Float translate English
2,031 parallel translation
Kendi evimi tutabilmem için bana biraz dolar çıkacağını falan ümit ediyordum.
I was kind of hoping you could float me some greenbacks to get my own apartment.
Saatte 300 km / sa hızla havada akıp giderler.
At 300 km per hour. They float on air. "
" İnananlar suyun üzerinde kalır.
He who believes will float.
O konuda, kardeşim bana biraz borç verebilir misin?
About that, bro, could you float me a few bills, man?
Calvert Sokağı'ndaki dostlarından birine söyle haber yapsın.
You float it with one of your bunkies on Calvert Street.
Selam, geciktim... emekliliğim okyanustan hayata yüzebileceğim de diyebilirsiniz.
Hi, I'm late. ... my retreat where I can float through the ocean of life, you can say.
Bu, balığın yüzmesini sağlayan organdır.
It's the organ that allows fish to float.
Cerrahlık tuvaletinde en üstte yüzüyor olmak o kadar da zor değildir.
It's just not that tough to float to the top of the surgical toilet.
Yürüyüşün sonunda havuza bırakacaksınız.
You'll float this in the pond at the end. It'll just melt away after a minute or so.
Havada dolasiyorlar.
They float in the air
Ayni bu sekilde, maymunlarin da ruhlari evrende dolasiyor.
In the same way, monkeys'souls float about in the universe
Başardık Russell, oraya doğru uçabiliriz.
We made it! Russell, we can float right over there.
Benim kitabımda bunun affı yoktur.
That shit don't float in my bowl.
Seni birkaç aylığına misafir edebilirim.
And, hey, I'll float you for the first few months.
Sanki hava içinde yüzüyorduk
We seemed to float right through the air
Küvet buz kalıbına dönmeye başladı.
In the bath we almost float ice cubes.
Ben hiçbir şeyden korkmam çünkü kelebek gibi uçar, arı gibi sokarım, dostum.
I ain't scared of nothing because I float like a butterfly and... and sting like a bee, dawg.
Gemiye bağlı olacaksın böylece uzaya savrulmayacaksın.
Look, you'll be tethered to the ship so you don't float off into outer space. Got it?
¶ Kasırganın önünde ¶
¶ I FLOAT IN THE FACE ¶
Kurşunkalemin ucu kırılsaydı,... bu uç sıfır yerçekiminde oradan oraya giderdi.
If a pencil tip breaks it'd float in zero gravity.
Uçtuğumu düşünebilirsin.
You might think that I float, you know.
Senin pisliğini temizlemek için etrafta süzülen bir balon muyum ben sence?
You think I float around like a balloon, untethered to your muck?
Eğer mayınlarım senin torpidondan önce yüzebilirse değiştiğini görmeliyim tamam mı?
I'd like a chance to see if mine can float before you torpedo it, all right?
Savaşın, istifa etmek için kullandığın fikir olduğunu düşündürmeliyiz.
Float the idea that the war is a resigning issue for you.
Basına bizi ikna etmek için istifa ettiğini söyleyin.
So, we float it, anyway, tell the press that he confirmed to us he's resigning.
Ve ölü insanlar konuşmaz.
And dead people don't float around.
Ram Setu'da flüt çalarken insanlar... bana hayran kalırdı.
And then the floating stone from the Ram Setu. When I float, people clap.
Bay Sahir Khan'ın adını duyuyoruz. Bir anda gözümüzde oynadığı farklı roller, söylediği o güzel... şarkıları canlanıyor.
As soon as we hear the name of Mr. Sahir Khan we imagine the great characters that he played and songs he sang, and all those beautiful moments, float in our eyes.
Bunu derste öğrendik, eğer akciğerlerde ya da göğüs boşluğunda hava varsa vücudu batmaz.
In premed, we learned that if there's air in the lungs or the chest cavity the body will float to the surface.
Silikon yüzer mi?
Does silicone float?
Deneyebilir miyim?
Give us a go? - Does it float?
Kızgın kalabalık, batıp batmayacağımı görmek için beni nehirde suya batırdı.
That angry mob that tried to drown me in the lake to see if I'd float.
Hayır, söylediğine göre bir buluta dönüşmek ve dolaşmak istediğini söyledi ama bir binadan atlarsa neler olacağını biliyor.
No, he says he wants to turn into a cloud and float away, but he knows what would happen to him if he stepped off a building.
Bu borç buhar olup uçmaz.
This debt would just float away on the breeze?
Kopyacı hikayesini ne kadar sürdürürsek yakalama şansımız o kadar artar.
The longer we can float The copycat story, The better chance we'll Have of catching him.
Ejderha maket, iki kız cesedi. Kraft'ın çizimlerindeki gibi.
The dragon float, two little dead girls, it's just like Kraft's drawing.
Bilinen ögelerden yola çıkarak pabuçların nereye yüzeceği tahmine çalışılır.
We use the elements we know to predict where the shoes will float to.
Jake, içeceğinin üstüne biraz dondurma koysam ve yüzse nasıl olur?
Jake, how about I put some ice cream in that root beer and make it a float?
Alkolsüz biranın güzel yanı nedir?
The best part of a root beer float?
Birşey söylememe izin verin.
Hey, let me float something out there, okay?
Hastaların yaşar ve ölür. Sense onların yanında büyük bir heykelmiş gibi durursun.
Your patients live, your patients die, you float above it all like a medical colossus.
Cennet Dalgası'na yaklaşıyoruz.
Coming up on The Heavenly Float.
Denizdeki bir tekne gibi orada öylece süzülüyormuş.
Float like a ship at sea.
Can yeleğinin seni akıntıda gezdirdiği gerçekleri görüyorum.
I see the truths that float past you in the stream.
Bayanlar, şamandırayla uğraşma nasıl gidiyor?
Ladies, how you doing with the float?
Sınırın üstünde olacağım, ve size yasadışı olanları telsizle haber vereceğim.
I'll float above the border, and radio the location of illegals down to you.
Bana biraz nakit vermen gerekiyor.
Uh-huh. I need you to float me some cash.
Yere süzülecek ve " Köleleri azat ettim,...
He would float in and say...
Ama o kadar iyi yüzemiyor, değil mi?
Doesn't float too well though, does it?
Yorulduğunda bu şekilde sırt üstü yatıp dinlenebilirsin.
Now, you get into trouble, you can always roll onto your back and float.
Etrafta hayaletler gibi rahat rahat takılırız.
Then we will float around as ghosts!