Flows translate English
970 parallel translation
Yalnız değilim. Patlama dalgaları tespit edildi!
Burst flows generated!
Hayatımı insan kanı ile geçindiriyorum.
It flows from... It flows from blood.
Burası, deniz altı lav akımlarının, ilginç şekillerde kıvrıldığı lav gölü.
This is a lava lake where submarine flows of lava have become twisted into dramatic shapes.
Su altı patlamaları, karadaki lav akımlarında çok daha farklıdır.
MANNING : Underwater eruptions are very different to lava flows on land.
Komati Nehri, Barberton'ın kalbine doğru akarken kayaları, kesip geçerken aşındırarak, akıntıyla taşıdığı kuma ve alüvyona dönüştürür.
As the Komati River flows through the heart of Barberton, it cuts down through the rocks, eroding them into sand and silt, which it carries downstream.
Nehirler yavaş aktığı yerlerde, alüvyon dibe çöker katman üzerine katman oluşturarak nihayet yeni bir kaya yaratır.
Where the rivers flows slowly, the silt falls to the bottom, layer upon layer, eventually to turn into new rock.
Tahıl... sonsuz akar... yabancı kargo akar
Where the grain... in an endless stream... flows into foreign freighters
Alın yazısı değişmez, akar..
The destiny flows by...
Kanım şu anda onun damarlarında dolaşıyor.
My blood now flows through her veins.
# Boş avluda # # Ateş böcekleri uçuyor # # Sütunların üzerinde tilkiler yürüyor #
In empty court there flies firefly flows, and in high pedestal there walksn foxs
Su alttan akar, hasta köprüden geçer, karºida hapla buluºur.
The water flows under, the patient walks over and meets the pill on the other side.
Gülümseme ve şarkıyla
Аnd life flows along
Volga'nın aktığı yerde
Down where the Volga flows
Aşk akıp giden tatlı bir müziktir
Love's sweet music flows on
Aşk akıp giden bir şarkıdır
Love's sweet music flows on
... akıp giden.
Flows on
Damarlarımızda aynı kan dolaşıyor.
The same blood flows through our veins, Charlie.
Kolunda bir Halifenin kanı akıyor.
- You cannot be afraid now. The blood of a Caliph flows in your arm.
Parlak mısır tarlasının yanında
In the river that flows
Rüzgâr eser, deniz kabarır Tanrı bilir.
"The wind blows, the sea flows " God knows "
Rüzgâr eser... Deniz kabarır...
The wind blows, the sea flows.
Komşuda pişer, bize de düşer!
Be careful. Neighbors are like roof tiles : Water flows from one to another.
Bak kimi zaman lavlar yamaçtan denize ulaşana kadar akar.
- Yes, always. Look, sometimes the lava flows until it reaches the sea.
Profesör, özel Greenville Club'da beni öğle yemeğine davet etti. Orada mavi kan, su gibi akar ve halılar, biftekten kalındır.
Now, the good professor's been kind enough to invite me to lunch with him at the exclusive Greenview Club, where the blue blood flows like water and the carpets are thicker than porterhouse steaks.
Kulübemin yanından akıp giden, pislik dolu dere yüzünden suça bulaştım.
From that gutter full of filth that flows beside my shanty... I picked up crime.
Sizin sizin ve sizin çocuklarınızın da sanık sandalyesinde "damarlarımda dürüst bir babanın kanı akıyor" diye tekrarlayacağı günün gelmemesi için onları önemsemelisiniz.
Lest come the day when... yours... and yours... and yours... and your son too stands in these docks to reiterate... that it's an honest father's blood that flows in my veins
hayat, her zaman değişiyor, gelişiyor, ve durdurulamaz,
Life changes and evolves all the time. And flows away.
Umarım... hayatımın geri kalanında kanım üzerinize akacak...
I hope that... " my blood flows over you the rest of your life...
Büyük tuzlu suya akan nehir.
The river that flows to the big salt water.
Japonya tüm radyoaktivitenin içinde toplandığı bir tür vadi.
Japan's a sort of valley that all radioactivity flows into.
Yumruk yersin, kan fışkırır.
You get a punch, the blood flows.
"Tanrı'nın tahtı yanında akan"
"That flows by the throne of God"
Damarlarında bir damla bile asil kan yok.
Not one drop of royal blood flows through his veins.
Kanlar her yere fışkırıyor.
The blood just flows and flows.
Damarlarımda nasıl bir kan dolaşıyor, biliyor musun?
Do you know which blood flows in my veins?
# Itogawa deresinin aktığı
Where the narrow brook Itogawa flows
Buradan aşağı ormana doğru akıyor.
It flows from here to the forest below.
Damarlarında, Davud'un kanı dolaştığı için, sadece benimle aynı kanı taşıdığın için,... hayatını bağışlıyorum, ama seni İsrail'den kovuyorum, sonsuza kadar.
Only because the blood of David flows through your veins as well as mine, I grant you your life, but I banish you from Israel forever.
Tanrının saltanatına akan o nehirde
~ That flows by the throne of God ~
Frankfurt am Main adını Main nehrinden alıyor. Bu nehir Rhine'la birleşiyor ve sonra da denize dökülüyor.
Frankfurt am Main is so called because it is on the river Main, which flows into the Rhine, which eventually flows into the sea.
Enstitüdeki meslektaşlarımca kınanmaktan korkarak,... keşfimi evimin önünden geçen Seine'e attığımı ilave edebilirim.
Fearing censure from my colleagues at the Institute, I might add I then threw my discovery into the Seine that flows in front of my house.
Trafik Brandenburg Kapısı'ndan serbestçe akıyordu ve Demir Perde'nin bir yanından diğerine geçmek o kadar da zor değildi.
Traffic flows free through the Brandenburg Gate and it wasn't too much trouble to pass from one side of the Iron Curtain to the other.
Ilık süt ağzına dolar.
Warm milk flows into his mouth.
Sular akar güldür güldür!
And water flows here, and it flows there!
İki tarafta da kayadan bariyerler var... Oradan da şelaleler göle akıyor.
In places that are roben flat... where waterfalls along flows into the lake.
Ama hava seyrekse su neredeyse akmıyorsa, dağların oluşumu zayıfsa eski kraterler korunur.
But when the air is thin when water rarely flows, when mountain building is feeble the ancient craters are retained.
Allah'ım, akan suları ve meyve veren ağaçları yarattığın için sana şükrediyorum.
and for the water that flows and the trees that give fruits.
Damarlarında akan benim kanım değil.
It's not my blood that flows through your veins.
Temiz bir kesik, hayatı çıkar gider.
One clean cut almost anywhere and the life flows out.
Hayat benim için çok yavaş geçiyor.
Life... flows too slowly in me.
Tanrıdan kan akıyor!
Blood flows from the god!