Flies translate English
3,669 parallel translation
Umarım Noel için meyve sineklerini severler.
Hope they like fruit flies for Christmas.
Rus MlG pilotlarına rastlar. Baş aşağı uçmaya başlar iyice yaklaşır ve hareket çeker.
He encounters Russian mig pilots, so flies upside down, this close, and gives them the finger.
Boğucu sıcak bir günde havanın hiç esmediği suyun asla aynı yerde durmadığını fark ettim.
Tiny creatures... Yes, the bugs made the pond's skin constantly quiver like a horse's skin tickled by flies.
Sinekleri kovalarsa daha çok vızıldarlar.
Swap at flies and they'll buzz around all the more.
Bon bir yerde bişeye basar ve tavan açılır ve koltuk fırlatılır. ve böylece kötü adam unutlmuşluga yol alır.
And Bond presses a thing somewhere, the roof opens, the seat flies out and the villain is just ejected into oblivion.
Aniden bütün sahil göl sinekleri bulutlarıyla doluyor. Milyarlarcasıyla.
Suddenly, the shoreline fills with vast clouds of brine flies, billions of them.
Üremek be beslenmek için gelen sinekler kumsalı siyaha boyuyor.
As the flies gather to breed and feed, they turn the sand black.
Çok önemli bir mesele.
The team flies in today.
Solucanlar, sinekler ve farelerde aynı genin bozulmasını sağlayarak bu hayvanlarda ömrün uzayıp uzamadığı sorusunu sormak ve onların uygun yaşlı insan nüfusu gibi gözükmelerini sağlamak istiyor.
What we do is we make the same gene disruption in worms and flies and mice, and ask whether it will also increase the health span of those animals, and make them appear like these... Wellderly population of humans.
Beni şaşırttınız çünkü sizin için düşündüğüm bir rol var zaten.
What is this bunch of flies making a ruckus about?
"Tanrıların gözünde muzip çocukların elindeki sinekler gibiyiz."
" As flies to wanton boys are we to the gods.
Sanırım, tanrılar için insanoğlunun, sineklere sırf keyfine işkence eden küçük çocuklardan daha fazla bir anlam ifade etmediğini söylüyor.
I think he's saying that human beings don't mean any more to the gods than flies do to little boys who like to torture them for fun.
Tanrıların gerçeklik anlayışı bizimkilerden çok daha gelişmiş onlarınkiyle kıyaslandığında bizim anlayışımız, çocukların ellerindeki sinekler gibidir.
That the gods'perception of reality is so much more developed than ours that, compared to their perception, our perceptions are like comparing flies to boys.
Madem tanrıların anlayışı bizimkilerden çok daha gelişmiş onlara göre sineklere benziyoruz o halde nasıl oluyor da tanrıların bizim için ne düşündüklerinden ya da ne yaptıklarından emin olabiliyoruz?
But if the gods'consciousness is so much more developed than ours that we seem like flies to them, then how can we be sure what they have in mind for us or why they do anything?
Çünkü insan anlayışını sineklerinkiyle kıyaslıyor ve etrafımızda olan gerçeği göremeyeceğimizi söylüyor. Çünkü anlayışımız gelişmemiş.
Because he's comparing human consciousness to flies and he's saying we can't see the truth around us because our consciousness is undeveloped.
Sinekler mi?
Flies?
- Sinekler mi?
- Flies?
Sinek değil seni aptal moron!
Not "flies," you light-loving moron.
- Etrafından dolaşın aptal sinekler!
- Go around it. Stupid flies.
İsterse iyileştireceği yaraya sinek gönderir.
He sends flies to wounds... that he should heal.
"Bir sürü sinek."
"Too many flies."
"Bir sürü sinek"!
"Too many flies"!
Bir böcek gibi ateşe koşan güveler, at b.kuna konan sinekler gibiydiler.
Just like an insect... just like moths to a flame, like flies to horseshit.
Babasının şu meyve kaçakçılığı yapılan ülkelerden birinde büyük eliçi olduğunu duydum.
I heard his father is an ambassador to one of those countries with fruit flies.
Burada futbolun işi yok. Sineklerin Tanrısı'nın da.
Football stays out of this place, so does Lord of the Flies.
Sana Sineklerin Tanrısı'nı anlatabilirim.
I can tell you all about the Lord of the Flies.
Ama kanatlarıyla mahallenin üzerinde uçuyor.
But it's got wings, so it flies above the neighborhood.
- Evet, zaman nasıl da geçiyor, değil mi?
Yeah? Time flies, right?
Kristal şamdanlar, platin kapı kolları.
Crystal chandeliers, platinum doorknobs, and it flies.
Kuş uçuşu 430 kilometre.
It's 270 miles as a crow flies.
Zaman nasıI geçiyor.
How time flies.
Babanın bu dosyalan görüp de çıldırmasını istemiyorum. Evin her yeri dosya.
I don't want your daddy screaming about all the flies getting in the house.
Evet, uçmadan önce yakala onu, Tetedepiaf.
Catch him, Tetedepiaf, before he flies away.
Sinekler konuşamaz.
Flies dont talk.
# Uçan bir çan gibi...
♪ Like a chime that flies
"Sinek ezmek yok" dışında.
Except "no swatting flies."
Ve, Karen, seni kırdığım için üzgünüm ama sinekler acıyı hissedemezler.
And, Karen, I hate to break it to you, but flies don't feel pain.
Afişlerimizin uçtuğu gibi,
For certain as our banner flies,
Sana bi tavsiye.. batarsa, uçarsa, ya da düzüşürse, kirala.
Let me give you a tip. If it floats, flies, or fucks... Rent it.
Sinekler gibi üşüşüyorlar ama kim bir sinek ister ki?
They swarm like flies, but who wants a fly?
Kral sancağının yeniden dalgalandığını söylüyorlar.
They say the King's standard flies again.
Sürekli diğerlerinin arkasında uçuyor ve yoldaşlarının yaklaşmadığı bir ağaca konuyor.
It flies a little behind the others and settles alone on a tree avoided by its companions.
Umarım çatımız uçar da uzaya çekilirim.
I hope the roof flies off, and I get sucked up into space.
Bu onu sineklerden korumalı.
That should keep the flies off him.
Çin'in çevresindeki İtilaf uçakları patır patır düşüyor.
Allied air support surrounding China have been dropping like flies.
Üç gün boyunca her gün onu sadece kafası dışarıda bir şekilde gördüm. Ve öylece ağzı açık,... sinekler girip çıkar vaziyette öldü.
I saw him each day for three days with just his head out of the ground, and he died just like that with his mouth open, and the flies that would come in and out of his mouth.
Sinek gibi düşürüyoruz.
We're dropping like flies.
Sinekler gibi düşmek.
Fallin'off like flies.
Xavier yılda iki kez, parasının aklandığından emin olmak için uçakla seyahate çıkar... parasını'temiz'hesaplara aktarır.
Twice a year, Xavier flies in to make sure that his money is laundered and dispersed to clean accounts.
İnsanlar burada patır patır ölüyorlar, babanla ekibi tetanos olmuş pandomimci kadar ketumlar neredeyse.
People are dropping like flies around here, and your dad and his team are about as tight-lipped as a mime with tetanus.
Üs güvenliği sinekler gibi ezecek bizi.
Base security will cut us down like flies.