English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ D ] / Dolayısıyla

Dolayısıyla translate English

3,577 parallel translation
Öte yandan kurallar sadece bebeğin soyadı için geçerliydi. Dolayısıyla bazı kızlar babanın soyadını alıp bebeğin ilk adı olarak koyuyordu.
But the rules only applied to the baby's last name, so sometimes the girls took the father's surname and made it the baby's first name.
Dolayısıyla bir zamanlar beni meydana getiren hücreler uzun süre önce kayboldu ve hatıralarımsa beklediğimden daha belirsiz.
So the physical cells that once made me are long gone and my memories are more tenuous than I would wish.
Dolayısıyla etrafta boş boş oturup belli bir büyüklüğe ulaştıklarında yavrularını üretmeye devam edebiliyorlar.
And so they can sit around and they can just carry on producing offspring once they've reached a certain size.
Dolayısıyla bu tür şeyleri ayıplamak daha önemsiz hale geliyor. Tabii ki bunların bazen günah gibi göründüğü de oluyor.
So blame is much less important in these things, and, of course, illnesses used to be attributed sometimes to sin too.
Dolayısıyla insanlar mantıklı olma çabasıyla şöyle düşünür : " 10 kez üst üste yazı geldi.
So people's thinking goes, if they bothered to logically think about it, is that, " OK, I've seen 10 tails in a row,
Dolayısıyla fare % 75 oranında doğru cevap vermiş oluyor ki, bu da iyi bir sonuç.
And they get it right 75 % of the time and are happy with that.
Dolayısıyla bedenlerimize, trilyonlarca hücremizin her birine güç sağlayan enerji Güneş'ten gelir ve bunun gibi bir nehir sisteminden akarak sonunda bize ulaşır.
comes ultimately from the sun and it flows down a river system like this, ultimately into us.
Dolayısıyla FBI'ya yeniden alınmak sanki bir adamın yeniden doğuşu gibi oluyor.
So being brought back to the FBI- - it's like a man reawakening.
Bu kahraman ve bu zorbanın birbirlerine bu tarz bir bağla bağlandıklarına inanmak zorundasınız dolayısıyla sürükleyici aktöre ihtiyaç duyarsınız.
You have to believe that this hero and this villain are connected and tied together in this sort of intense way, so you need two riveting actors.
Dolayısıyla kız onun zafer kupasıydı.
And so, she's his trophy.
Dolayısıyla onu bilgileri ve davaya getirebileceği şeyler için seçtiler. Şimdi kahramanı Ryan Hardy ile birlikte çalışma fırsatını yakaladı ve akıl hocası - talebe ilişkisinin nasıl geliştiğini görmek eğlenceli olacak.
So they chose him for his knowledge and what he could bring to the case, and now he's got this opportunity to work with his hero Ryan Hardy, and it's sort of fun to watch how the mentor-student relationship develops.
Kendi açımdan dizinin daha gerçekçi gelmesini sinamatik gelmesini istedim. Dolayısıyla geçmişte birlikte çalıştığım Marcos Siega'yı kadroya kattık ve kendisi harika bir yönetmendir.
The show, to me, I want it to feel real and I want it to feel cinematic, and so we have Marcos Siega, who I've worked with in the past and he's this wonderful director
Ham, cesur bir havası var... Taşınabilir kameralarla çekildi dolayısıyla hızla hareket ediyor.
It just has that sort of raw, gritty- - it's handheld, so it moves very fast.
Hatırlamıyorum, dolayısıyla bir şeyi öğrenmeye çalışmıyorum.
I don't remember anything so there's nothing for me to sort through.
Ben tavuk yolarım, dolayısıyla çevremde tweet atmak ve blog yazmak için pek zaman yoktur.
I pluck chickens, so there ain't a lot of call for me to be traipsing around tweetin'and blogging'.
Planı anlayamıyor, dolayısıyla da plana inanmıyor.
She cannot see the plan, so she will not believe in the plan.
Dolayısıyla ellerinde yalnızca tabanca ve kablolu kelepçeler vardır.
Pistols and cable ties would keep them quiet.
Dolayısıyla bu durum hep olur.
So I do this a lot.
Dolayısıyla çıta inanılmaz yüksekti.
And so, you know, the bar was incredibly high.
Dolayısıyla...
And so it's-
Dolayısıyla bu harika evdeler.
And they have this wonderful apartment.
Dolayısıyla bir...
