
Our route was longer because we carried explosive. It was safer.
Dinamit için ateşleme kutusu.
The box that explodes the dynamite.
Yanlarında yaklaşık 45 kg dinamit vardı.
They had 100lb of dynamite with them.
Doğu terasında yürüyordum, o sırada Cosgrave'in dinamit depolanan kulübeye girdiğini gördüm.
Well I was walking on the East terrace when I saw Cosgrave enter the shed where the dynamite's stored.
Dinamit.
Dynamite dumps!
- Maymunda bir dinamit lokumu var.
- Monkey's got a stick of dynamite.
Ona hiç dinamit olmadığını söyle.
Tell him there's no dynamite.
- Bu bir dinamit.
- This is dynamite.
Neden gideyim? Çünkü bu Kringle davası tam bir dinamit.
- Because this Kringle case is dynamite.
Suyun daha hızlı akmasını sağlamak için dinamit yerleştirmiş.
He puts in a stick of dynamite to start the water running.
O dinamit lokumlarını kaynağın tam ağzına yerleştirip patlattığı için kaynak tamamen kurumuş.
He cracked the granite floor of that sump hole... and busted down her sides. The tanks are dry.
Sadece amatörler arabasında likit dinamit taşır.
Only an amateur would carry that liquid dynamite in the car.
Burası dinamit deposu gibi.
That place is a stack of dynamite.
Dinamit için delikler delindi, efendim.
The holes are drilled for the dynamite, sir.
Dinamit lokumları kayaların altında.
A charge of dynamite is under the rocks.
- Çantanda dinamit kaldı mı?
- Any dynamite left in your pouch?
- Hayır, dinamit.
No. Dynamite.
- Kutular dolusu dinamit..
- Boxes and boxes, all dynamite.
- Barut ve dinamit..
- Powder and dynamite.
Birisi arabamıza dinamit koymuş.
Someone planted dynamite in our car.
Demin Dinamit Holmes'ü geri çevirerek ne yaptın farkında mısın?
You know what you did just now, turning down Dynamite Holmes?
Ne siz, ne Dinamit Holmes, ne de şu "Muamele".
Not you and Dynamite Holmes and "The Treatment."
Galiba Wheeler Üssü'nde dinamit patlatıyorlar.
Sounds like they're dynamiting down at Wheeler Field.
- Evet, dinamit.
- Yeah, it's dynamite.
- Şurada dinamit var.
There's some dynamite back there.
O kız dinamit taşıyordu ve suratının ortasına patlayacak.
That girl was carrying TNT, and it's gonna blow up right in your face.
Birazcık dinamit baya bir gümbürtü kopartır.
A little dynamite... makes a lot of noise.
Ancak altımızda bir dinamit olduğunu hissediyorduk ve şu pislik herif, adı her ne idiyse her an yeni bir hamle yapmaya hazırdı.
But underneath it we knew we were sitting on a barrel of dynamite, and that the stoolie, whoever he was, was ready to strike again any second.
İki kişi, dinamit gibi iki şovmen.
Two people, two dynamite entertainers.
Tamam, dinamit, biz destek oluruz.
OK, Dynamite, we'll give it whirl.
Bana sorarsanız, buraya dinamit gibi bir oyun lazım.
If you ask me, what this place needs is a dynamite act.
Tabi dinamit pazarlamıyorsa.
Unless he's peddling dynamite.
Elbette güvenli, sadece yeni metro için dinamit patlatıyorlar.
Of course. Theyre just blasting for the new subway.
Evet, dinamit işe yarayabilir.
Yeah, dynamite might work.
- Hiç dinamit yok. - Olması şart.
- Gotta have it.