Egg translate English
7,063 parallel translation
Yumurtayı bile alır mısın?
You'd even take the egg?
Yumurtayı al ve beraberinde getir.
"So get the egg and bring it with you."
Babamın yumurtayla ne işi olur ki?
What does my dad want with the egg?
Sorumu da cevaplamadın, neden senin ihtiyar yumurtaya bu kadar takık?
And you never answered my question... why is your old man - obsessed with that egg?
Belki de yumurtayı isteyenler ile Barbie'yi tutuklayan adamlar aynıdır.
Maybe the guys who took Barbie are the same ones who want the egg.
Tanrım, Joe, yumurta yok.
Oh, my God, Joe. The egg is gone.
Yumurtanın burada güvende olacağından emin misin?
Um... you're sure the egg's safe down here?
Bana güvenip, yumurtayı koruduğunu düşünsene...
Imagine if you'd trusted me, and protected the egg.
Bu yüzden yumurtayı istiyorlar.
That's because they wanted the egg.
Yani... yumurtayı onlara mı vereceğiz?
So... we leverage the egg.
İlk ben gideceğim ve "yumurta sizin" diyeceğim, bütün kasaba o kapıdan geçecek ve son olarak sen de yumurtayla çıkacaksın.
I go first and I tell them that it's theirs, so long as they let the whole town through. You come last with the egg.
Yumurta nerede?
Where's the egg?
Dört elin de, yumurtanın nerede tutulacağı konusunda söz hakkı var ama muhtemelen Melanie, kendi yaptığı yuvasında yumurtanın üstünde oturuyordur.
All four hands should have a say in where the egg is kept and Melanie's probably sitting on it in a nest she built somewhere.
Yumurtanın izini sürerken yardım etmemi ister misiniz?
Want help tracking down that egg?
Yumurta hakkında ne biliyorsun?
What do you know about the egg?
Bu yumurta birçok toplantının ana maddesiydi.
That egg's been the subject of many of a meeting.
Hayır, yumurtanın yerini söyleyemem.
No. I can't tell you where the egg is.
Sen ve ben, insanları buradan çıkartmalıyız Zenit'e yani, ama bunun için yumurtaya ihtiyacımız var.
You and I are supposed to lead people out of here, into Zenith, but we need the egg to do that.
Ve istedikleri şey de yumurta.
And what they want... is the egg.
Çalışıyor, yumurta batıda bir yerde.
It works. The egg is somewhere to the west.
Gidip yumurtayı alalım.
Let's go get that egg.
Yumurtayı kendisi için alabileceğini düşündün mü cidden?
You really think he'd take the egg for himself?
Gidip yumurtayı bulalım.
Let's find that egg.
Yumurtayı onlara verip özgür olalım.
We give them the egg, we get our freedom.
Bütün plan, yumurtayı bizimle birlikte götürmemize dayanıyor.
The whole plan depends on taking the egg with us.
- Yumurta.
- The egg.
Yumurta mı?
The egg? Well, where is it?
Şu lanet yumurtayı bulmalıyım.
Just got to find that damn egg.
Yumurtayı taşımama izin verecek misin?
You'll let me carry the egg over?
Yumurta falan değil.
Not some egg.
Çocuklar, yumurtayı istiyor musunuz?
You want the egg or not?
Önemli olan tek şey yumurtayı korumak.
All that matters is protecting the egg.
Yumurtayı atma.
Do not throw the egg.
Ama bu yumurtanın şimdi gitmesi gerek.
But that egg needs to go now.
Yumurtayı sen mi aldın?
Did you take the egg?
Yumurta çığlık atmayı kesti.
The egg stopped screaming.
Koca Jim yumurtayı uçurumdan attırdı bize.
Big Jim made us throw the egg off the cliff.
Yumurta da gitti.
The egg's gone.
Yumurtayı fırlatmamalıydın.
You shouldn't have dropped the egg.
Herkes güvenli bir şekilde çıkana kadar yumurta uçuruma yaklaşmayacaktı.
That egg didn't go over the cliff till everyone got out safely.
Onları yumurtayı uçuruma getirmeye zorladın.
You forced them to bring the egg to the cliff?
O yumurtayı gereğinden fazla bir sır olarak sakladı.
He kept that egg a secret for a hell of a long time.
O paralı asker bozuntularına yumurtayı verdik, şimdi hepimiz çıkabiliriz.
We gave those rent-a-cops their egg, now we all get out.
Burası işte. Yumurtayı attığında geçidi kapadın.
When you dropped that egg, you closed the passage.
Bunu yapmamız gerektiğine emin misin? Yumurtayı fırlatmanın Kubbe'ye bir etkisinin olup olmadığını öğrenmek zorundayız.
We need to see if tossing the egg over had any effect on the dome.
Bütün bunlar biz yumurtayı uçurumdan attıktan sonra oldu.
This all happened after we dropped the egg off the cliff.
O yumurtayı seni kurtarmak için attım.
I dropped that egg to save you.
Hayır, yumurtayı günü kurtarmak için attın. Her zaman olmak istediğin kahraman olabilmek için.
No, you dropped that egg to save the day, to be the hero you always want to be.
Yumurta seni korkutan o sesi çıkardı, değil mi?
The egg... it made that sound that scared you, didn't it?
- Yumurtayı atınca deprem olacağını - - Bekle, bekle.
I didn't know that throwing the egg over the cliff was gonna start a quake.
Deprem sen yumurtayı atınca mı başladı?
Wait, wa-wait. The-the earthquake started when you dropped the egg?