English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ D ] / Direction

Direction translate English

7,910 parallel translation
- Konvoy kuzeye doğru döndü.. .. güvenli eve doğru ilerliyor.
66, convoy has turned north off approach road, heading in direction of safe house, over.
Yaklasık 3,5 km capinda bir alan kalıyor geriye.
That gives us a search area of approximately two miles in any direction.
Yön kestirme yeteneğin yok sende.
You don't have a good sense of direction.
- Bir kere yön algım gayet iyidir.
- I have a very good sense of direction.
Başkanının oğlu hayali bir arkadaşının verdiği yönlendirmeleriyle...
Your secretary's son, under the direction of his imaginary friend...
Ama aliminyum ve titanyum alaşımların varlığından dolayı en azından bir yönde tahminimiz var.
But given the presence of aluminum and titanium alloys, we can at least posit the direction.
Burada bana yardım edebilecek olan bir adam olduğunu biliyorum ama 50 km yanlış yönde gitmenin nasıl kestirme olduğunu anlamıyorum.
I know there's a guy here who can supposedly fix me, but I don't understand how driving 30 miles in the wrong direction is a shortcut.
Peki minibüs neden o yöne gitmiyor?
- And the van doesn't go in that direction because...?
Ortağım zanlıyı yayan takip ediyor, nereye gittiğiyse bilinmiyor.
My partner is in foot pursuit, and his direction of travel is unknown.
- Evimiz ne tarafta Will?
Which way's home, Will? What direction?
Bana bir yön gerek Austin.
Now I need a direction to turn, Austin.
Denge ve yön ile alakalı şeyler.
Things like balance and direction.
Çünkü burada her yönden 15 mil - 25 km - boyunca hiç kimse ve hiç bir şey yok.
Because there's no one and nothing for 15 miles in every direction.
Sana Mickey Mouse demeleri lazım, geri geri gidiyorsan... Direksiyonu terse kırarsın ve aynalara bakarsın.
You should be called Mickey Mouse, but if you're backing up turn the opposite direction and look in the rear-view mirror.
- Tamam, hangi tarafta?
- Okay, which direction?
Lyudmila, senin hatan tartışmayı istediğin yöne çekememekti.
Lyudmila, your mistake is that you should look at the discussion in the direction you need.
Şimdi bana bu Ray denen adamın yerini söylersen ben de burada defolup normalde yiyeceğim yemeği yemeye giderim.
So, uh, if you could point her in the direction of this Ray guy, maybe I can get the hell out of here and get the lunch I thought I was getting.
Hayatım kendi çıkarlarımı gözetmekten öte artık.
direction and purpose, that there's more to my life than just looking out for myself.
Son beş dakikada Tasha ile ne değişti de sen patanadak benim kapımı çaldın?
What changed with you and Tasha in the last five minutes that got you knocking in my direction?
Daha önce onların hiç bu kadar mutlu olduklarını ve aynı yere baktıklarını görmemiştim.
I had never seen them this happy and headed in the same direction before.
Başka bir deyişle, ne zaman suç mahalline koşmaya başlasa genel olarak bu taraftan koşuyor.
In other words every time he ran from the scene of the crime, he ran in this general direction.
Konuşmak zorunda değilsin. Doğru yeri göstersen de olur.
You don't have to talk to me, you just point me in the right direction.
- Bir kez. - İki kez döndüm.
In the other direction.
Tek yapman gereken bizi patronuna ulaştırmak.
All you have to do is point us in the direction of your employer.
Öyleyse "One Direction" olsun!
All right, then "One Direction"!
Her yöne hareket edebilir.
She can move in any direction.
Bane'in öteki tarafa baktığından emin ol.
Just make sure Bane's looking the other direction. Oh, really?
Altı yılını farklı bir şekilde yaşayacağını düşünerek geçirdin.
You spent six years thinking your life was going in a different direction.
Hortumun etrafında tersi yönde koşman bu sefer işe yaramayacak yani.
So I'm guessing you running around a twister in the opposite direction isn't gonna to do the trick this time.
Şu tarafta yarım kilometre kadar uzunlukta dar bir patika var.
There's a narrow lane about 500 yards in that direction.
Ne yapacağını görüp sana yardım ederler. Bunu kuvvetlendirip mutlu sona dek yanında olurlar.
They find out what your direction is and then they help you along with that, reinforcing it, guiding it to their own sweet ends.
- Hansel, dükkâna diğer tarafta.
Hansel, the shop is the other direction.
Buraya en yakın yer, kilometrelerce mesafede.
There ain't a soul around here for miles in every direction.
Bildiğim kadarıyla, bu doğru yön değil.
For all I know, this isn't even the right direction.
Bunlar doğru yönde hareketler gibi geliyor, Rios fakat, "zaman sizin yanınızda değil" den başka bir şey demeden önce şartlarım yazıya dökülerek, tam olarak karşılanmalı.
Those sound like moves in the right direction, Rios, but my conditions must be met fully, in writing, before I say anything other than "time is not on your side,"
Az kaldı bana çarpıyordun ve şimdi de kötü sözler mi sarf edeceksin?
Just about hit me, and now you're gonna sling foul utterances in my direction?
- Hayır, öyle değil ama yanında olup doğru yola yönlendirmen gerekecek.
- No, not that, but you'd have to be with him and point him in the right direction.
Ama ne yazık ki onlar parmaklarını kaldırarak camdan sanık locasını gösterip içinde oturan adamı haykırarak suçlayamayacaklar.
But alas, they cannot rise to level the finger of accusation in the direction of the glass dock and cry out I accuse,'against the man who sits there.
- Tam tersi yönde.
The opposite direction.
Şu tarafta.
In that direction.
Yara izi olan beyaz erkek, bu pencereyi kontrol etti ve bu yönde hareket etti.
Male white with the scars, he kept checking that window and looking in this direction.
Barikat kurun, beş blok yarıçapında.
Set up a perimeter, five blocks in every direction...
Aaron Brown'a saplanan merminin geldiği yol bizi şu tarafa yönlendirir.
Following the reverse trajectory of Aaron Brown's path takes us in that direction.
Kalk, bir yöne doğru yürü ve kaybol.
Wake up, start walking in any direction, really, and get lost.
Elbette diğer yöne gittiklerini görmüştü ama yoldan inememiş olabilir.
Surely, she would have seen her driving the other direction, unless... She never made it down the road.
Yönünü değiştirdi.
He'll change direction.
Yani kuşlar, kelebekler yanlış yönlere gidecekler.
So you'll see birds, butterflies, all flying in the wrong direction.
Zaman bir doğrultuda ilerlemek için tasarlanmıştır. Daima ileriye doğru. Hayatlarımızı birbirine bağlı durumdaki seçimlerimize göre şekillendirir.
Time was designed to move in one direction... ever forward, allowing our lives to be a series of choices, threaded one after another.
Şu an ilerisi elimizdeki tek yön.
Well, forward is the only direction available at the moment.
Sevdiğim bazı şeyler buldum sanırım.
I think I've got a direction I like.
Daha değil, ama o yola doğru gidiyor gibi.
Not yet, but he might be headed in that direction.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]