Duty translate English
15,616 parallel translation
Ve Joe Harris'in hastası değilmiş, onun ofisine haftada üç kere... gitmesi gereken bir görevi varmış.
And while she wasn't a patient of Joe Harris, she has a work duty that puts her in the sector where his office is three times a week.
Memurlar koridorlarda gezecekler ve size nezaret edecekler.
Deputies will be on duty in the halls and elsewhere to supervise you at all times.
Mart'ta görev süresi bittiğinde nişanlanacağız.
When his tour of duty ends in March, we will be engaged.
Bir sorumluluğunuz var, Majesteleri.
You have a duty, Your Grace.
Kocam olan krala hizmet etmekle yükümlüyüm.
It is my duty to serve my husband the king.
Onu durdurmak bizim görevimiz.
It is our duty to stop him.
Çünkü Seçilmişlerin bir üyesi olarak kutsal vazifesini terk etti.
Because she abandoned her sacred duty as a member of the Chosen.
Bana korkunç bir hata yaptığımı söyleyeceksin Amberle'yi yüz üstü bıraktığımı ve Dört Diyar'a karşı vazifemi terk ettiğimi.
You're gonna tell me I'm making a terrible mistake, that I'm letting down Amberle and abandoning my duty to the Four Lands.
Amberle'nin Mabet'e geri dönmesine ve kutsal vazifesini yerine getirmesine izin veriyor musunuz?
Will you allow Amberle to return to the Sanctuary and fulfill her sacred duty?
Savaşmak benim vazifemdir.
It's my duty to fight.
Senin vazifen yeteneğin.
Your duty is to your gift.
Düşmanlarımızdan bilgi almak, benim kutsal vazifemdi.
It was my solemn duty to extract information from our enemies.
Canın istiyorsa vazifenden kaçabilirsin ama sakın bu asil ve cesurcaymış gibi davranma.
You can walk away from your duty if you wish, but do not pretend that it's noble or brave.
Görevimdi.
It was my duty.
- Sen de mi kumarhane işindesin?
- Are you on casino duty, too?
Mandinka savaşçısının ilk görevi bir aile kurup çocuk sahibi olmak, hayat tarzımızı idame ettirmektir.
The first duty of a Mandinka warrior is to raise a family, to have children, to pass on our way of life.
Vazife zevkten önce gelir.
Duty before pleasure.
Hayır, hayır, vazifeşinaslık bu, aşk değil.
No, no, that's duty, not love.
Şimdi ise ben ve John vazifeleri her denileni yapmak olan süprüntülerin tekiyiz.
Now, me and john, we're just fucking bin men whose duty it is to obey.
New York'a giderseniz liman verginiz artar.
When you ship to New York, you paying a higher dock duty.
Er Letso görev yerine geldi Başçavuş.
Private Letso reporting for duty, Sergeant Major.
Benim görevim sırrımızı korumak.
My duty is to protect our secret.
Benim görevim itaat etmek.
It's my duty to obey.
Daha önemli bir görevin var.
You have a higher duty...
Görev yapıyordum ama o sıralar.
That was in the line of duty.
Hayır, görevini yapıyordun.
No. You were doing your duty.
Ekibi toplayacağım, izinli çalışanların hepsini çağıracağım.
I'm going to assemble the Strike Force, call in all off-duty personnel.
Ben de paralarının nasıl harcandığını görmenin görevim olduğuna inanıyorum.
As such, I believe it is my duty to see how their money is being spent.
Vazifemiz, canım, kontun hatasını düzeltmek.
Our duty, my dear, is to correct the Count's mistake.
Böyle bakılırsa bu bir şeref ve vazifedir.
Looked at that way, it's an honour and a duty.
Bu ticari bir iş değil insani bir davranıştı.
This wasn't a business transaction. This was a humanitarian act, we have a duty of care.
Bu davranışları durdurmak benim görevim.
It's my duty to make sure that this kind of behavior stops.
Benim "sorumluluğum," senin "görevin." Will öldü.
It's my responsibility, it's your duty...
Sadece vatandaşlık görevimi yapıyorum.
I'm just doing my civic duty.
Memur Downe emrinize âmâdedir.
Officer Downe reporting for duty.
Düşündüm ki, belki de bunca şey yaşadıktan sonra görevini en sonunda tamamlamıştır.
Maybe I just thought that after everything he's been through he'd finally done his duty.
Albayım, rapor etmek vazifemdir, yalnızca sekiz cephanemiz kaldı.
Colonel, it is my duty to report... only eight charges left.
Bobby, A.J., Biz mutfak görevindeyiz.
Bobby, AJ, we're on kitchen duty.
- Köpek görevi üst katta.
- Dog duty upstairs.
- Asker olarak görevimiz.
- It's our duty as soldiers.
Görevini tamamladın, artık gidebilirsin.
You've done your duty. You can go now.
- "Vazife esnasında yaralandı." diye göstermiş.
"Injured in the line of duty" was how he put it. Jesus wept.
Randall'ın görev esnasında yaralandığını gayet canlı olduğunu söyledi.
He said that Randall was injured in the line of duty, but he's very much alive.
Görevimiz ülkemizi ve akrabalarımızı korumak.
It's our duty to stand up for our country and our kinsmen.
Ülkemizi korumak boynumuzun borcudur baba!
It's our duty to stand up for our country, Father.
Sen ve adamların artık bütün karargâhın nöbetinden sorumlusunuz.
- You are. You and your men are now in charge of sentry duty for the entire encampment.
O zamana kadar görevinizden alınıp kilit altında kalacaksınız.
Until then, ye're relieved of your duty and under arrest.
Nöbet tutmak için burada kalıyorsun.
You'll remain here... Sentry duty.
Frank, sen bekçi köpeğini hallediyorsun.
So, Frank, you're on guard dog duty.
Serdümenin ve bir dostun olarak bunu sana önermeyi bir vazife olarak görüyorum kendimde bu denli bir meblağı saklayacak iyi bir yer bulmadan para aldığını tekrar düşünmeni istiyorum.
Now, as your quartermaster and as your friend, I feel duty bound to suggest That you reconsider withdrawing sums this large
Gitmem gerek, görev beklemez.
I got to go. Duty calls.