Everyday translate English
3,188 parallel translation
Bu artık en kaliteli Turbo modeli fiyatı da 134 bin dolarla biraz tuzlu ama temel model Panamera'yı 74 bin dolara alabilirsiniz aynı zamanda Porsche'nin hem spor modeline hem de steyşın modeline sahip olduğunuzu hesaba katın.
Now, this is the top-of-the-line turbo model, which is a little bit pricey at 134 grand, but you can get a base-model Panamera for 74 grand, which is a pretty good deal considering you do get a Porsche sports car and an everyday grocery-getter.
Vampirler ölü, bizlerse canlıyız. Dostumuz ay ortaya çıkana kadar her gün bizi dövüyorlar, itip kakıyorlar.
Vampires are dead and we're alive, so they beat us and they kick us everyday until our friend, the moon, gets nice and fat.
Böyle yaşamaya devam edersek, her gün tırnaklarımız sökülüyormuş gibi aynı acıyı yaşayacağız.
Everyday is gonna make us want to rip our fingernails out if we have to keep living like this.
Küçük çaplı hırsızlıklar buranın bir parçası.
Here, muggings and petty theft are part of everyday life.
Hergün kumsalda çıplak koşar, güneş banyosu yaparız.
So everyday we run naked on the beach and sunbathe.
Ona belirli birkaç işaret ve ayrıca günlük aktiviteleri öğretmemiz gerekiyordu.
We were supposed to teach these particular signs to Nim and they were supposed to also teach him everyday activities.
Her gün süpürülüyor.
Gets swept everyday.
Her Allah'ın günü bir şeyler zorlukları uzaklaştırır katılmıyor musun?
Something to remove the rigors of everyday life, don't you agree?
Evet, yani cep telefonlarımız var. Ama her gün sadece saat ikide açıyoruz.
Yeah, I mean we got cells, but we only turn them on everyday at like two o'clock.
Yani nasıl olduğu değil, günlük dilde neyin gerekli ve neyin gereksiz olduğu arasından faydalılık veya cazip gelme olarak sınıflandırıyoruz.
So it's not about how, in everyday language, we classify usefulness vs. Appeal, between what's necessary and what's superfluous.
Her gün üniformayı giyip belime silah takarak korumaya and içtiğim insanlara hizmet etmeyi iple çekiyorum. Yani insanlara yardım etmek seni mutlu ediyor?
Everyday I look forward to putting on the uniform and strapping on the side-arm and serving the people that I'm sworn to protect.
Müslüman dua günlük çağrı...
.. the Muslim prayer call everyday.
Yapabilirsiniz sorun bana her gün, ana.
You can trouble me everyday, master.
Daha kaçırdı alıyorsanız güpegündüz günlük.
People are getting kidnapped everyday in broad daylight.
Her gün gidip gelmek için çok uzak.
It's just too far to commute everyday.
Vakit daralıyor.
Everyday.
Peki sen olmadan her gün burası, bu görev çekilir mi, Wordy?
How am I supposed to make it in here everyday without you, Wordy?
Ama ben her gün onunla birlikteydim.
But I'm- - I'm with her everyday.
Robert ve Nicholas'ın günlük bir blogu var. Tasarım bakımından dünyanın en sıkıcı blogu sayılır.
Robert and Nicholas set up an everyday blog - by design, the most boring blog in the world.
Kral'ı üzdü... izin gününde bile... hergün oniki çift ayakkabı giyiyor diye Kraliçe.
The king fumed This is how everyday The queen wears out 12 pairs of shoes
Her gün okul bahçesinde prova yapacağız.
We will practice everyday in the schoolyard.
Evlendiğimden beri her gün buraya geliyorum ve dört yıldan beri her gün bir oğlum olması için dua ediyorum.
I come here everyday since I got married four years ago ; To pray for a son.
Her Allah'ın günü başka problem.
Everyday some new problem,
Günlük deneyimlerimiz başımıza gelen her şeyin zamanda önceden yaşanan bir şeyin sonucu olduğuna bizi ikna eder.
Our everyday experience makes us convinced that everything that happens must be caused by something that occurred earlier in time.
