Faces translate English
8,066 parallel translation
Her konuda aynı fikirde olan beş tanıdık kişiyle mi?
Five friendly faces who agree on everything?
Kara Gök'ü yok etmemi, sokaklardan uzak tutmamı sağla ve sana şunun sözünü veriyorum Wilson Fisk seninle yüzleştiği gün korkunun tadını alacak zira deli gibi korktuğu adamı mahvettiğini bilecek.
Wilson Fisk will know the taste of fear the day he faces you'cause he'll know that you kicked the guy he's afraid of right in the nuts.
Birine benzetmişsinizdir.
I just have one of those faces.
Sen de herkes gibisin, Henry.
Just one of those faces, Henry.
Yüzlerini değiştiryorlar.
Changing their faces.
Yüzlerini göremiyorum.
I can't really see their faces.
Yüzleri yeniden şekillendiren.
Redoing the faces.
Bu odada suçlulara estetik ameliyat yapıyorlar, onların yüzlerini değiştiriyorlar.
They were performing plastic surgery on criminals in this room, changing their faces.
Suçluların yüzlerini estetik ameliyatlarla değiştiriyordu.
She's been surgically changing the faces of criminals.
Evet uyuşturucu ticareti haricinde bir de suçluların yüzlerine estetik ameliyat yaparak onları değiştirdiği ortaya çıktı.
Yeah, except she got out of drugs and now runs a plastic surgery ring that apparently changes criminals'faces.
Dr. Moncada, Rose için ameliyatlar yapan kişi.
Dr. Moncada, the one who changes faces for Rose.
O makineye giren herkesin yüzünü hatırlarım.
I remember all the faces of the men that went in there.
Şu anki yüz ifadeni bir görsen. Paha biçilemez!
If you could see your faces right now- - priceless!
- Evet, herkese benzeyen bir yüzüm var.
Yeah, I... I have... one of those faces.
Bunu bana bakan herkesin yüzünde görebilliyorum.
And I can see it in everyone's faces when they look at me.
İçeride neler olup bittiğini öğrenmeme izin yok. Ben de insanların yüzlerinden bir iki ipucu kapmaya çalışıyorum.
I'm not allowed to be told what is happening so I keep looking at people's faces trying to read clues.
Oğlum bana dil çıkarıyordu.
My little boy pulling faces at me.
Özellikle abimi ağzı açılmış şekilde görünce.
Especially the slack-jawed look on my stupid brothers'faces afterwards.
Çok fazla mimik yaptım, gülümsedim ve... üzgün surat yaptım.
And I made a lot of faces and smiled and... and made a sad face and...
Yolda yürür, insanların yüzlerine bakardım.
I liked to walk down the street and look at faces.
Yüzlerindeki ifadeler beni kendimden geçirdi.
I was entranced by the expressions on their faces.
Yüzleri işlenmemişti. Yapay ifadeleri yoktu.
They had unmanaged faces, no manicured expressions.
Artık yalansız yüz görmüyorlar. Ölüler hariç.
They never see faces without lies anymore, except the dead ones.
Yardımcı kartı eskiden oyuncunun yüzüne yapıştırırdım.
BRANDO : I used to paste the cue card on actors'faces.
BİLGİNİZE çocuklar, Kraang solucanların zayıf noktaları popo yüzleri. Got that?
FYI, guys, Kraang worms weak spot are their butt faces.
İnsanların yüzlerini çıkartmış, üzerine bir şeyler yazmış.
He cut out people's faces, he wrote things.
Gösterişli şarkılar, sevimli yüzler.
Frilly songs, pretty faces.
Babası siyah yüz denizinde ve o yaratığın yanında.
His daddy in a sea of little black faces and that creature!
Babasını, şu küçük siyah yüz denizini ve o yaratığı.
His daddy, and a sea of little black faces... and that creature.
İşini bitir işte kanka, yüzümüzü gördü herif.
Just end him, bro. He saw our faces.
İki saat içinde gelmezsem, lütfen birbirinizin yüzündeki deriyi yolun.
If I'm not back within two hours, please remove the skin from each other's faces.
Şu pisliği temizleyin, yüzünüzü de silin.
Clean up this mess. Wipe your faces.
Kamera hiç yüzlerini göstermiyor.
The camera never sees their faces.
Yüzleri tanımaya başlıyorsun.
You get to know the faces.
Bu çuvallarda iki kardeşin de yüzü var.
Both brothers'faces are on on those bags.
Uh, bu gülen yüzleri ben yapmıyorum.
Uh, I don't make the smiley faces.
Parmak eklemlerimi suratınızda hissedeceksiniz!
I'll hit your faces with my finger knuckles!
İnsan görünümlü tüm o şeytanların dışında bir tek yaşlılığa çare bulamıyorum.
Of all the evils a man faces, growing old is the one I cannot do anything about.
İki üzgün surat.
Two sad faces.
Simaları hatırlamak zor olabilir ama sizin gibi biri bunu kolay kolay unutamaz gibi.
Faces can be hard to remember, but a man like yourself might find this hard to forget.
Sadece, herkesin iki yüzü vardır, bazıları diğerlerinden daha rahatsız edici olabiliyor.
It's just, everyone has two faces, some more disturbing than others.
Yüzümüzü içine göçürmeden önce kadını anca otuz saniye falan görebildik.
We both saw her for about half a second before she bashed our faces in.
Elimden geldiğince gelenlerin yüzlerini ve araçların plakalarını çekeceğim.
I get faces and as many license plates as I can. Okay.
Hükümetler her geçen gün daha çok kutuplaşıp gerçek bir değişime gidemeyecek kadar aciz duruma düştükçe insanlığın yüzleştiği bu büyük sorunlara derman olmak için bizler elimizi taşın altına koymalıyız.
While governments become more and more polarized and too paralyzed to affect any real change, we must rely on ourselves to find solutions to the dire problems humanity faces.
Yüzlerinizde gördüğüm bu.
I see it in your faces.
Bunu çocukların yüzlerinde görebiliyorum.
I can see it in them kids'faces.
"Kalabalığın Yüzü" oradasın.
"Faces in the Crowd," you're in there.
Yüzlerini görebiliyor musun?
Can you see their faces?
Sadece paralarını ateşe verdiğimi fark ettiklerinde suratlarındaki ifadeyi görmek istemiştim.
I just wanted to see their faces when they realized I set their money on fire.
Bazı duygularımızı ima ettik, şarkılar söyledik, ilginç bir şekilde yakınlaştık.
We hinted at some budding feelings, sang a song, our faces got unusually close...
Yüzlerini çalmış.
He stole their faces.