Eşe translate English
893 parallel translation
Yarın akşam yemeğine gel ve eşe dosta bu olayı duyuralım.
Come to dinner tomorrow and we'll make a formal announcement to our friends.
Madge gibi bir eşe yapılır mı?
And to Madge of all people.
Bayan Jones, bir eşe ihtiyacım yok.
Miss Jones, a wife is just what I don't need.
- Haydi ama, bu bir eşe yakışmaz.
- Come now, that's not very wifely.
İffetsiz ve alkolik bir eşe sahip bir erkeğin... tüm acılarını yaşadım.
I suffered all the agonies of a man bound to a wife... at once intemperate and unchaste.
Kocasından kaçan eşe, birinin yardım edeceğini mi sanıyorsun?
Do you think anyone's going to help a wife run away from her husband?
Aynı kanunu bu kötü davranılmış eşe, ihmal edilmiş kadına da... uygulayın.
Apply this same law to this maltreated wife... and neglected woman.
- Şuanda bir eşe ihtiyacım yok bir yıldıza ihtiyacım var
Well, right now I don't need a wife, I need a star.
Bir eşe ihtiyacı olan dul çiftçi var.
- Oh, yes. There is the widow farmer who needs a wife.
Tabbi Anders bir eşe sahip olmalı. Fakat bizimle aynı inançlara sahip bir eş olmalı.
Of course Anders shall have a wife but he will have a wife of the same faith as we have.
Bunun üzerinde ciddi biçimde düşündüm. Bir zamanlar güldüğüm, bir eşe, bir eve, çocuklara sahip olmak fikri üzerinde.
I'd think seriously about all the things I used to laugh at, like having a wife and a home... and kids.
Tanrının verdiği eşe şükürler olsun!
What a wife Heaven has sent me!
Uzun süredir, bir eşe sahip olup ona emirler vermenin önemini biliyor.
For a long time he has known the importance of having a wife to give orders to.
Neredeyse gerçek bir eşe benzedin.
You even sound like a wife.
Mükemmel eşten mükemmel sevgiliye ve tekrar mükemmel eşe.
From perfect wife to perfect mistress and back to perfect wife.
Altın bir hediye eşe verilir, Bay Johnson.
A gift of gold is for your wife, Mr Johnson.
Bir eşe ihtiyaç duyacağımı düşünerek bavulumun içine bir kadın koydular.
They've known I need a wife and gave her to me. Including the suitcase.
Hayır Jessie. Benim bir eşe değil, buradan gitmeye ihtiyacım var.
No, Jessie, I don't need a wife.
Bu tam bir eşe yakışan bir laf.
That's real wifely.
- Bir eşe sahipsiniz.
You'll be the equal of anyone.
Geçici bir eşe ihtiyacım var, on beş yirmi dakikalığına.
I need a wife temporarily, fifteen or twenty minutes.
İyi bir eşe ve eve sahipsin, bu yaştan sonra insan daha ne ister ki?
A good wife and a good home, what else does a man need at his old age?
Yeni bir eşe ihtiyacın olacak.
You're gonna need a new roommate.
İşleri çekip çevirecek bir eşe ihtiyacım var. Sebebi bu!
I need a wife who can take over in the business, that's all.
Bir oğlun var, bir de eşe ihtiyacın var.
Now you have a son, you need a wife.
Dünyadaki en iyi eşe.
The best wife in the World.
Seninki gibi bir eşe sahip olmak birisi için büyük bir lütuf sayılır.
Anybody with a wife like yours should count his blessings.
"Sadakatsiz eşe, kalleş arkadaşa bakın o büyük ıstırabın, ölümün tuhaf güzelliği içindeler."
"Look at the unfaithful wife, the treacherous friend..." With that slightly comic grandeur of great sadness or death.
Oh, Hildy, senin bir eşe değil, doktora ihtiyacın var.
Oh, Hildy, You don't need a wife, you need a doctor.
- Sağol, herşey eşe bağlı.
- Thank you, it's all in the partner.
Olan işler de torpille eşe dosta veriliyor.
And what there is goes to friends.
Sarhoşluk ve eşe zor kullanma.
Intoxication and bodily harm to the spouse.
Eşe ihtiyacın var.
Well, you'll need a partner.
Doris, benim bir eşe ihtiyacım var.
Doris, I need a wife.
Gerçekten küçük tatlı bir eşe benziyorsun
You really look like a sweet little wife.
Eğer ben böyle iyi bir tüccarsam, bu sıska eşe neden ihtiyacım var ki?
Now that I'm such a mighty merchant, what good is that skinny wife of mine?
Er ya da geç bir eşe ihtiyacınız olacak.
You'll need a wife sooner or later.
Çok şanslı bir adamım, senin gibi bir eşe ve böyle çocuklara sahip olmak bir kral olmak gibi birşey.
I'm a lucky man, a wife and kids like I've got, means as good as a king.
Bir eşe sahip olmamanın en büyük dezavantajlarından biri de bu.
That is one of the biggest drawbacks of being without a wife.
Antik Çin'deki ipek üreticilerini bile hayrete düşürecek kadar fevkalade bir şekilde tasarlanmış bir ipek taklidi.
S i nce atom ic en ergy. A s imu lated s i lk So fabu lously conce ived As to mysti fy Even the anci ent Ch in ese s i lk man u factu rers.
Hayır, adamım.
No, ese.
Sakin ol, adamım.
Easy, ese.
- Kalkamam, adamım.
- I can't, ese.
Genç bir eşe ne dersin?
What?
Hiç kimse bunları ayırt edemez. Bu fikri hiçbir zaman tasvip etmedim.
No oe cou d evve spoot t ese vve evve apopoovved t e dea
Hiç kimse bilmiyordu. Bu Hobsonville'li köylülerden çok daha zekiyim. Herkesden!
Nooody kew t was too smat o t em, o t ese oosovv e poeasats, evveyoody!
Bu tahtalar mı yoksa ellerin mi?
Th ese board s or your arm?
Çok oyalanıyorsun, ése.
You're getting too laid back, ese. Come on.
- Tek ihtiyacın olan tekerlek mi? - Evet.
- Is that all you need is wheels, ese?
Mary ve ben seni aradan çıkartacağız asıl.
Well, Mary and me are gonna dump you, ese.
- Açın kapıyı, bunlar bizden.
Soy yo. B Abre la puerta. Ése es mi amigo.