Economics translate English
688 parallel translation
Ekonomi hakkında mı ne bir kitap yazmıştın.
You've written a book on economics or something.
Evet, ama Bay Leyden yazarlığa başlamadan önce Amsterdam Üniversitesinde ekonomi profesörü olduğunu söyledi.
Writers are writers. Leyden tells me he was professor of economics at the university of amsterdam before he became a writer.
- Dağlık arazi ekonomisi.
- That's highland economics.
Ekonomi konusunda uzmanlaştı, ayrıca ihtiyoloji ve aşçılıkla ilgili bazı yaz kurslarına katıldı.
She majored in economics and took summer courses in ichthyology and cooking.
Stella, ekonomide böbrek rahatsızlığının borsayla alakası yoktur.
You know, Stella, in economics, a kidney ailment has no relationship to the stock market.
Ama iktisat ( ekonomi ) çalıştı.
But he studied economics.
Bir yıl okudu, fakat beğenmedi ve iktisata geçti, ve çok iyi yaptı.
He studied one year, but did not like and he switched to economics, and did well.
Onun iktisatçı eğitimi onu global piyasa, ticaret ve sanayide ses getirmesini sağladı.
His studies in Economics endowed him sound knowledge markets, trade and industry.
Sebastiao Sao paulo Üniversitesi'nden iktisatta master içinbir burs kazanınca, oraya yerleştiler ve evlendiler.
When Sebastião won a scholarship to study for a Master in Economics from the University of Sao Paulo they moved there and married.
Güzel ekonomi.
Good economics.
Ekonomi'deki Tachikawa'yı bilirsiniz.
You know Tachikawa in economics?
Sen ekonomi öğren.
You prefer learning economics.
Princeton'da saygın ama alçakgönüllü bir ekonomi profesörüydün.
You were a humble but respected professor of economics at Princeton.
Bir dönem ev ekonomisi dersi veriyoruz onlara ve Haydar Dümen'i bekliyoruz.
We give them one semester of home economics and expect Madame DuBarry.
Princeton Üniversitesi Ekonomi Bölümü Dekanı'na yazılacak.
To the Dean of Economics Department, Princeton University.
Sorbonne'da ekonomi profesörlüğü yaptım.
I used to be professor of economics at the Sorbonne.
Bu, ekonomi profesörü olmadan önce miydi yoksa sonra mıydı?
Before or after you were a professor of economics?
Abla en iyisi ev ekonomisine dönsen iyi olur.
You know, sis, I think you better stick to home economics.
Kafana tıktıkları onca ekonomiye rağmen dünya ticaretini anlamadın mı?
You don't dig world trade after all the economics they shoved into you?
Üzerimde etkisi olanlar bir karşım halinde : Karışım, politik önemden ekonomi politikten ve görsel tesirden oluyor.
The influences on me are a mixture : fiction has its political importance and political economics and visual impressions.
Bu ekonomidir, dostlarım.
That is economics, my friends.
Üç kuruş para için bize ders veriyorlar.
They lecture us on penny-pinching economics.
Tamamen ekonomik açıdan bahsediyorum.
I'm speaking strictly in terms of economics.
Saf fiziksel aşk ; çünkü duyguların açıktır ki, ekonomide yeri yok.
Purely physical love... since sentiments, obviously, play no part in economics.
Dini konulara ekonomiyi karıştırmayalım.
Economics must not dictate situations which are obviously religious.
Ekonomi, bütçesinin yüzde beşini aşan tüm operasyonların durdurulmasını gerektiriyor.
Economics make it necessary to terminate any operation which exceeds 5 percent of its primary budget.
Ekonomiye giriş...
Combined primary economics...
Ekonomiye giriş, böyle koca bir şişeydi.
Combined primary economics was a bottle about this big.
Bu durum bu ülkenin, senin halkının ekonomik şartlarıyla ne kadar yakından ilgilendiğini gösterir.
That shows a very intense interest in the economics of this country in your people
Psikolojik bir bunalım yoksa ekonomik bir bunalım mı?
A people's depression or a depression in economics?
- İktisat. Uluslararası İktisat.
- International Economics.
Eski bir iktisat öğrencisi
An ex-economics student.
Bunlar ekonominin kuralları.
It's the law of economics.
Felsefe, siyasal tarih ve ekonomi alanlarında doktorası var.
Doctor of philosophy and political history, and economics.
Bürokratik ekonominin diktatörlügü sömürülen yiginlarina önemli sayilabilecek bir seçim payi birakmaz çünkü tüm kararlari kendisinin vermesi gerekmektedir ve bu nedenle, yiyecek, müzik veya baska bir seyle alakali olsun ondan bagimsiz bir sekilde yapilan seçimler ona karsi bir savas ilani anlamina gelir.
The dictatorship of bureaucratic economics... cannot allow the exploited masses... any notable margin of choice, since it is supposed to have chosen it all by itself... and since any other external choice, whether it concerns food or music, is thus already the choice of its complete destruction.
Uzlastirilamaz iddialar, refah içindeki bir ekonominin birlesmis gösterisinin sahnesinde yer alabilmek için her çareye basvurur ve farkli yildiz metakari eszamanli olarak çatisan sosyal politikalari tesvik eder. Örnegin, otomobil gösterisi eski sehir bölgelerinin yikimini gerektiren mükemmel bir trafik akisi için çabalarken sehir gösterisi, bu bölgeleri turistik mekanlar olarak korumak ister.
Irreconcilable claims elbow their way on the stage of the unified... spectacle of the economics of abundance, to the point that different star-commodities... simultaneously support their contradictory projects... for managing society, where the spectacle of automobiles... aims at perfect traffic circulation which destroys old cities,
Fakat burjuva ekonomisinin geri çevrilebilir zamani, dünya genelinde bu izleri kökünden silip atar.
But the irreversible time of bourgeois economics... extirpates these survivals, throughout the entire world.
Nüfusu ve bölgesel ekonomisi ile. ve diğer yollarla.
In its population, in its regional economics and in other ways.
Basit bir ekonomi.
It's simple economics.
Ama ben politikayı ya da ekonomiyi tartışmıyorum.
I'm not discussing politics or economics. This is foreskin.
Senin ekonomiye ilgin yalnızca harcama kısmı ile ilgili.
Your interest in economics was limited to the spending part.
Ve aile ekonomisinin yöneticisi olarak ilk hamlem... sana harçlık bağlamak olacak.
And my first act as director of family economics is to put you on an allowance.
Ekonomi doktorası yapıyorum.
I'm doing a doctorate in economics
Ekonomi için.
It was economics.
Dinle, sana içinde demir testeresi olan bir kek pişirirdim, ama ev işlerinden hiç anlamıyorum.
Listen, I would have baked you a cake with a hacksaw blade in it, but I flunked home economics.
Ekonomi meselesi.
- Well, it's a matter of economics, Rena.
Ev ekonomisi öğretmenini çırılçıplak hayal et.
Imagine the home economics teacher without clothes.
- Ve ekonomi...
- And economics.
Ekonomi!
Economics.
Ekonomi dediğiniz, hukuk, ticaret hukuku iç ticaret, pazar güçleri, arz - talep, banka, sigortacılık üzerine bir alan ve kimi düdükleyeceğin üzerine...
Economics is the study of law, mercantile law, commerce, market forces, supply and demand, insurance screwing who you can.
Ekonomi. Din. Hükümet.
Knowledge, economics, religion, government, ideology, we gave all that to you, and in doing so, we've prodded your advancement.