Doughnuts translate English
1,064 parallel translation
Ama şaşırtıcı şekilde mutsuzsun, veya çok iyi mutsuzluk numarası yapıyorsun.
doughnuts! doughnuts! bring!
Güzel vakit geçirdik, fakat sanırım ben biraz gülüp eğlenmek dışında bir şeye hazır değilim.
he's never... yes, he has. it's only doughnuts, ernest.
Ve ikincisi, bant yayınına girmene yaklaşık
hurts! i was afraid of this. it's those doughnuts.
Pekala Alf, çörek söyleyebilirsin.
all right, alf, you can order the doughnuts.
Biraz çörek almak için durabilirsin.
except maybe some more doughnuts.
Eğer dayanabilirsen, çörekler yolda.
if you can hold out, there's doughnuts on the way.
Çörek aldın mı?
did you get the doughnuts?
Reçelli çörek yemek için iznin var mı asker?
Are you allowed to eat jelly doughnuts, Private?
- Çörek. - Neden olmasın?
- Doughnuts.
Çöreklerim nerede, pislik?
- Where are my doughnuts, you prick?
Çöreklerini al.
Here are your doughnuts. Here.
Onlarca çöreğim ve güneş enerjili hesap makinam var.
I got a solar calculator with my dozen doughnuts.
Siz polislerin sadece donut yediğinizi sanırdım.
Thought you guys just ate doughnuts.
Biz donut ve kahve
Here we got doughnuts and coffee
Sen de donut ve kahve istedin, güzel!
You want doughnuts and coffee, fine!
Kilisede çörek yapardı.
She makes doughnuts at the church.
Bu sabah, çatıdan atlamaya kalkan bir adamı, ikna etmeye çalışırlarken birkaç çörek yemiştim o sırada.
I had a couple of doughnuts this morning, waiting for a jumper to make up his mind.
Bir düzine yapalım ve onların donut olduklarını farz edelim.
Let ´ s have a dozen and pretend they ´ re doughnuts.
Beni şu şekerli çöreklere götürün, anlatayım.
Bring me to those glazed doughnuts, and I'll tell you about it.
Şimdiye kadar gırgır şamata içinde, bir elin yağda bir elin balda polisliğini yaptın.
Until now, it's all been fun and games, cops and robbers, dunking doughnuts.
Yağlı çöreklerden çok yedin herhalde.
Too many of those candied doughnuts.
Bu boktan çöreklerden de.
And I hate these fucking doughnuts.
Ekstra donutlar Ajan Cooper için ve kafeinsiz kahve de var.
There's extra jelly doughnuts for Agent Cooper and there's some extra decaf.
Biraz kahve ve çörek ister miydiniz?
Would you like some coffee or doughnuts?
İşini yapmaktan daha çok laklak eden ve devamlı atıştıran demek.
It means he spends more time yakking and scarfing down doughnuts than doing his job.
Biliyor musun, bu tatlılarla, bugün pişirilmiş olanlar... arasındaki farkı söyleyebilecek herkese karşı çıkarım.
you know, I defy anyone to tell the difference... between these doughnuts and ones baked today.
Amerikan donutları.
American doughnuts.
Köşeye oturtur kulaklarına donut bile takabilirsin.
You can stick him in the corner and hang doughnuts from his ears.
- Daha çörek var mıydı?
Harry, are there any more doughnuts? Sure.
- Daha çörek var mıydı?
- Are there any more doughnuts?
- Çöreklerimi kim götürdü? - Ne?
- Who ate all the doughnuts, man?
Dışarıda donut yiyorlar.
They're out eating doughnuts.
Ve birde leziz görünen çöreklerinizden bir tane rica ediyim.
And I'll take one of those delicious-looking doughnuts, too, please.
Ve bir de lokma getirmişsin!
And doughnuts to boot!
Köpekler, çörekler ve para.
Dogs doughnuts and money.
- Çörekleri düşünüyorum.
- I'm thinking about the doughnuts.
- Çöreğimiz var mı Bill?
- Bill, do we have doughnuts?
- Teşekkürler Emma.
- I could have Emma get doughnuts.
Neyin var, çörek sevmez misin?
What's the matter? You're not interested in doughnuts?
- Çörek getirmemi ister misiniz?
- Would you like me to get some doughnuts?
Hanımefendi çöreğimiz olmadığını söylememi istedi.
Lady said to say, "We have no doughnuts."
Japanese göçmenlik kayıtlarında jack stanson'un japonya'ya giriş yaptığına dair kayıtları yok tamam, heryerde olabilir... fakat yemek parasına iddiaya girerim ki...
Japanese immigration has got no record... of a Jack Stanton entering Japan. OK, he could be anywhere... but I'll bet you dollars to doughnuts... the boy never left town.
Az önce Joe DiMaggio'yu Dinky Doughnuts'ta gördüm.
I just saw Joe DiMaggio in Dinky Doughnuts.
- Dinky Doughnuts'ta?
- In Dinky Doughnuts?
Dinky Doughnuts'ta oturmaz.
He's not sitting in Dinky Doughnuts.
Belki Dinky Doughnuts'ı seviyordur.
Well, maybe he likes Dinky Doughnuts.
Joe DiMaggio'yu Dinky Doughnuts'ın küçük, dar, kirli, kokan tezgahında oturmasını anlayamıyorum.
I can't see Joe DiMaggio sitting at the counter at little, tiny, filthy, smelly Dinky Doughnuts.
Sorun şu reçelli çörekler.
It's those jelly doughnuts.
- Çörek!
There's lots of rubber neck in gandmelon wrestling going on, so expect delays- - - Hey, doughnuts!
- Çörekler!
- Doughnuts!
- Çörek mi?
- Doughnuts?