English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ F ] / Fincan

Fincan translate English

4,124 parallel translation
Midem, sanki bir fincan keder ve üzüntü içmiş gibi.
My stomach feels like I've been drinking From the cup of heartbreak and sorrow.
Ama bunda, tüm sistem sizi kendi ofisine çağırıp oturmanızı istiyor, size bir fincan çay ikram ediyor... sonra yardıma ihtiyacınız olabileceğini çok kibar bir şekilde öneriyor.
But in this, the whole system calls you into its office sits you down, gives you a cup of tea then just very gently suggests that perhaps you might need they hand
Evin çok güzelmiş. Öyle mi? 2 gündür ofiste neredeyse 5 fincan kahve içiyorum.
- Wow This place is nice - l guess... I drink like five cups of coffee a day in my office, so I don't keep any in the house...
Bir fincan kahve yapayım sana.
I'll make you a cup of coffee.
Hadi bir fincan süt içelim.
Let's drink this. A cup of milk.
Ateşli Prenses Seol, bir fincan kahve içelim mi?
Princess Racy Seol, shall we have a cup of coffee?
Kahve fincanım nerede?
Where's my coffee pot?
Biliyorsun, bir fincan kekten daha büyük bir tatlı evde yaşamak, ev yapma kurallarına aykırı.
You know, it's against housing codes to live in any dessert bigger than a cupcake.
Geri döndüğünüzde bir fincan sıcak çay sizi bekliyor olacak.
We'll have a nice a hot cup of tea ready for you when you get back.
Çok güzel bir kitabım ve bir fincan kakaom var.
I've got a very good book and a cup of cocoa.
Bir fincan çay istemezsin herhalde.
I don't suppose you'd fancy a cup of tea?
Çünkü en-lezizane. Bir fincan ister misin?
Because it is scrump-diddly-umptious.
Öyleyse bir fincan, Kato.
So that's just one cup of coffee, Kato.
- Bir fincan çay ister misin?
Do you want a cup of tea?
- Harika, bir fincan çay ister misin?
Fine. That's great. Do you want a cup of tea?
Dizüstü bilgisayarımın başında oturmuş daha ilk fincan kokulu çayımı bitirmeden yol açabileceğim hasar, senin sahada bir yılda yol açacağın hasardan fazladır.
I'll hazard I can do more damage on my laptop sitting in my pajamas before my first cup of Earl Grey than you can do in a year in the field.
Evet, hemen şimdi bir fincan içebilirim.
Yeah. I could use a cup right now.
Bir kez daha yaparsan, bedava kahve fincanı kazanacaksın.
One more time, you get the free coffee mug.
Fincan tabağını mı diyorsun?
Do you mean the Sindhu Saucer?
Bu fincan tabağı bir zaman makinesi ise ; önce ikimiz gideceğiz.
If this saucer really is a time machine, you and I will go first.
Bir fincan dolaştırdım.
Passed around a teacup.
- Bir fincan çay ister misin?
- Would you like a cup of tea?
- Bir fincan çay?
- A cup of tea?
Beş randevu ve tek alabildiğim bir fincan kahve.
Five dates and all I get is a cup of coffee.
Ben sadece kahve fincanıyım.
I'm just the coffee pot.
Bir fincan kahveye hayır demezdi sanırım.
She wouldn't mind a cup of coffee.
- Bu bir kraliyet fincanı.
This is a Royal Rosebud.
Bir fincan kahve içmek ister misiniz?
Would you like a cup of coffee?
- Bir fincan kahve ister misin?
- A cup of coffee?
Bu, benim fincanım.
It's my crockery.
Bak, bir lunapark fincanı!
Look, a teacup ride!
Bir fincan çay alırmısınız, efendim?
Would you like a cup of tea, sir?
Size bir fincan kahve getirdim.
I got you a cup of coffee.
Hey... Bana bir fincan kahve getirmeye ne dersin? güzelim.
Hey... how about you get me a cup of coffee, huh, cupcake?
- Bir fincan kahveden aldığıma bak.
Look what I got on a cup of coffee.
Komşusunun camına bir fincan su atmış biri.
One neighbor threw a cup of water on the other neighbor's window.
Kahve fincanında, zehir olmalı.
This cup of coffee must have poison inside
Fincanımı kenara koyabilir misiniz?
Could you put my cup right on the edge here?
Evet, bana bir fincan kahve, sade olsun, bol şekerli ve birkaç da aspirin getirebilir misin tatlım?
Margaret! Yeah, could you give me a cup of coffee, black, lots of sugar, and...
Bir fincan çay ister misin?
Would you care for a cup of tea?
Bir fincan kahve için buluşabiliriz.
A meeting : one cup of coffee.
Bir fincan kahve al.
Have yourself a cup of black gold.
Bu biraz zaman alacaksa, ben gidip bir fincan çay alayım.
Oh, is that gonna take a while,'cause I quite fancy a cup of tea.
John, fincanını tabağa geri koymak isteyebilirsin.
John, you might want to put that cup back in your saucer now.
Bir fincan çaya ve elindeki zıpkını bırakmaya ne dersin?
I'm not. How about a nice cuppa and perhaps you could put away your harpoon?
Sonra gitti ve iki fincan kahveyle geri geldi hayatımda içtiğim en güzel kahveydi.
And then he left, and he came back with the most amazing cup of coffee I've ever had in my entire life.
Ben gergedandan çay fincanı istiyorum.
Ooh, I want a teacup rhino.
Bir fincan kahve alın.
- Here, have some coffee.
Bir fincan sıcak kurt, bir çimdik çatlak sincap ve bir tutam kılık değiştirme. Kurtarıcı turta.
Rescue pie.
Bir fincan çay ister misin?
Do you want a cup of tea?
Bir fincan çay belki?
A cup of tea?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]