Earn translate English
5,203 parallel translation
Bence sen de diyemezsin çünkü senaryondan anladığım kadarıyla bana olan ilginin asıl sebebi daha önce babandan alamamış olduğun şefkati bende arıyor olman.
Well, exactly, I am not sure that you can, because if your script is any kind of guide, it could be said that any interest you have in me is just a misplaced attempt to earn the attention that you never received from a remote father figure.
Hristiyanlar için yalan söyleme, aldatma, hırsızlık... benim örneğimde çalmak ; benim haketmediğim notu kopyaile almamdır. ve bu da yasaklanmıştır zaten.
For Christians, lying, cheating, stealing- - in my example, stealing a grade I didn't earn- - are forbidden.
Coppa İtalya'da onlar iyi konumda her sene yarışıyorlar.
Laps They earn titles in the Italian championships.
Güzel, adamım! Saatte 7 mil hızlandım.
You just earn 10 km time.
Senin için bir son dakika haberim var yığınla para kazanmak için siber aleme vajinanı göstermekten başka yollar da var.
- Well, breaking news for ya, there are other ways a gal can earn cash besides flashing her vertical smile all over cyberspace.
O bölümü istiyorsan hak edeceksin.
If you want the fucking part, earn it.
Belki de Neyman için bu bölümü kazanmanın vakti gelmiştir.
Maybe now's the time for Neiman to earn the part.
Ne kadar fazla kazanırsanız, şartlar o kadar iyileşir.
But the more you earn, the better the terms.
İşimi ve maaşımı tekrar istiyorum.
I want to work and earn a salary again.
Ben sadece işimi ve maaşımı istiyorum.
I just want to work and earn my salary.
Ya daha fazla kazanmak için yapıyorsak?
What if we do it to earn more?
Kendi paramı kazanmak istiyorum
I want to earn it on my own.
Çok fazla para kazanabiliriz.
We can earn a lot of money.
Ben saygıdeğer bir iş adamıyım. Temiz para kazanmaya çalışıyorum. Ver şunu, Vinnie.
I am just a respectable businessman trying to earn an honest dollar.
Vietnam'da bir yılımı bunun için para kazanarak harcadım.
I spent a year in Vietnam to earn money for it. What've you earned?
İşte parayı böyle kazandın arabaların için.
That's how you earn money for your cars.
Kısa süre içerisinde gelir elde etmenin yolunu bulamazsak tayfamızdan elimizde kalan azıcık adamı da kaybederiz.
If we don't find a way to earn an income and soon, we will lose what little we have left of a crew.
Adamların çok daha kısa sürede üç kat fazla kazanacak. Ellerine ne kılıç, ne de tabanca almadan kazanacak.
Your men will earn three times as much in half the time... not facing a single sword or pistol in the process.
Ayrıca sizi bunu yaparsanız derhal sonsuz şüphemi kazanacağınız konusunda bilgilendireyim.
And I should inform you that if you exercise that right, you will earn my immediate and eternal suspicion.
- Beni iğrendiren, Mösyö Castan,... büyük miktarlarda paralar kazanmanız ve bunlar için çok az vergi ödemenizdir.
- What disgusts me, Mr. Castan, is that you earn increasingly more money, and that you pay less and less taxes.
Çok altın kazanıp ikinizi satın alacağım.
I'll earn a lot of gold and I will buy both of you back.
Bir bozukluktan daha fazlasını kazanmak istemez miydin?
How would you like to earn more than just a gold coin?
- Para kazanmaya hazır mısın?
Ready to earn?
Sanıyorum parayı kazanacağın yer burası.
Well, I suppose this is where you earn your money.
Kadınlar, erkekler kadar para kazanmamalı dedim.
I said women shouldn't earn as much as men.
Benimkini işlediğinde o Çin bokundan çok daha fazla para kazandırır.
You know once you cut it, mine will make you earn much more than that Chinese shit.
Çevremizdeki insanların bizi bağışlamasına yardım et.
And may we earn the forgiveness of those around us.
Onları uğraştıralım.
You make them earn it.
Bu eldivenleri hak etmelisin.
You have to earn these gloves
Sana ve Tusk'a trilyonlar kazandıracak doğru şey.
A course of action that will earn you and Tusk billions.
Hayatın boyunca çalışsan o kadar parayı kazanamazsın.
You wouldn ´ t earn that in a lifetime.
Bir dansçı kız ne kadar kazanır?
How much can a dancing girl earn?
Sue Ellen, hayattaki en büyük umudum senden ikinci şansı kazanmak.
" Sue Ellen, it is my greatest hope in life to earn a second chance with you.
Bu yüzden ön elemeyi geçebilmek için, kendi yolumu çizmem gerekiyor.
Yeah, so now i have to earn my way in through this upcoming pre-qualifying tourney.
Geçinecek parayı nereden buluyordu?
How does he earn a living?
Umarım ki sizinle samimileştikçe saygınızı da kazanırım.
I hope, as you become more familiar with me, I can earn your respect.
Parayla satın alınamaz.
You have to earn these.
Asla Doom'a nasıl saygı kazanılacağı hakkında ders verme cüretini gösterme.
Never presume to lecture Doom. On how to earn respect.
Ayrıcalıklarını, zamanla geri kazanacaksın Dean'in programına uyduğun sürece.
You'll earn your privileges back over time, as long as you follow Dean's program.
Hatta sen 10,000 bile kazanmadın.
You cannot earn even 10,000.
Bir polis memuru olarak o kadar para mı kazandın?
Did you earn all that money as a police officer?
O parayı kazanmak için rüşvet almadığının ne garantisi var.?
What is the guarantee that you did not take bribes to earn that money?
Ben geçimimi konuşarak kazanıyorum.
I earn my living by talking.
Krizi atlattık.
We earn fat to the crisis.
İçeriye girme riskini alıyoruz ve sen de bundan kazanç elde ediyorsun.
We are risking jail and you earn money from it.
Herkes, Teksas Amatör Yıldızlar Ulusal Yarışı'na gidebilmek için uğraşıyor. İlk 12 her sene gidiyor ve bugün eleme yarışı var.
Everyone tries to earn a place on the all-star amateur national race.
O zamandan beri, iyiliksever birisi olduğum için yeni bir sayfa açtım fakat görünen o ki, sizin saygınızı ve bağlılığınızı kazanması gereken kişinin ben olduğumu düşünüyorsunuz.
Since then, in my benevolence, I have wiped the Slate clean, yet it seems clear you think that I am the one who needs to earn your respect, your loyalty.
Fakat 9'uncudan 16'ncıya kadar olan takımlar hiçbir şey kazanmazlar.
But the 9th to 16th place earn nothing.
Kuzulara su verirken Jacob ona aşık olmuş ve eşi olmayı hak edene kadar yedi yıl onun yanında çalıştı.
Jacob fell in love with her while she was watering a lamb. And she became his wife after he worked seven years to earn her hand in marriage.
Bütün kazancım aileme gidiyor.
What I earn goes to them.
Hepsi yalan. Siz erkeklerin hepsi yalancı.
Ifyou don't go to work, who'll earn?