Faced translate English
3,445 parallel translation
Ben de bu akşam korkularımla yüzleştim.
I faced mine tonight.
Erkek olduğun için eksik ve kusurlusun ama deniyorsun çabalıyorsun. Bunu atlattığın zaman da, kesin atlatacaksın, geriye dönüp hepimizin çok sevdiği aynı bilge, suratsız Haham Dave olacaksın. Biraz da korkuyoruz ama.
Because you're a man, a flawed, troubled, but trying, striving, and when you get past this, which you will, you'll go back to being the same scholarly, poker-faced Rabbi Dave that we all know and love and fear, a little bit.
Çocuklar, Marshall Amca'nız hayatı boyunca pek çok zorlukla karşılaştı.
Kids, your Uncle Marshall has faced many challenges in his life.
Kiralık arabalarımız 2550 metreye tırmanmayla karşı karşıyaydı, hem de korkuluklar olmadan keskin virajlarda ilerleyecektik.
Our rental cars faced an 8,500-foot climb, navigating narrow hairpin switchbacks with no guard rails.
Basının hatalarıyla yüzleştiğini düşünmüyorum.
I don't think the press faced its mistakes.
Polis departmanının gerçekte ne olduğuyla yüzleştiğini düşünmüyorum, çünkü gerçekte olan şey neredeyse dayanılmaz bir şey.
I don't think the police department faced the truth of what had happened because the truth of what had happened is almost unbearable.
Osmanlı Devleti'nin dağıImasından ziyade modern kadının karşılaştığı zorluklarla ilgili olabilir.
It would be the problems faced by a modern woman rather than the fall of the Ottoman Empire, but even so.
Dedem Glaway'de kiracı bir çiftçiydi, kara yüzlü koyunları vardı.
My grandfather was a tenant farmer in Galway, black-faced sheep.
- Karşılaştığı zorlukları bilmiyorsunuz.
You don't understand the difficulties she's faced.
Bay Barrow'un yüzü epey asılmış.
Mr Barrow looks very grim faced.
İt suratlı bir sürtük beni itip kakmaya başladığında ve ben tökezleyip yere yapıştığımda bir kulübün giriş sırasındaydım.
I was in line at a club when some dog-faced bitch shoved me and I tripped and fell on the ground.
Evet ama olay yerinde bulduğumuz ayak izleri Belvedere Kalesi'nden gölete doğru.
- No hit in CODIS. Right, but the footprints that I discovered at the scene, they faced away from the Belvedere Castle towards the pond.
Biliyorsunuz, bu seçim gibi bir meydan okumayla daha önce karşılaşmadım.
You know, I've never really faced a challenge like this election before.
Seni agorafobic, alkol manyağı kaplumbağa surata çeviren bir kadına taşınmakla hayatının hatasını yapıyorsun.
You're making a huge, life-ruining mistake by moving in with a woman who turned you into an agoraphobic, turtle-faced, borderline alcoholic.
- Yaralı suratlı yerli ki bu çocukları kaçırdı.
The scar-faced Indian who kidnapped those boys.
Moray ile Bay Emmerson için çalıştığımızda, kovulmak üzereydim. Bir müşteri beni çalmakla suçlamıştı.
When Moray and I both worked for Mr Emmerson, I faced dismissal because an accusation of stealing was made against me by a customer.
Mahvolmak üzereydim.
I faced ruin.
Saçmalığın daniskası!
That is a bold-faced lie!
Tijuana'da bir fahişe tarafından alkışlanmayı bekleyen bir asker oldu
Now he's a fuzz-faced buck private catching the clap from a whore in Tijuana.
Red John, şimdiye kadar karşılaştığımız en zor davalardan biri.
Red John is one of the most difficult cases we've faced.
Her istediğimi söylediğimi yakında anlayacaksın seni baş döndürücü, masum suratlı, mavi gözlü kız.
Oh, I think you'll find I can say anything I want, absolutely stunning, kind-faced, blue-eyed girl.
İki yüzlü piç.
Two-faced bastard.
Bu tehlike, bugüne kadar karşılaştıklarının yanında.. .. çok daha güçlü ve ölümcül.
The threat, an adversary that's deadlier, more powerful than any he's ever faced.
Sanırım seni yanlış yargıladım. Karşılaştığın zorlukları bilemedim.
The fear that I have misjudged you, not understanding the difficulties you have faced.
Ne çeşit bir yaratıkla yüzleştiğimin farkındayım.
I can see what kind of creature I am faced with.
Ah, yani sen doğuştan iki yüzlüsün, bu bana özel değil.
Oh, so your two-faced nature is not exclusive to just me.
