Etin translate English
627 parallel translation
Etin çeyreğine ne oldu?
What happened to that quarter of beef?
- Etin tadını bilmezler.
- They've never tasted meat.
Ve bu uykuyla yürek acısına ve etin maruz kaldığı binlerce doğal şoka son verdiğimizi söyleriz.
And by a sleep to say we end the heartache and the thousand natural shocks that flesh is heir to.
Ve bu uykuyla yürek acısına ve etin maruz kaldığı binlerce doğal şoka son verdiğimizi söyleriz. "
And by a sleep to say we end the heartache and the thousand natural shocks that flesh is heir to. "
Etin büyüklüğüne bakın.
I say, look at the size of that roast.
Buna hırsızlık diyemeyiz. Çünkü öldüklerinde etin de bir sahibi olmayacak.
Can't call it stealing'because at the time of death there won't be any owners.
Bunca etin yanında patates yok.
All this meat and no potatoes.
Kaldırım kenarlarına dikkat etin.
Watch the curbs.
Bir sürü sığır etin olacakmışa benziyor.
Looks like you're gonna buy yourself a lot of beef.
Benim için asıl sorun, çözeltinin sıhhi tesisat düzenlemelerinde kullanılan... demir, çelik, pirinç, kurşun ve diğer metallerin benzer bir şekilde tepki vermeden etin üzerinde istenen etkiye ulaşmasını sağlamaktı.
My main problem was to ensure that the solution had the desired effect upon the flesh... without reacting in a similar fashion towards iron, steel, brass, lead and other metals used in plumbing arrangements.
Bir miktar acı biber olmasa etin tadı tuzu olmaz.
A dash of Tabasco or the meat tastes flat.
Hamburgerin, etin, fasulyenin, sosisin fiyatını ben mi arttırıyorum?
Do I personally raise the price on hamburgers and pork and beans and frankfurters?
Etin kokusunu almış olmalı.
He sure wanted that meat.
Etin üzerine tuz ekmeyi özledim dogrusu.
I sure miss a sprinkle of salt on me meat.
Mark etin karşısında arabamda uyuyorum.
I sleep in my car opposite the Ranch Mark et, I do.
Etin büyük bir kısmını da çaldı.
Stole that big side of middling meat there too!
Eğer bu etin bir parçasına bile dokunursan, sabah geldiğimde seni vururum.
You touch a bite of this meat, and come mornin'I'm gonna shoot you right between the eyes.
- Her şeyi berbat etin.
- You're worse than me!
Etin soğuyacak. - Önce öpeyim.
Your meat is going to get cold.
Etin tadını çıkarın çünkü her zaman böyle et bulamazsınız.
Have more of this venison. You don't get meat like that anymore.
"Etin içine demir girince savaşmak, imkansızı başarmaktır"
"War is to do the impossible so that pieces of iron enter the living flesh."
Ateş ve etin nasıl olduğunu hatırlıyorum.
I remember how the meat and fire join together!
Yani, Zelda etin sosuna bakıver, olur mu?
Keep an eye on the meat sauce, will you? - Sure.
Sen henüz etin zevklerini bilmiyorsun, Maya canım.
You don't yet know the true joys of the flesh, Maya dear.
Etin sırlarını benim bilip sizin bilmemeniz sizi kıskandırıyor.
You're jealous of me for knowing secrets of the flesh that you don't.
Etin yarım kilosu 40 Yen, doğru muydu?
Beef is 40 yen a pound, right?
Etin yanında beyaz kuşkonmaz alacağız. bir şişe de Chateau Lafite Rothschild'47.
With the beef, we'll have white asparagus and a bottle of Château Lafite Rothschild'47.
Etin filizlenmesiyle meşgul arılar.
Busy bees to germinate in flesh.
Orda dillerin ışıldamasını ve etin nemli... çiçeğinin açılışını göreceksin.
There, you'll see shooting out the flash of the tongues... and opening the wet flower of the flesh.
Kan, ateş ve etin ötesinde bir şey.
It goes beyond the blood, fever in the flesh.
Çiğ etin senin üzerinde ne gibi etkisi var, Rosita?
What kind of effect does raw flesh have on you, Rosita?
O etin asiler için anlamını biliyordum.
I knew what that beef meant to the Rebs.
Şimdi niye beni buraya davet etin?
You are my guest. Why do you invite me here now?
Etin hepsi yanmış!
So is all the meat!
Teslimatı yapana getirdiği etin parasını veriyordu... ama hükümetten fazla etin parasını alıyordu.
Then he pays the trail driver for what's delivered... and charges the government for extra meat.
O kadar etin yarısı bile yeterdi.
Half the amount of meat would suffice.
Beni beyaz etin gibi havaya sokuyor, bebek
♪ It grooves me like your white meat, baby
Midendeki etin tadı hala ağzında mı, senyor?
As far as what did you eat?
Sıcak, fiziksel ve çıplak etin içinde.
Hot, physical, naked flesh.
Askerde, en iyi etin tadı bile ayakkabı derisi gibiydi.
Like in the army... even when the meat's good... it tastes like shoe leather.
Bu etin morarmasını engelleyecek.
That'll stop the flesh putrefying.
Etin içi böyle kırmızı kalmalı.
The inside must remain red like this.
- Kasap sana etin iyisinden vermiş Frank.
- The butcher gave you good veal, Frank.
Etin ikinci tenekesini geri çevirdi.
Turned him into the second tin of meat.
Siyah etin kemiklerinde çürüyene dek yardıma muhtaç ve ölerek, seyredeksin.
You will watch, helpless and dying, until the black flesh rots from your bones.
Bu İngiliz genci iki haftadır bir kutu etin üzerinde asılı duruyor.
The battling british boy who, for two weeks Has been suspended over a tin of condemned veal.
- Etin tadı neye benziyor?
- What does it taste like?
İşte etin.
Here's your meat.
Komiser, etin soğumadan neden oturmuyorsun? İskambil oynar mısın? Dinleyin, size katılırdım, fakat ne yazık ki, bu soruşturmayı sürdürmem gerekiyor.
Well... the circumstances, sir, at least as far as I understand them... are that... he and his partners, they stole nearly $ 400,000... from some unsuspecting investors.
Balığın veya etin tadını alamıyorum.
I lost my sense of taste. I can't taste fish or meat.
Kerevizi etin içine koymak farklı bir şey.
It's a different thing to stick a celery in the meat.