Entrée translate English
217 parallel translation
Giriş olarak, geyik eti ve mısır lapası olsun.
For the entrée : Venison and hominy grits.
Belki de ona bilerek yanaşmış olabilir, bu şekilde o evlere giriş imkanına sahip olacak ve gerçek aşkı olan Compton'ı izleyebilecekti.
You know, it may be she made up to him deliberately in order to gain entrée into these houses so as to, as you would put it, case the joints for her real paramour Compton.
Ve Alagretti de, DeBennedeto ile bağlantını sağlayabilir.
And Alagretti's your entrée to DeBennedeto.
Baslangiç yemegi olarak haslama köpek var.
The entrée consists of boiled dog.
Ve "entreé" için Campbell mantar arpası.
And for our entrée, Campbell mushroom barley.
En iyi yemekleri o!
It's their best entrée!
Bütün programı tekrar alman gerekiyor.
The straight shot is they turned you down for the entrée programme again.
Faaliyete katılmaya çalışıyorum ve bu büyük bir atılım olabilir.
I've been trying to get into the entrée programme and this would be a big push.
Olan tüm hayatın amaçlı bir entrée olarak hizmet etmektir vahşi bir tavuk.
A wild chicken whose entire life's purpose is to serve as an entrée.
Her antrenin yanında çorba veya salata gelir. Salatayı bir kez alabilirsiniz.
Every entrée comes with soup or a trip to the salad bar.
Herkes için tek yemek.
One entrée per person.
Patates yemek mi?
Potato is an entrée?
- Ne zamandan beri patates yemek oldu?
- Since when is potato an entrée?
Buraya geldiğimden iki patates, bazen, yemek verirdin.
When I went here you could get two potatoes, sometimes, and an entrée.
Zavallı çocuk, vampirlerin akşam yemeği olacak.
Poor kid's gonna be the entrée.
Şu an, senin yemek ikilemin için vakit harcayacağını zannetmiyorum.
I don't think he wants to spend time on your little entrée dilemma right now.
Bunu da söylemişken seninle ana yemek hakkında konuşmam gerekiyor. Çünkü burada büyük bir çıkmaz içindeyim.
That being said, I need to talk to you about my entrée, because I'm getting the run-around here.
Başlangıçları sunacağım.
'cause I'm about to serve the entrée.
Böylece varlıklı aile dostlarımızın girişimlerine yatırım yapmalarını sağlayabildin.
Because I grew up on Beacon Hill... which gave you entrée to wealthy family friends... who could invest in all your business ventures.
Sadece giriş için birşeyler iste, bir iki çiğne, gülümse ve git.
Just order an entrée, chew a little bit, smile and go.
Yemeğime minik bir şapka şeklini vermişler. Haliyle insan bozmaya kıyamıyor.
When somebody takes trouble to make your entrée look like a hat... you hate to mess it up.
Bay Leyden, mektubunuzu alınca çok sevindim.
Entree. Mr. Leyden, i was so glad to get your letter.
Kısa süre sonra başlangıç yemeği isteyecekler.
They're going to be ready for the entree in no time.
Gördüğün adamın adı Nicholas Groat kendisine giriş izni ve dolandırıp çalması için yetki verilmiş çok zeki ve ünlü bir satranç ustası.
The man you are looking at is Nicholas Groat, whose reputation as a brilliant chess master has given him entree and enabled him to con and steal on an international scale.
Şarap olarak, hamur işiyle 1961 Biancolella ana yemekle birlikte Corvo di Salaparuta alırlardı.
As for the wine... they would always have a Bianco Lela 1961 with the pasta... and the Carba De Salaparucta with the entree.
Özellikle beğendikleri bir yemek var mıydı?
Any special entree that they liked?
Ama yemeğe başladığımızdan tatlıya geçene kadar ki bölüme kadar, bu kadar konuşmana rağmen, her nasılsa, bana içinde saklı tuttuğun gizli birşeyler var gibi geldi.
In spite of a nagging suspicion that somewhere, you have an ulterior motive hidden between the entree and dessert.
Giriş izni olarak kullanabileceğimiz bir şey var mı?
Anything we can use as an entree?
Siparişiniz hazır.
Your entree is ready.
Yani bazı akşamlar hafif yiyecekler hazırlıyorum. Sebze veya hafif bir tatlı gibi.
I mean some evenings, I'll fix him a hot entree, vegetable, and a light dessert...
Mafia'ya girebilmek için bir tüccarın boğazını kesen... Küçük İtalya'daki genç bir Sicilyalının öyküsüdür bu.
It's the tale of a young Sicilian in Little Italy... who slits a merchant's throat as an entree into the Mafia.
Bakışları sseninkine benziyor.
He looks just like a little entree.
Bugün ana yemekle başlayacağız.
Today we'll start with the entree.
oldukça hoş bir restoranda öğle yemeği yiyordum.. ve garson bana başlangıç olarak salatamı getirdi.
I was at this fancy restaurant having lunch... and the waiter brought me my entree.
Ona böyle hitap edenlerin yere halı olarak serildiğini biliyorum.
Enough to know not to call him that. Last one who did wound up an entree.
Yüzüm İtalyan yemeği gibiydi.
My face was an Italian entree.
Ana yemek için karışık kabuklu deniz mahsulü kızartması. lstakoz kabuğu yağı ile demlendirilmiş.
Uh, for the entree we're featuring... a complex shellfish pan roast with orso, a touch of comfit and a broth thickened with lobster shell oil.
İçinde antre, kraker, peynir, karışık meyve, içecek tozu, kaşık, kahve, toz krem, tatlı, tuz, kibrit ve tuvalet kağıdı var.
Includes entree, cracker pack, cheese spread mixed fruit, beverage powder, spoon, coffee, cream substitute, candy, salt, matches, toilet tissue.
Ana yemeği yapmamış.
He didn't make an entree.
Çiftlik çorbası ana yemektir.
Peasant soup is an entree.
girebilirmiyim girebilirmiyim.
Entree. Entree.
Sen de bir ön mülâkata tabi tutulacaksın.
You would have to take an entree test.
Şimdi ara sıcaklar.
Time for the entree.
Çıtır çerez mi olmamızı istiyorsun?
Joey, you wanna be the appetizer or the entree? I'm on it.
Biriyle olabilir miyim?
And tonight's entree...
Benim için açtığınız zevk menüsünden başka tadlara bakıyorum.
I'm sampling yet another entree on the menu of pleasure that you have opened up for me.
Ayrılacağını yemekten sonra söyleyecektir ardından da üzülmesin diye tatlı getirecektir.
If she plans this right, she'll announce that she's leaving him right after the entree and then use dessert to lift his depression.
Giriş yemeğini bile yemediniz.
You haven't had your entree.
Antre için ne yapacağız bilmiyorum ama bir şeyler düşünürüz.
I don't know what we're going to do about the entree, but we'll think of something.
Giriş yemeğini görmeye sabırsızlanıyorum.
Can't wait to see the entree.
Listen kısa ve bu korku gemisine yeni girmiş birine yakışmıyor.
Your list is short and unworthy of entree to this ship of horror.