Shredder'la karşılaşıp canlı kalabilen kişi çok azdır.
Few have ever faced the Shredder and survived.
Seni duygusal, kendini beğenmiş, porsuk yüzlü cadaloz.
You sentimental, self-righteous, badger-faced shrew.
Bu Pawnee için, seni kıç suratlı kendini beğenmiş salak!
Ha ha hal This is for Pawnee, you butt-faced pompous jerk!
Avrupa'nın açık ara en güçlü monarşisi konumundaki Kutsal Roma İmparatoruluğu'nun başında bulunan imparator V. Charles'ın başı çektiği Kilise ve Devlet yöneticilerine karşı koydu.
He faced Europe's German-speaking leaders of Church and State, led by the Holy Roman Emperor, Charles V, by far the most powerful monarch in Europe.
Normalde daha acı verici bir ölüm şekli olan çarmıha gerilirdi fakat Paul bir Roma vatandaşıydı ve Romalılar kendi vatandaşlarını çarmıha germezdi.
He'd normally have faced the far more agonising death of crucifixion, but Paul was a Roman citizen, and the Romans didn't crucify their own.
Alakasız ama, şu an çok pis sarhoş oluyorum.
Unrelated : I'm getting faced right now.
Ama katil bir sorunla karşılaştı.
But the killer's faced with a problem.
20. yüzyılda ( bizim çağımız ) zekamız ve salaklığımız birleşerek insanoğlunun karşılaşmış olduğu en büyük moral ikilemini oluşturdu.
In the 20th century - our age - our brilliance and our foolishness collided to produce one of the greatest moral dilemmas humankind has faced.
Toplumlar felaketlerle karşılaştılar ve onların üstesinden gelmenin yolunu buldular, ve bizim de aynısını yapmamamız için hiçbir sebep yok.
Societies have faced catastrophe before and found ways through them, and there's no reason why we can't do the same.
Seninle dövüşmüş insanım ben!
I faced you.
Suratsız dangalak!
You jack-faced butthole!
Hangi suratsız dangalak sıcak suyu kapattı?
Who's the jack-faced butthole who turned off the hot water? !
Bu at kafalı aşağılık yaratık, o mu kaldırtıyor bunu?
This horse-faced vile creature, did she put you up to this?
Artık Japon ordusunda unutulmaya yüz tutuyorlar.
Now they faced oblivion at the hands of the Japanese army.
Yanmış ve yıkılmış Güney'de beyazlar, olanlar yüzünden çok öfkeliydi ve sözüm ona haddini aşan siyahi Amerikalılar on yıllarca süren yıpratıcı kırsal yoksulluğa ayrımcı yasalara ve linçlere maruz kaldılar.
In the South, burned and devastated, the whites remained very angry about what had happened, and black Americans faced many, many decades of grinding rural poverty, segregation laws and lynchings for those who stepped out of line.
1876 yılına gelindiğinde samuray sınıfı lağvedildi.
By 1876, the samurai class faced abolition.
Bu kasabayla ayıkken yüzleşmeyeli epey oldu.
It's been a long time since I faced this town sober.
Sıkıntılarla yüzleşildi, bu iki gruba yalnızca hayatta kalmak için kurulmuş bir topluluk dendi.
Faced with great hardship, these two very different groups formed what could only be called a community as a means to survive.
Fakat ilk medeniyetleri kurduğumuzda daha dişli bir rakip ile karşılaştık ;
But, as we created the first civilisations, we found we faced a sharper threat...
Pers kumandanı böylesine ezici bir güçle karşılaşan Yunan ordusunun hemen temiz bir şekilde teslim olacağına ikna olmuştu.
The Persian commander was convinced that, faced with such overwhelming force, the Greeks would do the obvious and simply surrender.
Ama artık, en amansız düşman ile karşılaşmıştı.
But now, it faced its fiercest threat yet.
Bu, dünya üzerindeki diğer mutlak hanedanların da karşılaştığı tipik bir problemdi.
But it's not untypical of the problems faced by absolute dynasties around the world.
Korkunç bir tıbbi durumla karşı karşıya kaldı.
He faced a horrific medical ordeal.
Tıknaz ve sağlam, Bizim henüz çözebildiğimiz buzul-çağı koşullarında hayatta kalmışlardı. Ve şimdi epeyce tehlikeli bir karşılaşmayla yüzyüze kaldılar.
Stocky and tough, they'd survived ice-age conditions we can barely comprehend and now they faced a rather more dangerous challenge - us.
Çar İvan, bir ikilem içerisindeydi.
SHOUTS IN RUSSIAN Tsar Ivan faced a dilemma.