Favorite translate English
17,345 parallel translation
Ya donanmayla gidersin ya da en sevdiğin kaptanla daha fazla tahıl için yelken açarsın.
It's either the Navy or more grain runs with your favorite captain.
En sevdiğini seçmeliydi ve seni seçti.
She had to pick her favorite, and she picked you.
Gözde hedefinin kadınlar olduğu düşünüldüğünde bu trolün, buradaki erkek öğrencilerden biri olduğunu düşünüyoruz.
We believe it probable he's one of the boy students here, since his favorite target seems to be women.
Favorin hangisiyse.
- Your favorite one. - Hmm.
Mr. Peanutbutter, favori hafta içi müşterim.
Mr. Peanutbutter, my favorite weekday client.
- En sevdiğim kısım.
- That is my favorite part.
En sevdiğim diziydi.
That is, like, my favorite show.
- En sevdiğim iki kişiyle aynı odadayım.
My two favorite people in a room together with me.
- En sevdiğim meyve kış kavunu.
- My favorite fruit is honeydew.
Bilmiyorum Tom ama en sevdiğim programda dedikleri gibi hadi öğrenelim.
I don't know, Tom, but as they used to say on my favorite TV show, let's find out.
En sendiğim şeyi yapalım haydi :
Now let's do my favorite thing :
- Sorum, en sevdiğin iş nedir?
- My question is what's your favorite job? What was your favorite job?
En sevdiğin işin neydi? En sevdiğim, galiba, astronotluk idi.
My favorite job would have been being an astronaut because everything was done for me.
Favori odamdaki favori hatunum olmadan olmaz tabiki.
Well, if it isn't my favorite gal in my favorite room.
Şimdi her seyahatin en sevdiğim kısmına geldik.
Now my favorite part of each trip.
En sevdiğim çorba olduğunu nasıl bildin?
How'd you know my favorite soup?
Bu en sevdiğim çizgi film.
This is my favorite cartoon.
En sevdiği çorbayı, çayını verdin mi?
You got his favorite soup, tea?
Sen bizim reality şovumuzsun.
You are our favorite reality show.
12 tane bulutlu martini bardağı. Dört tane markalı kola şişemiz var. Çok iyi standardında bir televizyonumuz ve lazer cd çalarımız var.
So we got 12 cloudy Martini glasses, we got four off-brand bottles of cola, we got a standard-def TV and laser disc player and then, finishing touch, my favorite thing...
Pekâlâ, ilk favori egzersizim girya antrenmanıydı, ikincisi çiftçi yürüyüşü, dördüncüsü takım atmaydı, ama sanırım ona geri döneceğim çünkü...
So my first favorite exercise was kettle bell swing, the second was the farmer's carry. Four were burpees, but I think I'm gonna go back on that...
Kusura bakma, Jesus burasının en sevdiğin yer olduğunu söylemişti.
I'm sorry. Jesus said this was your favorite place.
- Bu onun en sevdiği resimdi.
And that was his favorite painting.
Charlie'nin en sevdiği şarkı.
Charlie's favorite song.
En sevdiği program bu.
It's her favorite.
Veya en az ihtimali olan ama benim en sevdiğim senaryo sen bir jedisın.
Or, and it's the least likely, but it's my favorite scenario, you're a Jedi.
Çok sever.
His favorite. Mmm.
Bana en çok sevdiğim dondurmayı sormak gibi bir şey bu.
Well, that's a little like asking me to choose my favorite ice cream.
En sevdiği film yıldızı kim? - Ne?
Who's his favorite movie star?
- En sevdiği film yıldızı!
- What? ! - His favorite movie star!
Bunu yazmama gerek yok, çünkü evli olduğumuz 39 yıl boyunca en sevdiğin aroma hep buydu.
I don't need to write it down'cause it's been your blessed favorite in all the 39 years we've been married.
En sevdiğiniz.
Your favorite.
En sevdiğim.
Ooh, that's my favorite.
- Evet, yılın en sevdiğim günü.
My favorite day of the year.
Bunun en sevdiğim bisküvi olduğunu nereden bildin?
How did you know they were my favorite?
Gecenin 3'ünde yiyorsun. Sadece sevdiğin şeyi o saatte yersin.
Only a favorite will do at 3 am.
İnsanlara yapmayı en çok sevdiği şey budur.
That's like her favorite thing to get people.
En sevdiğin.
It's your favorite.
Romantik komedinin en sevdiğim yanı bu.
This... is my favorite part of a romantic comedy.
En sevdiğim cins.
My favorite kind.
Jay'le yeni evlendiğim zaman, bir keresinde tüm günümü en sevdiği yemekleri yaparak geçirmiştim.
One time when I had just married Jay, I spent a whole day cooking his favorite dinner.
Her sene aynı kafadan figür severle bir araya gelip en sevdiğimiz parçaları paylaşırız.
Every year we gather together with like-minded Chum lovers To share our favorite pieces.
Evet. çünkü onlar senin favorin.
Yeah.'Cause, you know, it's your favorite.
Her zaman onun favorisiydin.
You always were his favorite.
Küçükken benim favorim olduğunu söylemem lazım.
I don't mind telling you, you were always my favorite when I was a child.
Sen her zaman favorimdin.
You were always my favorite.
Babama hep favorim olduğunu söylerdim.
I always told Dad you were my favorite.
Kayıtlara geçsin diye söylüyorum, çalıştığım İç Güvenlik müdürleri içinde... -... en sevdiğim sendin.
Okay, for the record, out of all the Homeland directors we've worked with, you were my favorite.
- Evet. Ve onun en sevdiği at oldu.
- Yes, and his favorite horse.
Hiçbir şey.
What's my favorite grandson up to?
En sevdiğiydi.
She was his favorite.