Flan translate English
253 parallel translation
- Aa, ni...
- Oh, flan...
Onca vakit seninle bir savaş meydanında karşılaşamadığımıza hayıflanırdım.
I regret not meeting you on the battlefields this time around.
Ya öyle, ben de hayıflanırdım.
I regret it, too.
Bu uyumsuzluğundan ötürü çok hayıflanıyoruz.
'We deplore your disharmony.'
Genç olduğum yıllarda bâzen, neşe içindeki delikanlıları görür ve kendi kendime "Burada ne arıyorum." deyip hayıflanırdım.
at times even when I was young and celebrated my first masses, surprisingly, I thought : " But why? What am I doing here?
Gazete ne diyor Bayan Börek-ve-Turşu?
What's it say in the paper, mrs. flan-and-pickle?
Elmalı tartla birlikte Coupe Jacques iyi gidebilir.
apple flan and Coupe Jacques might go well together.
Senin tavırlarına hayıflanıyorum.
It's your attitude I deplore.
Düşünebiliyormusun, fiberglastan meyveli pasta veya polistiren meyveler? Bir fincan çaya ne dersin?
Do ya fancy a fibreglass fruit flan or a polystyrene tooty-fruity?
Neden hayıflanıyorum ki?
Why worry?
- Duydum. Michael'la Bob, gittikleri yerde soyulup aranmadıklarına hayıflanıyordu.
MICHAEL AND BOB COMPLAINED THEY WEREN'T STRIP-SEARCHED WHEREVER THEY GOT TAKEN.
Cézanne'le ilgili kitabı aldım, mutfaktan bez aldım,... Cézanne'i Flan'a verdim, bezi de Geoffrey'ye verdim.
Got the book on cezanne, got the gauze from the kitchen, gave the cezanne to flan who wanted the gauze,
Ama sizinkiler sessizdi. "Bizim ailemiz iyidir, Flan ve Ouisa iyidir." derlerdi.
But your kids were silent. They said, "no, not our parents. " Not flan and ouisa.
- Flan, yemek odasında yesek?
Flan, can we eat in the dining room?
- Ayrıca, Cats'te de oynamak istiyoruz.
And we want to be in cats. Oh, flan!
- Flan! - Tamamdır!
It's done.
Flan, asansöre kadar bana eşlik et.
Flan, walk me to the elevator.
Biz kaldık, ve Flan ve Geoffrey gitti.
We embraced, and flan and Geoffrey left.
Flan!
- Ouisa, I...
Ouisa ve Flan, "Flanders" lar, Kittredge.
Ouisa and flan... for flanders... kittredge.
Arkadaşları ona "Flan" der.
His chums call him flan.
Flan'in hippi günlerinde oldum ben.
I was the child of flan's hippy days.
Flan, yapma.
Flan, shame.
Flan, şeytani bir oyuna getirildiğini düşünüyor.
Flan thinks he's part of some sinister plot.
Flan, ailen öldü.
Flan, your parents are dead.
Flan, sinirden deliye dönmeyi sever.
- I bet flan loves to be outraged.
- Seversin! - Flan, çok sinirlenmeyi sever.
Flan loves getting into high dudgeon.
Flan'ın çıkarttığı kopyaları kâğıtlara bassan, Empire State'i kaplarsın.
You could wallpaper the empire state building... With all the copies that flan had made.
Flan burada!
- I'm not here. - Oh, God.
Flan, hayatına ne kadar değer biçersin?
God, flan, how much of your life can you account for? Are you drunk?
Biraz hindiba salatası, tatlı olarak da reçelli börek.
A little endive salad, sweet flan for dessert.
Bu da meyveli pasta olmalı.
- This must be the flan.
Doğum günü flanı yaptım.
We're having birthday flan.
Aslında sadece bir doğum günü flanı var.
Well, actually just one birthday flan.
Özür dilerim. Flanı biraz fazla kaçırdık da.
Sorry, we're on a major flan high.
Tamam, millet. Flan zamanı. Evet!
Okay, everybody, it's time for flan.
Tamam Rachel. Özel bir flan dileği dile.
Okay, Rachel, make a special flan wish.
Doğru olduğunu bildiğim iki şey var iyi meyveli pasta ile kötü meyveli pasta arasında hiçbir fark yok ve savaş da yok.
Two things I know to be true there's no difference between good flan and bad flan and there is no war.
Bir insan ne kadar börek yiyebilir?
How much flan can a person eat?
Bu böreklerin cevabı değil.
Well, I don't think more flan is the answer.
Bu hattın ötesinde her ne olursa olsun, Batı hayıflanıp yas tutabilir ama karışamaz.
Whatever happened beyond that line, the West might lament, but would not interfere.
Evet, tek yaptıkları, dolaptaki çörek gibi yavaşça çökmekti.
Yes, all they did was slowly collapse like a flan in a cupboard.
Yanlış basılmış. Menüye "pasta" yerine "hasta" yazılmış.
- That the printer had messed up and the menu said "flab" instead of "flan."
Rhyme with flan.
Rhyme with flan.
Brian. - Flan?
Brian.
sizin çamurlu çukurlarınız gölge ve kefaret içinde O geçmişe hayıflanır.
Yours wallows in shadow and penance. He bewails the past.
- O andan beri, devamlı başkan, astronot ya da dünyanın en inanılmaz meyveli pastasını yapacak muhteşem bir pasta aşçıbaşısı olacak diye düşünüyorum.
Since then, I keep thinking, is he gonna become president, or an astronaut, or, like, this fantastic pastry chef who would make the most incredible flan?
İki Krusty içeceği, peynirli donut burgeri ve bir parti boyu turta.
Two Krusty shakes, a doughnut burger with cheese... and a party-size bucket of flan.
Flan!
- Flan! - Flan!
- Selam Ouisa.
Hi, flan.
- Evet.
- Flan?