Fins translate English
318 parallel translation
Yüzgeçler kanatlara dönüştü.
Fins changed into wings.
Yüzmene yarayacak Yüzgeçlerin ve kuyruğun olacak
With fins and a tail To help you sail
Kanatlarï namlunun içinde katlanïyor.
Guiding fins are folded inside the barrel.
Balık dünyasında onlara yüzgeç deriz.
That's what we call them in the fish world : fins.
Beyaz balinayı avlamak için dünyanın sonu da olsa yeryüzünün her köşesinde ona kara kan kusturana ve yüzgeçleriyle havada yuvarlandığını görene dek peşinden gideceğiz. "
To hunt the White Whale the world over, in every part of the Earth, until it spits black blood and rolls over with its fins in the air. "
Köpekbalığı yüzgeci enerji artırıcıdır.
Shark fins are an energy booster.
Bacakları keser, yüzgeç takar, boğazına boru sokar, sarıya da boyarım.
Legs off, fins on, stick a pipe through its neck so it can breathe bit of gold paint, make good.
Yeterli protein almaz, çok zayıflar kemikleri çıkmaya başlar ve yüzgeçleri kopmaya başlar.
If it doesn't get enough protein it gets very thin- - Its bones begin to stick out and its fins start to fall off. So once a week
Numara yoktu, sadece çıkıntılarında bazı harfler vardı,
No numbers, just some letters on one of the fins,
Alt kısımlar geniş, kanatlar küçük.
Flared skirts, small fins.
İlerlemek için kullandığı dört adet yüzgeci var.
She has four fins which she uses to move forward.
O Chrysler markasının... Cadillac markasının yüzgeçleri altından kurtulduğunu söyleyen kişiydi.
He's the guy that told Chrysler... that Cadillac was getting rid of its fins.
Cadillac indirimini bilmesini sağlayan kişi.
Cadillac was discontinuing its fins.
Sizin gibi yiğitler en iyisini hak eder! derhal
Fins, I'll get you some cooked chicken and eggs right away
Bitti, bitti, bitti!
Fins, fins, fins!
Bitti!
Fins!
- FADER, TULIP, MAGIC, FINS...
- FADER, TULIP, MAGIC, FINS...
Tamam.
Fins.
Bordo Fransız arka ışıklar, pırıl pırıl aynalar
With purple French taillights and 30-inch fins
Pelikozorlar bu sorunu sırtlarında yelken benzeri büyük paletler oluşturarak çözmüşlerdir. Böylece sabah güneşinin ilk ışınlarını yakalayarak çok erken saatlerde ava çıkabilirlerdi.
Pelycosaurs dealt with that difficulty by developing great sail-like fins along their backs to catch the first rays of the morning sun so they could get out hunting really early.
Yapılan hesaplara göre paletlerinin yardımıyla bir saat içerisinde vücut sıcaklıklarını altı derece yükseltebilirken paletleri olmadan bu süre üç saate çıkabilirdi.
It's been calculated that with the aid of their fins, they could raise their body temperature some six degrees inside an hour, whereas without them, it would take nearly three hours.
Ama bu paletler sadece geçici önlem olarak kaldı.
But those fins were stopgap devices only.
Sadece gözlük, palet ve şnorkel.
masks, fins, snorkels only.
Paletlerinizi verin.
Give me your fins.
- Paletlerini ver.
- Give me your fins.
- İşte yüzgeçler.
- Here are your fins.
Suyun dışında bacakları var, suyun içindeyken ise yüzgeçleri var.
She has legs out of water and fins in the water.
Nasıl? Onu ıslatacaksın böylelikle herkes onun yüzgeçlerini mi görecek?
You gonna get her wet... so everybody sees she has fins?
Pompalılar, sürgülü tüfekler, ele geçirilmiş Belçika FLN'leri... 50 kalibrelikler, hükümet güçlerinden çalınan 120 MM'ler.
Shotguns, bolt action rifles, captured Belgian fins. Fifty cals, 120 mike-mikes taken from government troops.
- Yüzgeçleri delinmiş.
- The fins are punctured.
Yüzgeçlerin buz kesti galiba.
You're not getting cold fins now, are you?
# Yüzgeçlerini salla, fazla uzaklaşma
♪ Flippin'your fins you don't get too far
Biri o kızın yüzgeçlerini yere çivilemeli.
Somebody's got to nail that girl's fins to the floor.
Flounder, yüzgeçlerinin tüm hızıyla onu gemiye götür.
Flounder, get her to that boat as fast as your fins can carry you.
Balık yüzgecini gösterdiği anda harekete geçiyoruz.
We'll make our move as soon as the big fish shows his fins.
Sonra da belki küçük yüzgeçler de çıkarırlardı.
And following fins were growing they and they were swimming for the coast.
Stop lambaları...
Tail fins...
Fok gibiler- - çabucak ağa takıldılar... şimdi seyret hep beraber nasıl yüzgeçlerini sallıyorlar.
They're like seals- - toss'em a fish... and watch'em slap their fins together.
Sadece artık ilave uzuvlar, kanatlar ya da yüzgeçler... filizlenmeyecek bedenimizde çünkü, evrimin kendisi de evrimleşiyor.
Only now we're not gonna sprout extra limbs and wings and fins... because evolution itself is evolving.
- Yüzgecimi getirdin mi?
- You got my fins?
- Evet, yüzgecini getirdim.
- Yeah, I got your fins.
- Yüzgecinin yanında.
- They're next to the fins.
Bu yüzgeçleri satın alan adam bu işten anlamıyor.
The guy who bought the fins didn't know anything.
Sahte yüzgeçler, kaynar suya atılınca esnekliğini kaybeder.
Fake fins don't have elasticity when boiled in hot water.
Bir çok dalışta, daha önce hiç görülmemiş türler bulduk.
On many dives we fins species never before seen by anyone
Tayfaya, yunus olduğumu süsü verip onları yüzgeçlerini evcilleştirmeye çalışacağım.
The male crew members are gonna pretend to be dolphins and I get to pet their dorsal fins.
"Balık ve Yüzgeç Kulübü'nde Lenny ve Francis'le beraber dalın."
"Dive with Lenny and Francis at Fish-n-Fins Palau's most experienced charter operators."
Paraşüt, yağmurluk, paletler...
The parachute, the wet suit, the fins.
Sonra rüzgar direncini azaltmak için birkaç kanatçık ekledim.
Then I added some fins to lower wind resistance.
Emin olun derisi pullarla kaplı ve kolları yerine yüzgeçleri vardı.
Sure, and his skin was covered with scales and he had fins, not arms!
- Yüzgeçlerini büyüt, hindi!
Richie : grow fins, turkey!