Feeble translate English
510 parallel translation
Gazeteler eğlenmek için onu hedef gösterdi.
The newspapers made him a target for their feeble humour.
İlmin ve icatların hayatımızı daima değişime uğratırken sen durmadan tuhaf şeyler tasarlarken, büyük sandığımız şeyleri un ufak ederken güçlü sandığımız şeyleri dermansız bırakırken bunu nasıl yapabiliriz?
How can we do that when your science and inventions... are perpetually changing life for us... when you're everlastingly contriving strange things... when you make what we think great seem small... when you make what we think strong seem feeble?
- Gücün varsa, ah, seni takatsiz.
- If you have the strength, O feeble one.
İhtiyarın aklı biraz kıttır.
The old man's feeble-minded.
- Benim bahanem de eşit derecede zayıf.
- My excuse is equally feeble.
Değerli sözcüğü zayıf kalır, Holmes.
Precious is a feeble word, Holmes.
Bu çok çocuksu bir yalan.
Oh, that's a very feeble lie.
O zayıf, sarsak hafızana nakşet bunu.
Etch that on your feeble, doddering memory.
Pop, ne yumuşak adamsın.
Pop, you must be getting feeble.
Hayır, sadece sorgulanmanıza alındınız birkaç soğuk espri yaptınız.
No, just petulance at being questioned a couple of feeble jokes.
Aklım duracak şaşkınlıktan. Öylesine zayıf yürekli bir insan nasıl oluyor da koca dünyanın başına geçip zafer çelenkleri takıyor bir başına!
It doth amaze me a man of such a feeble temper should so get the start of the majestic world and bear the palm alone.
Bırakın rahipler, korkaklar, kalleşler, çerden çöpten yaratıklar kötülüklere taparcasına katlanan zavallılar yemin etsin.
Swear priests and cowards and men cautelous, old feeble carrions and such suffering souls that welcome wrongs.
İyi sabahlar demek sana ne şeref benim için.
Vouchsafe good morrow from a feeble tongue.
Tabii seni eğlendirmek için elimden geleni yapacağım.
Of course, I shall do my feeble best to amuse you.
Zeka özürlüler için eğitim veren Matawan evide dahil.
including the Matawan home for the feeble-minded.
Ama en küçükleri bile öylesine çalışkanlık, toplumsal organizasyon... ve yırtıcılık güdülerine sahiptir ki... karşılaştırıldığında insanlar kifayetsiz kalır.
But even the most minute of them have an instinct and talent for industry social organization and savagery that makes man look feeble by comparison.
Bunu üzerine ört, böylece güçsüz görünürsün.
Let's keep this thing tucked around you so you'll look properly feeble.
Evlenmemiş bir abla gel git akıllı bir büyükanne ve onu patlatacak barut kadar değeri olmayan ayyaş bir baba...
Well, there's... There's the one old-maid sister, one feeble-minded grandmother and one lush of a pop who ain't worth the powder it takes to blow him to... Scusatemi.
Evin idaresini yarım akıllı büyükanneye bıraktı ki aslında çok tatlı yaşlı bir hanımdır ama loto oynayacak parası olduğu sürece bakkal faturalarını pek kafaya takmaz.
And she turns the housekeeping over to the feeble-minded grandmother, who's a very sweet old lady, but who don't think it's necessary to pay the grocery bills as long as she's got money to play the numbers.
Tüm küçük beyinli vaazlardan bunu vermek zorunda olmak benim talihsizliğim.
Of all the feeble-witted sermons it's ever been my misfortune to sit through.
" Az kalmış olan mumun ışığında uzanmış sohbet ediyorlardı.
" They lay chatting for a time in the candle's feeble light...
Japonlar senin düşündüğün kadar aciz değil.
Japan's not as feeble as you might think.
Güçsüz görünüyordu.
It seemed feeble.
