Flair translate English
506 parallel translation
İçgüdü gerekir.
He needs flair.
Melodrama bu kadar düşkün olduğunu bilmiyordum, Emily.
I had no idea you had this flair for melodrama, Emily.
Büyük bir heves!
A real flair.
Hukuka karşı büyük bir heves! Öyle!
Real flair for the law.
Eski moda kız 1915 havası ver kendine
Old-fashioned girl Give yourself that 1915 flair
Gösterisini izledim ve seni tasdikliyorum kişiliği ve yeteneği var.
I have seen him work, and I grant you, he has personality and flair.
Eleanor dekorasyon konusunda çok yetenekliydi.
Eleanor had a real flair for decoration.
- Açıkçası işini biliyorsun tatlım. Seni sevdim.
You know, honey, you got quite a flair.
Bay Emery, siz tiyatrocu olmalıymışsınız.
Mr. Emery, you have a decided flair for the dramatic.
Bu konuda yeteneklidir.
He has a real flair for that sort of thing.
Allah vergisi bir yeteneğin var Louis, bu şüphesiz.
YOU'VE QUITE A FLAIR, LOUIS, FOR THE OBVIOUS.
Allah vergisi bir sürpriz yetenegi vardir.
He's always had a fine flair for surprises.
Paul bu işte çok yetenekli.
My Paul's got a flair for that.
Ona yeteneğim olduğunu düşünmüyor musun?
Don't you think I have a flair for it?
Kısa bir yürüyüşle kamp atmosferini sezebilirim.
A short walk and I can flair the camp atmosphere
Ne olmuş yani yıkılışıysa özel bir becerisi olmayan iğrenç bir yalancının?
What if it's the final collapse of a filthy liar with no flair or talent?
İnsan ona tuhaf bir biçimde hayranlık duyuyor, etkilemeye dönük eşsiz becerisine.
In a strange way, I also admire that man. He has... how would you say... a unique flair for the dramatic.
Peyrak burayı yeniden işletmemi tavsiye etti. iyi koku alan bir burnu var.
Peyrac suggested me to open it again. This man has a flair
Biliyor musun yalan söylemeye yeni başlamış birisi olarak hiç de fena sayılmazsın.
For someone who started lying just recently you're showing a real flair.
Üçüncü yapar saçını konuşturup tarağını.
Three sets your hair with exceptional flair.
Aristokratik beceriler gösterirler
And aristocatic flair in what they do
Bu adamın dikkatleri üzerine çekmekte doğal bir yeteneği var.
This man just had a natural flair for attracting attention to himself.
Mahkeme senelerim, dramatik sahneleri bana sevdirdi.
Years of courtroom technique have given me a flair for drama.
- Ve o reklam işinde iyi bir yetenek ve de ah, yeterince akıllı...
He's a good attorney. And he has a flair for the advertising business. And he's also, uh, smart enough to know... a golden opportunity when he sees it.
Tek ihtiyacın biraz daha tarzın olması.
All you need is a little more flair.
Tarz mı?
Flair?
Tarzım var mı artık?
Have I got flair now?
Müfettiş Goitreau Fransa'nın en iyi polisiydi. Sezgileri güçlü ve cesurdu.
Goitreau became France's number one cop with his flair and his courage.
Böyle bir iş için yetenek lazım.
You must have a flair for this sort of thing.
Bu tür iş için yetenekliyim.
I have a flair for this sort of thing.
Bakıyorum da hâlâ tiyatro yeteneğin var, Zharkov.
I see you still have a flair for the theatre, Zharkov.
Ne dramatik bir durum.
What a flair for the dramatic.
Hepsinde bu yetenek var.
They all have that flair.
# Çevik ve sezgili olmak zorundasın # # ve kırmızı görünmezsen eğer #
# You've got to have flash and flair # # And if you're not seen red #
Tiyatrosal bir giriş için hep yetenekliydiniz, doktor.
You always did have a flair for theatrical entrances, Doctor.
Çocuğun erken gelişmiş zekası ve dillere olan dikkat çekici yeteneği,... ona yerel bilginlerin takdirini kazandırmıştı.
The boy's precocious intellect and remarkable flair for languages had earned him the admiration of local scholars.
Yetenek, akordiyoncu!
Flair, accordionist!
Ticari yetenek.
Commercial flair.
Bende böyle bir kabiliyet yok.
I don't have that kind of flair.
Doğal olarak, belli bir beceri ve sanatsal yeteneğiniz olmalı ve her zaman söylediğim gibi, yüksek bir kültür düzeyiniz olmalı.
Naturally, you need a certain flair, artistic talent and as I usually say, a high degree of culture.
Dramatik işleri seviyorsun galiba.
You do have a flair for the dramatic.
Bu konuda oldukça özel bir kabiliyetiniz var.
You have a wonderful flair for spatial relationships.
Müthiş bir ikna yeteneğim olduğunu biliyorum.
- where you was born. - I know I have a certain flair for persuasion.
Öyle şaşırtıcı ki, bu kadarına pes doğrusu.
So dramatic, such a flair for hyperbole.
"Dördüncü Adam" Çeviri : Flair 24.02.2011
The Fourth Man
- O iş için beceri gerek.
- You've got a flair for it.
- İşin parasal kısmında da çok yetenekliymişsin.
You get a realy flair for the business into the thing too.
Döküntüleri birleştirme konusunda çok başarılısın.
You have a remarkable flair for junk art.
O iyi ve de kötü her şeyi içgüdüsel olarak kendisinde cismanileşltirir.
She encompasses everything is good and bad, with flair.
Sen karides böreği konusunda çok yetenekli bir oyuncusun.
Hi. You're an actress with a great flair for shrimp puffs.
Müşterilere yeteneğimi göstermeye çalışıyordum.
I tried to show the customer a little flair.