And so there's this....
Binalar yanda.. ... dolayısıyla Peter'ın uçuşunu değiştiri...
The buildings are on the side so it changes the way Peter gets- -
Dolayısıyla bu fikirden çıktı.
So this came from the idea of figuring out- -
Dolayısıyla, bu kalemi icat ettim. Aslında bu bir elektronik cihaz.
Hence, I have invented this pen... which is actually an electronic device.
Dolayısıyla, yanında yıldız olan bir dokuz.
So it's really nine with an asterisk.
Dolayısıyla eserimdeki bütün küçük kusurları bana gösterdiğin için teşekkür ederim.
So thank you for pointing out all the small flaws in my creation.
Ne yazık ki geçen hafta tüm ömrüme yetecek kadar yalan dinledim dolayısıyla bana o mendebur gerçeği anlatmaya ne dersin?
I've had enough this week to last a lifetime, so why don't you just tell me the fucking truth?
Burası benim ve eşimin çok, çok iyi dostlarıyla dolu bir oda dolayısıyla çok teşekkür ederim.
This is a room full of my wife and I's very, very good friends, so thank you.
Yani çıkartılan mıknatıslar tamamen yenilendi. Dolayısıyla, haftada altı mıknatıs aracılığı ile yuvarlanıyorlar.
So the magnets that have come out are being refurbished, and so they're sort of trundling through about six magnets a week now.
Dolayısıyla işte benim yeni teorim.
So, here's my new theory.
Dolayısıyla, hoş geldiniz.
So welcome.
Yüzde 95 bu yara intihar dolayısıyla...
In 95 %, that is a self-inflic...
İntihar dolayısıyla oluşmuş.
It is a self-inflicted wound.
Yasal olarak kabul edilebilir bir kanıt yok dolayısıyla kanıt yok...
There is no legally admissible evidence, which is to say there is no evidence...
O ödemeyi reddetti dolayısıyla çocuk Victor'un kafasına iki kere ateş etti.
He refused to pay, so the guy shot Victor twice in the head.
Duyulsun istemiyorsunuz, dolayısıyla millet de sadaka falan dilenmez değil mi Kate?
Trying to keep it quiet, so everybody don't come around looking for a handout, huh, Kate?
Dönmem lazım, dolayısıyla...
I have to get back, so...
Dolayısıyla hiç uyumazdı.
So he literally did not sleep, ever.
Birçok kez Irak dilindedir, dolayısıyla tercüme ettirip komutanın askeri kararlar verebilmesi için işlemek gerekir.
A lot of the times it's even in Iraqi, so we have to actually get it translated and build a product so that the commander can actually make military decisions.
Açık, dürüst ve adil olabilirler veya kapalı ve adaletten uzak olabilirler ve dolayısıyla başarısız olurlar.
They can be open, honest, just, or they can be closed, unjust, and therefore not successful.
# Avlanma dolayısıyla sayıları azalan balinalar, # ticari balına av filoları # Antartikanın Avustralya'ya ait...
In its hunt for the dwindling whale population, the commercial whaling fleet is heading to the Australian Antarctic territory...
Hiç kimseyi tanımıyorum, dolayısıyla yalnızım.
I don't know anyone, hence, I am alone.
Dolayısıyla büyüyen metropol.
Our sprawling metropolis.
Ne var ki arayan sizsiniz dolayısıyla risk altındasınız.
However, it was you who made the call, so you're running the risk.
Dolayısıyla kendin olabilmen için sürekli kendini hatırlaman lazım.
So to be yourself you have to constantly remember yourself.
Kadar bu olduğu gibi memnun Yüce Allah için kendini sevgili Debbie ruhunu götürmek için, bunun için hazırlanan yere dolayısıyla vücudu ayı ve toz toza kül kül döndürebilir bu.
For as much as it has pleased Almighty God to take to himself the soul of our beloved Debbie, we bear her body hence to the place prepared for it. That ashes may return to ashes and dust to dust. Who gives this woman in marriage to this man?
- İki elimde pantolonun ceplerindeydi ama sen fark etmedin bile. Dolayısıyla bu senin sorunun.
I had two hands down your pants, and you didn't notice, so you should deal with that.
Dolayısıyla icabına bakacağız.
Shoot to kill.
Dolayısıyla görmesen daha iyi.
So it's better you don't see.
Ve dolayısıyla dönüş hızını da.
And, therefore, the rate of spin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]