Extraordinary translate English
5,082 parallel translation
- Sıradışı bir stiliniz var - ben de bunu kaydetmek istedim.
You have this extraordinary quality of stillness about you and I wanted to capture it.
Ağzım sımsıkı kapalı. - Ama oldukça sıra dışı bir şey.
But it's something quite extraordinary.
Siz ikiniz ilk dava dosyalarını kurcalayıp, adamı içerde tutabilmek için kimlerin yolsuzluğa başvurmuş olabileceğine bakın. Siz ikiniz de cinayet mahalline gidin.
Now, you two go dig up the files from the original case to see who looks like they might take extraordinary steps to keep this guy locked up, and you two go take over the scene.
Bakın, bu olağanüstü bir buluş oluyor.
Look, this is becoming an extraordinary find.
Bir kadının aklı olağanüstüdür.
A woman's mind is... quite extraordinary.
Çok garip bir şey, biliyor musun?
It's an extraordinary thing. You know that?
Oldukça sıradışıydı.
It was quite extraordinary.
Şarkı olağan üstü şekilde başarılı oldu.
he success of the song was extraordinary.
Bu görüşme olağanüstü, Muhteşem gerçekten.
The interview is extraordinary, it's great, really.
Olağandışı hiçbir şeyi yok.
There's nothing extraordinary about her.
Sıra dışı bir durum.
This is an extraordinary situation.
Yoksa bu sıra dışı olayın olduğuna ve katillerin kim olduğuna dair hiç bir kanıt olmazdı.
Otherwise, there'd be no evidence that this extraordinary event occurred, no proof of who the killers were.
Bütün çalışma arkadaşlarım gibi ben de sizi, silah arkadaşlarınızı SEAL timinin sıra dışı operasyonlarını selamlıyorum.
Like all of my colleagues, I salute you and your colleagues and the SEALs extraordinary operations.
Sanırım "dövüş makinesi" ifadesi gelişmiş asker üretiminde klişe haline geldi ama bizim burada başardığımız şeye olağanüstüden başka bir şey denilemez.
I think the term "fighting machine" has become something of a cliché in the development of the enhanced soldier, but what we've accomplished here is nothing short of extraordinary.
Uyku kliniğinde yaptığımız çalışmalar sıra dışı.
The work we're doing at the sleep clinic is extraordinary.
Sizin 36 sıra dışı bireyden biri olduğunuza inanıyorum.
I believe that you are one of 36 extraordinary individuals.
2009 yılında Yüksek Mahkeme, imtiyazı ele almış ve Savannah'daki bölge mahkemesine emir vererek Davis'in durumunu tekrar görüşmelerini istemişti.
In 2009, the US Supreme Court took the extraordinary step of ordering the district court in Savannah to consider Davis's case for actual innocence.
Dr. Napur gerçekten olağanüstü bir kadın.
She's really an extraordinary woman... dr. Napur.
Sonra da yolda gelirken yaptığınız şu sıra dışı entübasyon.
And then your extraordinary en-route intubation.
Bunlar olağanüstü durumlar.
These are extraordinary circumstances.
Ne sıra dışı bir gündü ama.
What an extraordinary day.
Chris Beckner'ın böyle sıra dışı bir şeye imza atması mümkün değil.
There is no way that that Chris Beckner designed something this extraordinary.
Neden böyle olağandışı bir davranışta bulundunuz?
What led you to take such extraordinary action?
Sıradan sıra dışı aşk...
♪ extraordinary love ♪ ♪ hee, hoo ♪
Sıradan sıra dışı aşk...
♪ An ordinary ♪ ♪ extraordinary love ♪
Sen cidden de sadece "sıradan, sıra dışı aşk" ı arayan bir kızsın sadece.
You really are just a girl looking for ordinary extraordinary love.
Balıklar bizler için çok sık ilham kaynağı olmuştur. Balıklara bu yüzden güzel ve sıra dışı isimler veriyoruz.
Fish have often been a source of inspiration to us, and as a result they have been given beautiful and extraordinary names.
Manta vatozlarını yüzerken seyretmek olağanüstüdür.
Watching manta rays as they swim is an extraordinary experience.