Ojos'ta öyle kahramanca savaşmışken nasıl olur da yaşlı ve güçsüzüm dersin, söylesene?
How can you tell me you're too old and feeble to fight when you fought as you did at Ojos? Tell me that.
Stuttgart'tan gelen kararda,...... annenizde kalıtsal zeka geriliği hastalığı olduğu yazıyor.
In the decision that came from Stuttgart, it is stated that your mother suffered from hereditary feeble-mindedness.
Şimdi bana söyleyin,...... annem gerizekalı mıydı?
I want that you tell me, was she feeble-minded?
Gerizekalı mıydı?
Was she feeble-minded?
Sizler bana geldiniz... zayıf, aptal insanlar... sadece silahla cesur... ve aptalca silahlar.
You have come to me... feeble, stupid men... armed only with courage... and foolish weapons.
- Saçmalama.
- That's a feeble thing to say.
- Beni hiç sevmiyor musun?
You don't like me at all? Well, like is a very feeble word.
Ama hava seyrekse su neredeyse akmıyorsa, dağların oluşumu zayıfsa eski kraterler korunur.
But when the air is thin when water rarely flows, when mountain building is feeble the ancient craters are retained.
Hafif, oynak, aklı karışık erkeklere... eşlik edecek bir tip, tam olarak.
Exactly the type most likely to make a good companion for feeble, spineless, confused men.
Yaşlanıp güçsüzleşiyor.
He's getting old and feeble.
Söylediklerimiz hiç inandırıcı değil ama, ben de odamdaydım.
- We all seem to have pretty feeble alibis. I was in my room too.
Zihinsel engelli kadınlarla koğuşta cinsel ilişkiye girdiği için.
For taking sexual advantage of feeble-minded women... in the ladies'ward.
Yine de hasta ve zayıflar için ilave araba temin edeceğim.
However I will provide additional wagons for the sick and feeble.
- Kadınların zayıf ve aptal erkeklerin de pis domuzlar olduğunu bilmek için o saçmalıkları okumaya ihtiyacım yok.
- I don't need to read that muck to know that women are stupid and feeble and that men are filthy pigs.
Kendimizi zayıf hissettik.
He made the rest of us look very feeble.
Ne kadar saçmada olsa bir an önce L-101'lerinizi görmek istiyorum.
I want your L-101 s as quickly as possible, however feeble they may be.
Bahanelerinden bıktım, usandım.
I feel tired of your feeble excuses.
Bana hiçbir mazeret uydurma şimdi.
Now don't you give me any of your feeble excuses.
Kumandanın askerleri eğittiğini sanırdım. Birkaç çelimsiz, yarım akıllı amatörü değil.
I'm supposed to have at my command trained soldiers not a feeble bunch of half witted amateurs.
Direnemeyecek kadar zayıf ve güçsüzüm.
I am too weak and feeble to resist.
- İzle beni, Kate, eğer zayıf değilsen.
Follow me, Kate, if thou be not too feeble.
Hepsi palavra. Tuzağa düştüğünde bile o kadar iyi ateş edebiliyorsan doğudaki en büyük silahşör olarak anılırsın.
It's a lot of bull, when you drop dead or become too feeble to shoot, you get a name as the greatest shot in the west.
Her zaman zayıf ve korkmuş hâldeler.
Always feeble and terrified!
Bu çelimsiz, duygusuz insanlar.
These feeble, bloodless people.
Aptal ve dayanıksız mazimiz bir dünya duayı ve tembelliği üstlenmiyoruz.
We don't assume our stupid and feeble past, plenty of prayers and laziness.
-... bu yüzden ben de gelebilirim diye düşündüm.
- so I thought I might as well come along. - My excuse is equally feeble.
- Zayıf.
- Pretty feeble.
- Bu tatlı aşk, bu gün ve yarın... ve buradayım, kimsesiz ve rahat bir uyku!
And here I am, unmanned and feeble in slippers!