Exile translate English
1,006 parallel translation
Yaratılışındaki korkunç sonuçları babamı öldürdü... ve kardeşimin sürgün edilmesine sebep oldu.
The terrible consequences of his creation killed my father... and drove my brother into exile.
Sürgündeki Norveç hükümeti yetkilileri geldiğinizden haberdar edilecek.
Norwegian government officials in exile will be notified of your arrival.
Buradaki sürgün Çek hükümeti cellat Heydrich'in cesurca infaz edilişiyle... Nazilerin yapabildikleri kadar vahşice ülke genelinde barbarlıklarını sergileyerek. toplu kıyımlara neden olacağını beklemektedir...
The Czech government in exile here informs that the daring execution... of the hangman Heydrich is expected to be followed by a nationwide bloodbath... as savage as only the Nazi barbarians can be.
İnanır mısınız, ben ünlü olmayan bir sürgünüm.
If it is possible to believe, I am the exile who is not famous.
- Sürgün dönemim bitti.
- I've done my term of exile.
Üç yıl boyunca cezaevi ve sürgünde nasıl yaşayabilirdim?
How could I live without you for 3 years in prison and exile?
- Sürgün sürem sona erdi.
- My exile term is up.
Düklük ünvanı Albay Henry D'Ascoyne'e, II.Charles tarafından... Majestelerine, sürgünü esnasında gösterdiği hizmetten dolayı verilmişti.
The dukedom had been bestowed by Charles II on Colonel Henry D'Ascoyne for services rendered to His Majesty during his exile.
hükümetimizde onu sürgüne yolladı. britanya krallığıyla birlik oluşturduk.
Our government in exile immediately concluded an alliance with His Britannic Majesty.
Korkarım ki bu sürgün demek ama istediğin bu değil mi? - Evet.
It means exile, I'm afraid but that's what you wanted, isn't it?
Ben Sinuhe, bunları Mısır'da, Kızıldeniz kıyılarında, sürgünde iken yazdım.
I, Sinuhe the Egyptian write this... in my place of exile, on the shores of the Red Sea.
Ya sürgünde takip edeceğiz, ya da hayatı bir mezarda devam edecek.
He'll follow her into exile, or moan over a grave the rest of his life.
Sürgün hayatı!
Exile for life!
- O sürgünde.
- He's in exile.
- Escandie. Sürgünde yasamaya zorlanmadan bir yıl önce.
In Scandia, a year before they were driven into exile.
Sürgünde efendim.
- In exile, sir.
Kendisinden bir britanyalı olmadığını hatırlamasını istiyorum. Bir viking, babasıyla birlikte sürgünde yaşamaya zorlanmış biri.
I ask you all to remember that he is not a Briton but a Viking who has led a secluded life in exile with his father.
Babam kafayı çekip beni..... Larrabee bakır madenine göndermekle tehdit eder.
Father will take to the bottle then threaten to exile me to Larrabee Copper in Butte, Montana.
Sürgün demek bu!
It means exile!
Roberto birçok kişi ile bir seneliğine sürgüne gönderildi.
Roberto was sent into exile for a year, along with many others.
Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi onu sürgüne gönderdiler.
They sent him into exile, as you know perfectly well.
Bizim gibi bir sürgün ve mahkûm.
Like us, an exile and a prisoner.
Sürgündeki herkes evine dönecektir.
Let all in exile return home.
Chaeronea'dan beri yaptıkları şey bu hatta senin sürgünde olduğun aylarda bile.
I believe this is what they have done from Chaeronea onwards, even during the months that you were in exile.
Sürgünü kabul ettim, rezilliği değil.
( PHILIP CHUCKLES ) I accepted exile, not disgrace.
Sen görmüş müydün, benimle sürgüne gittiğin zaman?
Did you, when you went into exile with me?
Bazıları burada sürgünde.
Some of them are here in exile.
Majesteleri sürgünden gelir gelmez, ilk ziyaretimi Majestelerine yaptım.
Your Majesty, my first trip, after I was allowed to return from exile, brings me straight to Your Majesty.
Eşit Statünün lafta kalmaması için sizi ve sürgünden dönen bütün Macarlar ile eşlerini önümüzdeki Saray Balosuna davet etmek istiyorum.
And to make sure that equal status won't remain an empty phrase, I would like to invite you and all Hungarians who have returned from exile and their wives to the next court ball.
Benim sürgünüm daha devam edecek.
I'll still be an exile.
Gerçek onun yaşlı kalbini kırabilir ve Bithiah sürgüne ya da ölüme gönderilir.
The truth would break his dear old heart and send Bithiah into exile or death.
Melon şapka ile sürgün edilip, çay koyup, şemsiye tutan diğer sürgünler ile orada olsaydık neler yapardık diye konuşuyor olurdum.
I'd be an exile in a bowler hat, sipping tea, and carrying a rolled umbrella... talking with the other exiles about how much we could do if we were only there.
Ekselans'ın sürgün başbakanı olarak benim adıma kayıtlı. Tabii Ekselans onayladığı müddetçe.
As P.M. Of His Majesty's Government in exile, they are in my name until His Majesty deems fit to have them otherwise.
Davanız biter bitmez beni Bermuda'ya sürgüne göndereceklermiş.
They exile me to Bermuda as soon as we finish.
Büyücülükten dolayı sürgüne mahkum edilmiştir.
For practising witchcraft, you're condemned to exile.
Olympia sürgün sırasında Morau'daydı.
Olympia spent her exile at Morau, you know.
Başmüftü sizden Yahudi nüfusu yok etmenizi veya evlerinizi ve topraklarınızı terk etmenizi, sürgüne gitmenizi söylemişti.
The Grand Mufti has asked you either to annihilate the Jewish population... or to abandon your homes and your lands... and to seek the weary path of exile.
- Sadece birazcık sürgün tadı.
- Just a taste of exile.
Bir ev... Picenum'da bir çiftlik evi sürgünde oturman için sağlandı.
A house... a farmhouse in Picenum has been provided for your exile.
Ben de gitgide kendimi sürgünde hissediyorum.
I feel more and more an exile myself
Hepiniz sürgündesiniz aslında. Kendinizi evde hissediyor musunuz?
Besides, you're all in exile
Sensiz hepimiz sürgünüz!
- Without you, we are all in exile.
Hiroshima Kalesi üzerinde yapılan tamirat çalışmaları sebep gösterilerek Tokugawa monokrasisinin verdiği mantıksız ve tek taraflı bir hüküm neticesinde 1619 yılının haziran ayında efendim Masanori Fukushima, hiç bir kabahatleri olmamasına rağmen açlığa ve sefalete terk edilen 12.000 hizmetlisini arkasında bırakarak Kawanakajima'ya sürgüne gönderildi.
Owing to an unreasonable and one-sided judgment by the Tokugawa shogunate regarding the repairs being performed on Hiroshima Castle, in June of 1619, my master, Masanori Fukushima, was ordered into exile at Kawanakajima, leaving his 12,000 retainers without any means of livelihood... through no fault of their own.
Sürgünde.
In exile.
Ayrıca sürgüne gitmiyorsun.
And you're not going in exile.
Octavian, Lepidus'u emrinden çıkarıp sürgüne göndermiş.
Octavian has forced Lepidus out of his command and into exile.
Kaçırıldım ve sürgünde yetiştirildim.
One of my father's soldiers rescued me and brought me up in exile.
Çölde bir sürgün daha.
Another exile in our wilderness.
- Sürgüne mi?
- Exile my mother?
Ben bir sürgünüm!
- I am in exile!
Sürülmekten yoruldum.
Tired of exile.