Antilopların bu sıra dışı, büyük yıllık göçleri Dünya'nın Yeni Yedi Harikası'ndan biri.
The extraordinary, annual great migration of wildebeests is one of the Seven New Wonders of the World.
Bu sıra dışı görünümlü hayvan ise boğa antilobu ve 10 ila 30'lu gruplar halinde hareket ediyor.
This extraordinary looking animal is called a common eland and moves in herds of 10 to 30.
Bu kadar inanılmaz bir zekâya sahip olmanın bedelini ödüyorsun.
That's the price you pay for having an extraordinary mind.
Bu olağanüstü.
Most extraordinary.
Uyku kliniğinde yaptığımız çalışmalar sıra dışı.
The work we're doing at the sleep clinic is... extraordinary.
Bu, dediğin gibi bir ipucuysa o hâlde Zach aşırı derecede sakin ve mantıklı hareket etmiş. Evet.
If this is a clue, as you said, then Zach acted with extraordinary calm, rational thought.
Burada, evrim muhteşem hızı ile ilerliyor.
Here evolution is proceeding at extraordinary speed.
Ve onların yürüdükleri bu yol olağan üstü.
And the way which they did so, is extraordinary.
Ancak şimdi, yeni bir araştırma göstermiştir ki iguanalar kıtlıkta hayatta kalabilmek için olağanüstü bir şey geliştirmiştir.
But now, new research has shown that the iguanas have evolved an extraordinary way to survive the famine.
Böyle küçük bir alanda böyle çok çeşitlilik olağanüstü görünebilir. Ancak Galapagoslar'da bu neredeyse olağandır.
Such variety in such a small area seems extraordinary, but on the Galapagos, it's almost common.
Ve bazı olağanüstü yeni gerçekler açığa çıkıyor.
And it's revealing some extraordinary new facts.
Batık Galapagos adalarının uzun çizgisi Balina köpek balıklarının olağanüstü yolculuklarında bir merkez rolü üstleniyor olabilir.
The long line of submerged Galapagos islands could play a central role in the Whale Sharks'extraordinary journey.
Her alanda evrim olağanüstü hızıyla ilerliyor.
Each is a crucible where evolution proceeds at extraordinary speed.
Önemli olan, ortaya çıkan türlerin sadece sayısı değildir. Aynı zamanda ortaya çıkış oranlarıdır. Ve sonuç gerçekten olağanüstü.
It's not just the number of species that appeared, but the rate at which they did so, and the result is so extraordinary, it inspired the most important of all biological theories,
Ve onlara bakarak sadece yalıtılmış farklılıkların... 30 yıl önce çekilen benim bu görüntüm olağanüstü bir şeyi gösteriyor.
That image of me, shot 30 years ago, indicates something extraordinary.
Yerkabuğunun hareketleri, adaların olağanüstü evrimsel tarihini anlamak için anahtar rolünü taşır.
Movements in the Earth's crust are the key to understanding the archipelago's extraordinary evolutionary history.
Ve bunlar adalar boyunca olağanüstü sayılarda bir nüfusa sahiptirler. Çok karmaşık ilişkileri olmadan.
And there is an extraordinary large number of them throughout the islands with what seem to be very complex interrelationships.
Kaplumbağaların kendi çevreleri üzerinde olağanüstü etkileri vardır.
They demonstrate the extraordinary effect that tortoises have on their surrounding environment.
Ancak hiç biri buradan, Galapagos Adaları'ndan daha sıra dışı değildi.
I've been to many wonderful places but none more extraordinary than here, the Galapagos Islands.
Burası, "Doğanın en büyük deneyi" olarak adlandırılıyor. Burada, yaşam başka yerlerden ayrı bir şekilde gelişti ve bazı olağanüstü sonuçlar üretti.
These have been called nature's greatest experiment, for here, life has evolved in isolation and produced some extraordinary results.
Galapagoslar'ın sıra dışı canlıları Charles Darwin'i hayrete düşürdü.
The extraordinary creatures of Galapagos astounded
Bence burada asıl önemli olan, ordunun istifadan sonra yapacağı açıklama.
The mood here is absolutely extraordinary.
- Olağanüstüydü.
It was extraordinary.