Fields translate English
4,108 parallel translation
Daha sonra da aniden alan değiştirip, öğretmen olmuş.
Then he suddenly changed fields, and became a teacher.
- Siz Emily Fields misiniz?
- Are you Emily Fields?
Bayan Fields, lütfen.
Miss Fields, please.
Pam Fields, lütfen yakınınızın telefon çağrısına cevap verin.
Pam Fields, please pick up the nearest courtesy phone.
Ayaklarında yerel kaktüs tarlalarının yol açtığı kesikler var ve onlar yollardan uzak.
Well, he has fresh cuts on the bottom of his feet from the local cactus fields, and that's away from any through roads.
Biyo-teknoloji ve temiz enerji gibi son teknolojilerde inanılmaz gelişmelere imza atıyoruz.
We have been making impressive inroads in cutting-edge fields like bio-tech and clean energy.
Peki neden tarlaları biraz fazla kızarmış?
So why are his fields extra crispy?
Psilosibin, kafa yapar, kırlarda ve çayırlarda yetişir sporları yoğundur ve boyutları ufaktır.
Psilocybin, the, uh, fun ones, they grow in meadows and fields, and have dark spores and little gills.
Saatler önce tarlaların içine girmek zorunda kaldık.
We've gone across fields for hours!
Şimdi tarlaları kaybettik.
Now we lost fields!
Neden tarla çiti gibi tele sahip olan biri?
Why are her teeth having a fence like for fields?
Oyuncular Cubby Gilmore ve Loretta Fields.
Starring Cubby Gilmore and Loretta Fields.
♪ o'er the fields we go ♪
♪ o'er the fields we go ♪
İşe gitmeyi bıraktım kurtulanların haberlerini takip etmekle kafayı bozdum sonra da enkaz alanını duydum.
Stopped going to work, became obsessed with news of the survivors, and then I heard about the debris fields.
Enkaz alanı o kadar geniş bir alana yayıldı ki, suyun akışını değiştirdi.
- What? The debris fields are so wide and long, they can change the flow of water.
Büyük ölüm tarlalarındaki kemik yatakları gibi görünüyordu.
And they appear to be the bone beds of vast killing fields.
Bu, genellikle elektromanyetik alanlarda kabloların belli bir bölgede yığıImasından dolayı olan bir şey, özellikle de yalıtım zayıfsa.
It stands for electromagnetic fields generally caused by a concentration of wiring in one area, especially if poorly insulated.
Leonardo her alanda çalışmalar yapmış sıradışı biriydi.
Leonardo is somebody who is able to operate across all these various fields, which is very unusual.
Leonardo da Vinci'nin, şaşırtıcı çalışmaları, ölümünün üzerinden 500 yıI geçmesine rağmen hala bilim, teknoloji, tıp, sanat, ve daha sayısız alanda ilham kaynağı olmaktadır. Peki Leonardo da Vinci kimdi?
Leonardo da Vinci's work, covering a staggering range of disciplines, is still influencing science, technology, medicine, art, and numerous other fields nearly half a millennium after his death, but just who was Leonardo da Vinci?
Bir gün kendi toprağımızda da yaparız.
One day we will do farming In our own fields.
Her üç ayda bir kurumsal yatırımcılarımızla konferans görüşmesi yapar.
Every quarter, he fields a conference call with our institutional investors.
Bu yer dört futbol sahası büyüklüğünde. Bütün gecemizi alır.
This place is the size of four football fields.
Tarlaları, ahırları gezersiniz.
We'll tour the fields, the barns.
- Müşterileri biliyordu, ve dört kez orada olup esrar çiftliklerini ve Kandahar'daki haşhaş tarlalarını dolaşırken nasıl ve nerede büyütüleceğini öğrendim.
He knew customers, and after four tours of wandering around pot farms and poppy fields in Kandahar, I knew how and I knew where to grow.
Ama sonunda ışığı gördüğümüzde, her şey çilek gibi olur.
But when we finally do see the light, it's strawberry fields forever.
Bütün bu eyalet önceden pamuklu bezlerle doluydu.
This whole state used to be just fields of cotton swabs.
Bakın, yonca tarlalarına ve Bauxite madenlerine ebediyen yatırım yapabilirsiniz ama bu onlardan farklı.
Look, I'm sure you can continue to invest in Alfalfa fields and Bauxite mines forever, but this is different.
Ahırlar, antrenman sahaları, Madsen arazisinin hepsi onun.
All these stables, practice fields, all part of the Madsen estate.
Out here in the fields
♪ Out here in the fields ♪
6. yoldaki ağaçlık, top sahasının yanı.
The woods along Route 6, by the ball fields.
- Eğer Kürkistan'da yaşasaydık bir borcu kapatmak için ya da büyükbaş hayvan almak için veya haşhaş yetiştirecek adamların parasını ödeyebilmek için 12 yaşında evlendirilmiş olacaktık.
If we lived in Kurkistan, we would've been married off at the age of 12 to pay a debt or buy some livestock or to feed the mennonough to keep growing opium in the fields.
Dikkatli dinlerseniz söyledikleri şarkıyı duyabilirsiniz. Ama o evin hanımıyla çalıştığından arkadaş sayılmaz değil mi? Bakın.
Well, if you listen carefully, you can hear them in the fields singing spirituals.
Muhtemelen gözün alabildiğine tarım arazileriyle kaplıydı.
It would have been agricultural fields as far as the eye can see.
* Uçsuz bucaksız meralarda *
♪ In fields as they lay ♪
Etrafı mısır tarlalarıyla çevriliydi.
It was surrounded by corn fields.
Bundan sonra saha görevlerinde arkanı kollasan iyi edersin.
When we're in the fields later, you better watch your back!
Ev, ofis girdiği her yer Sunset Fields Huzurevi'de kalanlara ait.
Now, the house, the office - - every place he's hit belonged to someone living at the Sunset Fields retirement home.
Sunset Fields'ın müdürüyüm.
I run Sunset Fields.
Mahoney yıllardır Sunset Fields'i sömürüyordu.
Oh, Mahoney's been skimming off Sunset Fields for years.
Şuna bir şeyler söyleyin.
Are you going to be based here in the killing fields and commute to Manchester? Say something to him.
Tarlalarda yürümek, Çimenlerin üzerinde uzanmak, Meyve toplamak, yürümek, koşmak, Kollarımı açıp uçmak.
Walk in the fields, lay down on the grass, gather fruits, walk, run, open my arms and fly.
Tarlalar sel altında kalıp, açlık başladıktan sonra.
Fields flood, starvation starts.
Diğer kadınlarla oturup tarlaları seyretmem gerek.
I've got to go sit in a circle with the other women and stare off into the fields.
Futbol sahasının yakınlarındaki bir depoda tutuyoruz.
In a warehouse near the ball fields.
Hayır, sadece tarlalar var.
No, there are only fields.
Burak Duman ladyas
♪ Out here in the fields
Bırak o dağı kardeşim, şehirlerle, tarlalarla ilgilen diye soruyorlar bize.
They tell us, to leave the mountains and take care of the cities and the fields.
İtiraf edeyim, yanan şeker tarlasına ceset atmak hiç fena fikir değil.
Got to admit, dumping a body in the burning sugarcane fields isn't a bad idea.
Cesedini kamış tarlasında bulduk
His body was found up in the cane fields. Here?
Eskiden tarlaları temsil ediyordum.
I used to represent fields.
Tarlaların ve ağaçların üstünde uçtular.
Over the fields and the forests they flew.