Ama Neden hergün buraya geliyorsun?
But why do you come here everyday?
Ben onu hergün özlemiyorum.
I don't miss him everyday.
Belki derinlerde hayatının her gününü bensiz geçiremezsin diye düşünüyordum.
And maybe deep down I want to think that you can't go through your everyday life without me.
Her gün hazır yiyecek tükediyorlar, ev yemeklerini özlüyorlar... Teyzemin yemeklerini bir tatsınlar sen o zaman gör!
They all eat out everyday but yearn for some home cooked food... lf they taste Aunty's food once, the mess will surely be successful!
[Kadın] Her gün mektebe gidip iyi, güzel, bilgili, ahlaklı cariyeler olmanız için eğitileceksiniz.
You will attend school everyday and train to become beautiful, learned and mannered concubines.
Genelde sesin bir çeşit hız sınırı olduğunu düşünmememizin sebebi günlük yaşamda alışageldiğimiz şeylere kıyasla inanılmayacak kadar hızlı olmasıdır.
The reason we don't usually think about sound as having some kind of speed limit, a limiting speed, is because it is incredibly fast compared to the things we're used to in everyday life.
# Her gün güzel çelenkler yapardı. #
Everyday she makes beautiful garlands.
# Onun dünyasında, kalbinin içi çiçeklerle doludur # # Her gün güzel çelenkler yapardı. # # Onun çelenkleri sayesinde dünya güzelleşirdi. #
She makes her garland with all her heart everyday always never tired of making garlands.
# Bu üzüntü neredeyse her gün dayanılmaz olmalı. #
The sorrow everyday must be almost unbearable.
Dinleyin, Sun Bin her gün kavşaktan sürünerek geçip ağacın altında oturuyor.
Always remember that everyday Sun Bin crawls to the tree at the crossroad, The road is small, so they won't watch it closely.
Abi, sen daima iyi kalpli biriydin.
everyday you worry about the troops as if they are your children.
O yaşasaydı, ben her gün ölecektim.
Had he lived, I would have died everyday.
Hergün yemek yapmaktan yorulmadın mı?
Don't you feel tired having to cook everyday?
Hergün yıIbaşıdır!
Everyday is Christmas!
Yirmi yıldır önünden geçtiğim restauranta ilk defa bugün girebildim!
This is the first time I entered into this restaurant, which I passed by everyday for 20 years!
Temel sezgisel bir bakış açısıyla, günlük yaşamımızda olduğu gibi gerçeğin bu resmine bağlı kalarak bunu anlamak imkansız.
From a basic intuitive point of view, this is not possible to understand if you stick to a picture of reality as we are used to in everyday life.
Bunu günlük dil ile tanımlayamıyoruz.
We cannot describe that with our everyday language.
Rasgele bir fikirden çıkıp teorik fiziğin günlük olgularından biri haline geldi.
It has gone from being a wild idea to being an everyday tool of theoretical physics.
Evet, sıradan günlük bir ofis.
Yep, just your average, everyday office.
"Her gün işe gitmek için Ginza hattına biniyorum."
"Everyday I take the Ginza line to go to work."
Arabama saatte 50 km kadar hız verelim, elimdeki içeceği aynı yöne saatte 30 km hızla atarsam,
We're gonna add the velocity of my car, which is 30 miles an hour, and if I throw this Slurpee in the same direction at 20 miles an hour, since this is an ordinary, everyday event,
Her gün 35 dosya.
35 cases everyday.
Bu denetlemeler her gün oluyor. tek yaptıkları bu.
Those audits happen everyday, that's what they do.
Evet, her gün geceliyoruz.
Yeah, all nighters everyday.
Her gün müteşekkir olduğum üç şey yazıyorum.
Everyday I write 3 things that I'm thankful for.
Her gün korkunç adamlar gelip duruyordu.
The scary men came by everyday.
Sonra zevk içinde... hergün maruz kaldığı... hiç beklemediği... o serseri ile... çiçekçi çocuk ile... parlak ve vahşice..
Then in gusto Everyday in abandon What she had never done