Doğal olarak translate English
3,090 parallel translation
Doğal olarak.
Naturally.
Etrafta kimse yoktu, yani doğal olarak altımda bir şey yoktu.
There's no one around, so naturally, I'm free-balling it.
Wendy'nin seçim tahminlerini yapan Eisner Gowan'dan ayrıldığınızı duyduk. Ve doğal olarak orada mutlu olmadığınızı varsaydık.
We heard you quit Eisner and Gowan, Wendy's polling firm, so we naturally assumed that you were unhappy.
Ve... sen hayır dedin, doğal olarak.
And... you said no, of course.
Doğal olarak, onun kekini yiyen hep ben oluyordum.
Of course, I was always eating her cake.
Yani doğal olarak diğer kadınlara ilgilenip, korumanın içinde boğulmuştu.
So naturally, she was drawn to looking after and protecting other women.
Şeye ilk gittiğimde tıp fakültesindeki mülakata sordukları ilk soru doğal olarak şuydu : "Niçin doktor olmak istiyorsun?"
When I went for, uh, my interview at med school, the first question they ask you, quite naturally, is, "Why do you want to be a doctor?"
Doğal olarak.
That makes sense.
Adam delirir, beni öldürmek ister doğal olarak peşimden de 12 kadar katil yollayıverir.
He flips out, wants me dead, and sends, like, 12 thugs after me.
Şef seçmelerinde doğal olarak bir etki olacağını anlıyorum.
I understand that there is a certain amount of influence over commander selections, traditionally.
Doğal olarak, ilk önce Volstagg'ın peşine düştüler.
So, naturally, they went after Volstagg first.
Geldiğinde üzgün görünüyordun Keith'le ilgili olduğu belli. Yoksa onu aramazdın. Doğal olarak benim de ilgimi çekti.
Well, you seemed so upset when you came over, and obviously it involves Keith, or you wouldn't have come looking for him, and so naturally I'm concerned.
Beyninizin doğal olarak ürettiği belli kimyasalları yeterli ölçüde toplamak.
Which consists in obtaining particularly certain chemicals their brains occur naturally.
Doğal olarak hepsini seviyorum.
Naturally, I enjoy them all.
Doğal olarak evlilik sözleşmemiz yoktu.
We naturally had no prenuptial agreement.
Doğal olarak, cömertliğinin de bir bedeli var.
Naturally, his generosity comes with a price.
" Biz de doğal olarak, Amerikan gemilerinin...
" Naturally, we will not be bystanders
İşte bir çeşit göçebe gibi sayılırım, bilirsin işte sanatçı turneleri gibi ve dünyadaki efsaneleri ziyaret ediyorum, yani doğal olarak...
So, now I'm on a sort of pilgrimage, you know, like a star tour, and I'm visiting all the legends in our little world, so naturally... You came to see me.
Doğal olarak, o bunu manevî bir fasa fiso olarak göstermeye çalışsa da gerçek şu ki Henry ona abayı yakmış ama bunu itiraf edemeyecek kadar ukala.
He dresses it up as spiritual poppycock, of course, but the fact is that Henry's on heat and too priggish to admit it.
Onu hemen yolladım. - Doğal olarak.
I sent him away promptly.
O tartışmalarda istismar edildi, doğal olarak çocukları korumaya çalıştığı için!
He has been abused, spat at, simply for trying to protect children!
Ama yatağa bağlandı doğal olarak, kalkamıyor.
She's confined to bed, feet up.
Doğal olarak poliste ehliyetine el koymuş.
Driver's license confiscated.
Çok fazla paran varsa, doğal olarak sağır kulağın iyileşme beklentisini arttırıyor ve isteklerine itibar ediliyor.
If you woul have so much money to burn your wishes will be respected.
Doğal Olarak.
Naturally.
Ben de doğal olarak, "İçleri neyli?" dedim.
So, naturally, I'm like, "What flavors are they?"
Yani, Arena'nın hayırseverlik ve sosyal yardım programını işletmem bana doğal olarak avantaj sağlıyor.
Well, it's just that running the arena's charity and outreach program gives me a natural advantage.
Doğal olarak, bir de köpek.
Naturally, there's a dog.
Peki, Bayan, doğal olarak biraz dinlemeni söyleyeceğim ama kişisel olarak beni izlerken tekrar uyumadığın için mutluyum.
Oh. Right, Missus, normally, I would say try and get some rest, but personally, I'd be happy if you never slept again on my watch.
Tıp, hasta oyalanırken yaptıklarımızdan.. .. doğal olarak ders almamızdır.
The thing about medicine being what we do to keep a patient entertained whilst nature takes its course.
Bizim bulmamız gereken, bu doğal olarak meydana gelen bir olay mı yoksa bilinerek salınan bir şey mi?
What we need to find out... and'if'successful course or if it is something that'intentionally released.
