English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ E ] / Et yığını

Et yığını translate English

193 parallel translation
Beni asıl çileden çıkaran şey o et yığınına aşık olmam.
What gets me so cockeyed sore at myself... is that I fell for that big hunk of beef.
İyi görünümlü bir et yığını değil mi?
It's a nice-looking mountain of flesh, isn't it?
Biçimsiz bir et yığınına dönüştüler.
They're reduced to shapeless lumps of flesh.
İnsanlıktan nasibimi almayayım diye, tabiat anayı rüşvetle ayarttı, kolumu kurumuş bir fidan gibi çarpıtması, sırtıma dalga geçilecek iğrenç bir kambur yüklemesi, bir bacağımı uzun, diğerini kısa yaratması, bedenimi bir karmaşa, anasını hiç andırmayan, biçimsiz bir et yığını hâline sokması için!
And, for I should not deal in her soft laws... she did corrupt frail nature with some bribe... to shrimp mine arm up like a withered shrub... to heap an envious mountain on my back... to shape my legs of an unequal size... to disproportion me in every part... like to a chaos or an unlicked bear whelp... that carries no impression like the dam!
Size göre iri, çirkin bir et yığınıyım, ucube gibi görünüyorum. Ama neredeyse Dünya Ağır Sıklet Boks Şampiyonu olacaktım.
To you, I'm a big, ugly slob and I look like a freak... but I was almost the Heavyweight Champion of the World.
Benden geriye kalan..... bu yürüyen ceset bu kabuk, bu et yığını oldu.
All that remained of me was this... this walking corpse, this shell, this ghost of flesh.
Sadece bir et yığını.
A lump of flesh.
Koyundan farkı yok. Et yığını sadece.
He's a.. a piece of mutton, a blob of flesh.
Lanet bir pelte, bir et yığını.
It's a bloody mess, a pile of flesh.
Bir et yığını olarak.
Lump of flesh.
Seni işe yaramaz et yığını.
You useless pieces of bland flesh.
Şişman, tiksinç, lüzumsuz bir et yığınısın.
You're a fat, revolting, superfluous lump of meat.
Şoför şapkalı bir et yığınından akıl alacak değil.
He don't need help from meat in a chauffeur's cap.
Sadece et yığını ve yağ yığını.
it's just a lump of meat and a lump of fat.
Hadi, et yığını.
Come on, meatball.
Hepsini düzmece sanıyorsun, et yığını, ha?
Think it's all fake, meatball?
- Hayat zordur, et yığını.
- Life's tough, meatball!
Daha değil - et yığınına değil.
I'm not yet - not for the meatball.
İyi düşüş, et yığını.
Nice drop, meatball.
Onu et yığınına çevireceğim!
He'll be a steaming hunk of goo!
Şu et yığınına bak.
Look at that beef.
- Hadi, et yığını.
- Come on, Meat.
Sahada görüşürüz, et yığını.
See you at the yard, Meat.
Bu peynir benim değil, Et yığını.
Not getting that cheese by me, Meat.
Hadi bu boku bi daha at, Et Yığını.
Throw that shit again, Meat.
Ve başka birşey daha, Et Yığını, sen bi bok bilmiyorsun.
And another thing, Meat, you don't know shit.
Tamam, Et Yığını.
All right, Meat.
Neden bana hep Et Yığını diyor ki?
Why does he always call me Meat?
Atom Bombası bu adamlardan biri olabilir, ama senin hiç umurunda değil, Et Yığını.
Nuke could be one of those guys, but you don't give a fuck, Meat.
Bana sürekli Et Yığını demenden bıktım, usandım artık.
I am sick and fuckin'tired of you calling me Meat.
Neyse düşünme, Et Yığını.
Don't think, Meat.
Hadi, Et Yığını.
Come on, Meat.
Gönder şunu, Et Yığını.
Bring it on, Meat.
- Hey, Et Yığını.
- Hey, Meat.
Et Yığını.
Meat.
Pekala, bir adım daha atarsan, ölü bir et yığınısın!
All right, one move, and you're dead meat!
" İki ayaklı et yığınının...
" What does she care
Kendi boyunda birine sataşsana koca, çirkin et yığını.
Why don't you pick on someone your own size, you big, ugly chump?
Şu hurda yığınını itelememe yardım et.
Help me push this heap down the line.
Ayılın, sizi sarhoş et yığınları!
Sober up, you pair of drunken hunks!
"Bayanlar ve Baylar", Sizlere Yüce Kral Arthur'un sarayında uzun yıllar hizmet vermiş büyü, sihirbazlık ve hokkabazlığın uzmanı kara büyülerin ve büyücülerin prensini sunmaktan onur duyarım! Sihirbaz Merlin!
Monsieurs et mesdames, it give me great pleasure to present to you direct from a long and successful run at the court of lKing Arthur that inimitable dramaturge that master of magic, sorcery, wizardry and prestidigitation the crown prince of the black arts Merlin the Magician!
15 yıl önce yaptığın gibi bana kazık atmayacağını ispat et.
Prove to me you won't double-cross me the way you did 15 years ago.
Annesine hep iyi davranmıştır. Rakibini ezip kanlı bir et ve kemik yığınına çeviren ve dişlerini ringe dökerek zafer kazanan birinden beklenmeyecek kadar iyi.
He was really considerate to his mother, and not at all the kind of person you'd expect to pulverize their opponent into a bloody mass of flesh and raw bone, spitting teeth and fragments of gum into a ring which had become one man's hell and Ken's glory.
Tahtalar karşı koydukları için kırılıyorlar.
Y et th e board s resi sting g d o n ot en dure.
Şerefine bu birayı sana sunuyorum ki... krallığının zengin ve çeşitli meyvelerini... önümüzdeki yıl üzerimize ihsan et.
I offer you this ale as a libation, that you may bestow upon us in the year to come the rich and diverse fruits of your kingdom.
Bayanlar ve baylar..... mesdames et messieurs,..... Damen und Herren, önceden aciz bir cansız doku yığını olan şey şimdi karşınızda kültürlü, bilinçli bir salon adamı.
Ladies and gentlemen, from what was once an inarticulate mass of lifeless tissues, may I now present a cultured, sophisticated man about town.
Yardım et. Yoksa bela yığınının içinde kalacağız.
Give me a hand, or we gonna be in a heap of trouble.
ve şu korkunç bıyığını tıraş et.
And shave off that dreadful moustache.
Benden sonra hiçbir şey kalmayacak geriye bu şarkıyı muhafaza et, duvardaki yanardöner gölgeyi muhafaza et geçici bir hayal... tahta bir tabutu muhafaza et alaca karanlığın kasvetinde salınan.
And nothing shall after me remain... save that song, save the shimmering shadow on the wall... a passing dream... save a wooden coffin... awash in the gloom of dusk.
Şimdi, devam et yıldız artık hiç görünmüyor ama yıldızın ışığı ile parlayan gezegen, görünür durumda.
Now, right there I can't see the star at all and I see the planet lit by the light of the star.
Ve hardal ve soğuk et kattığında, Peki, doğruyu yakalamanın yıllar süren uygulamayla olduğunu görebilirsin.
And then when you factor in the mustard and the luncheon meats, well, you can see it takes years of practice to get it right.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]