Edemem translate English
11,442 parallel translation
Ben seni memnun edemem.
I'm not going to humor you.
Ama nasıl gözüktüğünü tarif edemem.
But I can't really describe what it looked like.
Biliyorsun buna müsaade edemem.
You know I can't allow that.
Neler hissettiğinizi hayal bile edemem. Ama bu röportajın sadece ona faydası olmayacak Senatör.
I can't imagine what else you must be feeling, but this interview is not just to help him, Senator.
Bunu kabul edemem.
I can't accept this.
Ne kadar istesem de bunun sonucunda kindar bir kadın olarak görünmekten daha iyi bir sonuç elde edemem.
As much as I want to, there's no way that I come out of this looking like anything more than a vindictive harpy.
Bu sabah Lilly Palmer'ın avukatıyla konuştum kasıtsız adam öldürme teklifinde bulundu, ama kabul edemem.
I spoke with Lilly Palmer's lawyer this morning, and he offered manslaughter, but I can't take it.
Ben bile Bay Düring'in güvenliğini bundan fazla garanti edemem.
Even I can't guarantee Mr. During's safety longer than that.
Kimseye yardım edemem.
I can't help anyone.
- Sana yardım edemem.
I can't help you.
Seni ona yar edemem, Guinevere. Etmem.
I can't lose you to him, Guinevere.
Avukat-müşteri gizliliğini ihlal edemem.
I can't violate attorney-client privilege.
Tamir edeceğim bir arabanız yoksa size yardım edemem.
Now, you don't got a car I can fix, I can't help you.
Bunca emeği birisi gelip de her şeyi elimden alsın diye heba edemem.
And I'm not going to waste all that hard work just to let someone take everything away.
Onu terk edemem.
I can't abandon her.
Olmaz. Hızını kaybetmene sebep olacak bir şeyde vicdanım rahat bir şekilde yardım edemem sana. Ya da daha da kötüsü ölmene sebep olacak bir şeyde.
No, I can't in good conscience help you when I know it'll only lead to you losing your speed, or even worse, your death.
Yardım etmek istesem bile edemem.
Even if I wanted to help you, I can't.
Size yardım edemem hanım efendi.
I can't help you, ma'am.
Size ait kopyada göreceğiniz gibi, geri ödenen kefalet paranızdan bana ödeme yapılabilmesi için şu kutucuğu işaretlemeniz gerek. Yoksa size yardım edemem.
You'll see on your copy, you need to check this box for your refunded bail money to come to me.
Üzgünüm üstünde resimli kimliği olmayan bir Kredi kartını kabul edemem.
I'm sorry, I can't swipe a credit card without a picture ID.
Ama buna müsaade edemem.
But I can't allow it.
Ona ihanet edemem.
I cannot betray him.
Tanrıya gitmeden önce yalan yere yemin edemem.
I cannot perjure myself before God.
Yardım edemem Joe.
Joe, I can't.
- Size yardım edemem.
Look, I can't help you.
Bu konuda yardım edemem.
I can't help you with that.
- Edemem.
I can't.
Aynı işe yaramaz, etkisiz şeyleri yapmaya devam edemem.
Can't keep doing the same useless, ineffective things.
Adanın detaylı gözlem haritası olmadan edemem.
Not without a... detailed survey map of the island.
O zaman ben de size yardım edemem.
Okay, you know what? Then I-I can't help you.
Öyle durup dururken hapishaneden nakil emri talep edemem.
I can't just call in a transfer order to the prison.
- Belki edemem ama adamlarının yarısını öldürebilirim.
Perhaps not, - but I could kill half your men trying.
Yaptığınız gölgeleri yok edemem fakat zaptedebilirim ve edeceğim de.
I cannot destroy the shadows you cast, but I can and will contain it.
Ama yardım etmek istesem bile edemem.
But even if I wanted to help you, I can't.
- Yoksa sana yardım edemem.
Otherwise, I cannot help you.
Çok iyi bir boşanma avukatının ismini verebilirim ama seni temsil edemem.
I can give you the name of a very good divorce lawyer, but I can't represent you.
Beyin sarsıntısı testini geçene kadar seni taburcu edemem.
I just can't discharge you until I know you can pass the concussion protocol test.
Şu anda neler yaşadığını tahmin bile edemem. Çocuğunu bu şekilde görmenin nasıl bir şey olduğunu.
And, uh, I have no idea what it is you must be going through right now, what, uh... what it must be like to see your child like this.
Buna daha fazla devam edemem.
I-I can't keep running.
Yalnız başına devam edemem.
Can't do it alone.
Tarif edemem.
I just can't describe it.
Daha fazla bu zeminde dans edemem.
I can't dance on this dance floor no more.
Bu çok kibardı ama şu an yeni bir müşteri kabul edemem.
Oh, that's very kind, but I'm not accepting any new clients at the moment.
- Sana yardim edemem dostum. Uzgunum.
I cannot help you, my friend.
Yardım edemem!
I can't help!
- Yalan söylemeye devam edemem.
- I can't keep lying.
Onu ele geçirmesine müsaade edemem.
I can't let him get his hands on it.
Eğer bana gerçekleri söylemezsen, yardım edemem.
If you can't face your truths, I can't be of service.
Devam edemem.
I can't do this.
Böyle geyşamsı yüz hatlarıyla rekabet edemem.
I mean, I can't compete with these geisha features.
Bu sefer yardım edemem.
I can't help you with that.