Bu yeraltı sığınağı mıknatıs taşında yapılmıştır, doğal olarak alçak frekanslı bir elektro manyetik radyasyon yayar.
This bunker is made of lodestone, which naturally emits a low-frequency form of electromagnetic radiation.
Doğal olarak.
Obviously.
Çoğu zaman iyi bir ebeveyn olmak doğal olarak gelir.
Often, being a good parent comes naturally.
Kızgındı, bu yüzden doğal olarak bana bundan bahsetmedi.
She was upset, so... She conveniently didn't tell me about it. Great.
Ailen doğal olarak üzüldü ama kaçıncı oldun? Birinci?
Your parents were naturally disappointed, but what's an upper...
Ama doğal olarak gittikçe daha az şey yapabilecek ve sağı solu daha da belli olmaz olacak.
But he'll progressively get worse at doing things. His behaviour will get more unpredictable.
Bu kadınlar, doğal olarak şiddetli strese maruz kaldıklarından doğan çocuklarda normalin çok üzerinde şizofreni vakaları tespit edilmiştir.
These women, of course, were very stressed and their offspring have a higher incidence of schizophrenia than the average cohort.
Tabii doğal olarak, bu çok farklı bir dünyaya yol açar.
And no surprise, that makes for a very different world.
Smith : "Geçim kıtlığı fakir kesimin yeniden yapılanmasının limitlerini belirler ve doğal olarak bununla baş etmek için, çocuklarının elenmesinden başka yol yoktur."
He says :'the scantiness of subsistence sets limits to the reproduction of the poor and that nature can deal with this in no other way than elimination of their children.'
... doğal olarak daha eşit ülkelerde daha büyük...
Naturally greater in more equal countries.
Bilim metodları, önerilen fikirlerin sadece test edilebilir ve tekrarlanabilir oluşuna dayanmaması yönünden eşsizdir. Nitekim bilimin ortaya koyduğu her şey doğal olarak çürütülebilir.
Science is unique in that its methods demand not only that ideas proposed be tested and replicated... but everything science comes up with is also inherently falsifiable.
Yalnızca kullanım oranlarını değil aynı zamanda doğal olarak yenilenme hızlarını da takip etmeliyiz. Örneğin bir ağaç diyelim, ne kadar zamanda büyüyor ne kadar zamanda tekrar meyve veriyor?
And this means not only tracking our rates of use but the rates of earthly regeneration as well such as how long it takes for, say a tree to grow or a spring to replenish.
Tıpkı insan hücrelerinin organları oluşturmak ve organların vücudumuzu şekillendirmek için bağlanması gibi vücutlarımız gıda, hava ve su gibi dünyasal kaynaklar olmadan yaşayamadığından, doğal olarak biz de dünyaya bağlıyız.
Just as human cells connect to form our organs and the organs connect to form our bodies and since our bodies cannot live without the earthy resources of food, air and water, we are intrinsically connected to the earth.
Doğal olarak, ne kadar çok hurdaya çıkan şey varsa bu hurdaları yenileri ile değiştirmek için o kadar kaynağa ihtiyacımız ve o kadar üretim kaybımız olacak.
Naturally, the more things breakdown the more resources we are going to need to replace them and the more waste produced.
Çok doğal konuşan birisi olarak, alındım.
You know, as someone who speaks very naturally, I'm offended.
Bir dövüşçünün vücudunu motor olarak düşünmeni istiyorum. Ona gerekenler tavuk, balık ve doğal proteinler.
I want you to think of a fighter's body like an engine... chicken, fish, natural protein.
Bir vatandaş olarak, kime istersem ona hizmet etmek benim en doğal hakkım.
Well, it is within my rights as a citizen to serve who I want.
Dogal olarak!
Naturally!
Tüketim analizleri, istikrar politikaları bütçe açıkları, tutar talepleri... Hepsi, evrensel insani ihtiyaçların, doğal kaynakların ve hayatı etkin olarak destekleyen diğer yapıların gözerdi edildiği sürekli kendini yenileyen ve aklayan bir söylem döngüsünde gerçekleşir ve bu söylemde, insanların birbirlerine menfaatleri için yaklaştıkları kendilerini sadece parayla motive ettikleri bencil bir fikir ortaya çıkar.
Consumption analysis, stabilization policies deficit spending, aggregate demand... it exists as a never ending, self-referring self-rationalizing circle of discourse where universal human need, natural resources and any form of physical life supporting efficiency is ruled out by default
Sistemler teorisine göre doğal dünya dokusu insan biyolojisinden biyosfere, yeryüzünde canlıların yaşadığı her yere ve güneş sisteminin çekim gücüne kadar sinerjik olarak tamamen birbirine bağlı muhteşem bir sistemdir...
Systems theory recognizes that the fabric of the natural world from human biology to the earthly biosphere to the gravitational pull of the solar system itself is one huge synergistically connected system - fully interlinked.