English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ E ] / Ennui

Ennui translate English

63 parallel translation
Tabi, zehir içip, anlamsız yaşamlarına son vermezlerse. Hazır mısın?
Unless they take poison to end the ennui of their empty lives.
O durumda en önemli müttefikiniz kendi becerileriniz değil evli kadınların, evliliklerinden kaynaklanan tatminsizlikeri olur.
In that case, your main ally is not your own assets but the married woman's marital ennui.
İçime sıkıntı veriyor
How she fills me with ennui
Yüzyıl sonu banliyö bıkkınlığı.
The suburban fin-de-siecle ennui.
O keskin ama zor fark edilir çizgiler, senin sabırsızlığını gösteriyor.
The sharp, scarcely noticeable lines... of your impatience and your ennui.
Oh, ama, Bart, o sıkıcılığı, iç karartıcılığı... o entellektüel kaygısızlığı hatırlamıyor musun?
Oh, but, Bart, don't you remember the boredom... the ennui, the intellectual malaise?
Depresyon.
Ennui.
"Bedenimi deliyor."
Offering it to ennui,
Bedenimi deliyor.
Offering it to ennui,
Şımarık bir serseri. Dünyanın pisliği ve iğrençliği onu sarmış. Yaşamın boşluğu altında ezilmiş!
He's a spoilt little shit-face, tormented by ennui and world-weariness, weighed down by the void of existence!
Kendi hikayeni anlat bize.
Tell us your story of ennui.
Üzerimizdeki sıkıntıyı kontrolsüz ve yıkıcı şekilde atalım.
Act out our teenage ennui in wanton, destructive ways.
O sıralar işim ve kendim konusunda bir çıkmaza girmiş bir hâlde umursamazlık ve huzursuzluğun doğurduğu günlük sıkıntılardan kendimi haberdar etme çabasındaydım.
Having reached an impasse in my work and in myself, I sought to acquaint myself with everyday ennui, sired by apathy and restlessness
Sevgili bir arkadaşın ara sıra aşağı doğru giden girdabına kapılma. Burada bebek orada ölüm var. Ve tek sahip olduğun bazı ruh emici akıl uyuşukluğu sıkıntısı.
Throw in the occasional downward spiral of a dear friend and a baby here and a death there and all you've got is some soul-sucking mind-numbing ennui.
Ennui.
Ennui.
Cevap vermek istiyorum, gerçekten, ama bugün bir bezginlik var üzerimde.
I wanted to answer it, I truly did. But today, I'm suffering from ennui.
Bezginliğin ne olduğunu biliyorsun, değil mi? - Evet.
You know what ennui is, yes?
Webster, bezginliği, telefonlara bakmayan ve yakında işten atılacak olan,..
Yes, Webster's defines ennui... as a lazy, soon-to-be-out-of-work French concierge...
Ama üzgünüm, bugün bir bezginlik var üzerimde.
And usually that is fine, but today, sorry, lady, I have ennui.
- Şakaların bezginliğimi daha da arttırıyor. - Yeter ama. Haydi.
- You make light, it increases my ennui.
Tuhaf gelebilir ama galiba bende bir bezginlik var.
It might sound a little weird, but I think I've got ennui. You explained ennui to her.
Muhasebeden Madeline Chu, can sıkıntısını kaldırtmış.
Madeline Chu in accounting, she had her ennui removed.
Anne, sorunların can sıkıntısından kaynaklanıyor. Yapmak istediğin bir şey var mı?
Mother, you suffer from ennui Is there anything you wanted to do?
Oh, evet.'Bundam'ın modası geçti.
Oh, yeah. No, "gunk" is over. You have the ennui.
'Ennui'mi?
Ennui?
'Ennui'yeni bunalım deyimi.
Ennui is the new gunk. Trust me.
Bu nasıl bir hayat bezginliği böyle?
Such life ennui.
Ve çoğu gece o kadar can sıkıntısı çekiyorsun ki mastürbasyon için bile şevkin olmuyor.
And on most nights you're so bored and filled with ennui you can't even summon the enthusiasm necessary to masturbate.
Bu can sıkıntısına artık katlanamıyorum, Abigail.
I can no longer bear this ennui, Abigail.
" Charles ve aynı sıkıntıdan müzdaribiz.
" Charles and I are afflicted by the same ennui.
İnişler ve çıkışlarla, meraklarla ve hayal kırıklıklarıyla, sıkıntı ve neşeyle dolu dört sene.
4 years of ups and downs, of wonderment and disappointment, of ennui and joy.
Üzüntü içindeyim.
I'm... full of ennui.
Sıkıcı bir yer Ajan Booth, anlıyor musunuz?
It's ennui, Agent Booth, do you understand that?
Can sıkıntısı.
Ennui.
Annenin Beverly Hills'de sıkıntıdan Vicodin ve beyaz şarapla vakit geçiren arkadaşlarına gibi değilim.
All right, I'm not one of these people like your mother's friends up there in Beverly Hills with their ennui and their Vicodin and their white wine.
Ennui'nin ta kendisi.
It's ennui, himself.
O sözde sınırlar varoluşsal sıkıntıdan kaçmakta kullanılan acı fetişi...
These pseudo borderlines... with their pain fetish as an escape from existential ennui...
Eğer can sıkıntısının nedeni sen değilsen o zaman senin onu mutlu edememen mantıklı olur.
If you're not the cause of her ennui, then it stands to reason that you cannot make her happy.
Ama canavar kendini bir bıkkınlık kulesine kapatınca kız kendine bir prens buldu.
But while the beast locked himself in a tower of ennui, the girl found herself a prince.
Ve usanç hakkında.
And ennui.
Bir sıkıcı okul gününde,
Then one day at school engulfed in ennui,
* Bütün karanlıklar aydınlandığında, uyarız hepimiz, elveda bütün endişelere *
♪ So shade that lid and we'll all bid ♪ ♪ Adieu to your ennui
"Seni hapseden orta sınıf can sıkıntısının kozasından kurtul."
Break free from the chrysalis of middle-class ennui that's imprisoning you. "
- Hey, terminal kahkahalarını hafifletecek bir şeylere ne dersin? Insan varlığı mı?
- Hey, how about something to relieve the terminal ennui of human existence?
Ve sanırım sert çocuklar "can sıkıntısı" gibi kelimeler kullanmazlar.
And, uh, I-I don't think badasses use words like, uh... "ennui."
- Bezginlik mi?
- Ennui?
- Feci bir bezginlik.
- Severe ennui.
- Bezmişliğin karşıtı nedir?
What's the opposite of ennui?
Pace, can sıkıcı hayatın nesi var?
Pace, what's with the life ennui?
Ennui adında bir şiir yazmıştı ve sonunda intihar etti...
she wrote this poem called ennui,
Can sıkıntım seni ilgilendirmez.
My ennui is of no concern to you.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]