Flaş translate English
1,280 parallel translation
Bu flaşın nesi var böyle?
Oops, what's wrong with this flash!
Sanırım flaşı bozulmuş.
I don't know what's wrong with this.
Son zamanlarda Flaş'la çok takılıyorum.
Been hanging out with Flash too much.
Bak, kameramın flaşı var, tamam mı?
Look, my camera has a built-in flash, okay?
- ŞOK ŞOK ŞOK FLAŞ FLAŞ.
- Newsflash.
Flaş haber.
Stop the presses.
Hava karanlıksa da flaş kullan.
And when it's dark outside, you should use a flash.
Flaşın beyazını gördü.
She saw a flash of white.
Panikleyen Edaphosaurus'lar yelkenlerine kan fışkırtır, gözünde bir flaş gibi parlaması, avcının dikkatini incinebilir yavrudan alarak dağıtır.
The panicking Edaphosaurus flush their sails with blood, flashing an eye spot to distract the predator's attention from their vulnerable head.
Sizler flaş habersiniz.
You're the juicy news.
Flaş haber, Perry.
Newsflash, Perry.
Flaş haber.
Newsflash.
Flaş haber ha?
Breaking news, huh?
Ve sonra flaş haber, "Ben artık gay oldum."
And then there's the big, "I'm a gay guy now."
Flaş da getirdim!
- I brought a flash!
Flaş yok.
No flash.
Pekâlâ, flaş haber Paula. İlk ölüm haberi geldi : Bir at ;
It's at moments like this I'd like to believe that there's a heaven just for horses - rolling meadows, lush grasses... the spirits of deceased horses galloping to and fro.
Görüntüyü... flaş belleğe koy.
How do I access it? Put it on the... the... flash memory.
Flaş belleğin var mı?
Do you have sticks?
Flaşın kargaları ürkütsün istemiyorum.
Video first. I don't want your flash disturbing the crows.
Sana bir flaş haber :
Hey, Brad, news flash :
Bunu cebindeki flaş diskte buldum. - American Pacific Worldwide
I pulled this from a flash drive in his pocket.
Greg sahte bir not hazırladı, flaş diske kaydedip Jared'ın cebine koydu.
Greg generated a fake memo. Put it on a flash drive in Jared's pocket, pointing us to you.
- Şu Thames kızları, flaş gösteridir.
- Them Thames girls, flash act.
Sen bir ışık flaş gördüğünü polis raporu belirtilen.
You mentioned in the police report that you saw a flash of light.
Flaşı kısıp, nesneye odaklan, termal görüntü al.
Overhead lights are reflecting off something. Watch this.
Flaş haberler için sağol, O'Reilly.
Oh, thanks for the news flash, O'Reilly.
Çocuklar, flaş haber.
Listen, guys, news flash.
Flaş haber.
Breaking news :
Fiat Uno uzaklaşır ve arkadan motosiklet gelir ve motosikletteki kişi elde taşınabilen elektronik flaş taşıyor.
The Fiat Uno pulls away and behind there comes a motorbike with a pillion rider and this pillion rider is carrying a hand-held strobe light.
Bir sigaradan daha küçük olan bu elektronik flaş, saniyede 12 hertzlik devire ayarlanmıştır.
This strobe, smaller than a cigar, is tuned to a cycle of 12 hertz per second.
Bu elektronik flaş Henri Paul'u bir dakikalığına kör eder, fakat bu kadarı araba kazası için yeterlidir.
The strobe blinds Henri Paul, just for a moment, but that's all it takes. The car crashes.
Flaş Haber!
News flash.
Tüm komşuları tahliye edince, onu sersemletmek için flaş bombası atıp daireye gireceğiz.
Once all the neighbors have been evacuated, we're going to fire a flash-bang to disorient her, then breach the apartment.
Flaş haber olmadığı sürece programı bir gece önce kaydediyoruz.
When there's no breaking news, we record the show the night before.
Flaş haber.
Breaking news.
South Park'ta Flaş haber.
Breaking news here in South Park.
Flaş haber veriyorum.
I am hearing some urgent news.
Flaş patlatın biraz da gidip Dinoco'yla anlaşma imzalayayım.
Come on, snap some pictures. I gotta go sign my deal with Dinoco!
Ve senin resmini çektiğimde flaş yüzüne patlamış.
And yours is the picture that I took... when I flashed the camera in your face.
- Bu kararı siz veremezsiniz. Flaş haber sürtük.
- This isn't your decision to make.
Z Bob, flaş haber.
Z Bob, news flash.
Demek istiyorum ki, o flaş ışıkları altındaki yüzünü gördüm.
I mean, I saw your face in those flashbulbs.
Şu flaş ampulleri, bir mesaj verirler.
Those bulbs, they get a message out.
Flaş haber!
Breaking news!
Şimdi hepsini indir ve bana flaş ışığı getir.
So now you take all this down and you bring me a ring light. Pandora?
Flaş ışığını alacağım.
I'll get a flashlight.
Flaş haber :
News flash :
- Bekleyin, flaşı orada.
- The flash is there. - Yeah, Iike that?
Gary, flaş belleğin var mı?
Gary, do you have sticks?
Biri ona bir flaş fotoğraf aldı sadece, çok fazla.
Not much.