Foot translate English
18,928 parallel translation
Yürüyerek üç hafta sürer ama bir yolunu bulup...
It's about three weeks on foot, - but you ought to be able to... - "Blue haze."
Ben de atölye sınıfındaydım, kuş kafesi ve tabure yapıyordum.
I was in shop class making bird cages and foot stools.
Ailelerinin, arkadaşlarının, bir polisin üç metrelik bir suikastçının onları arayabileceği hiç aklının ucundan geçmedi mi?
And you never thought, for once, that maybe their family, maybe their friends, a cop, a ten-foot-tall assassin might come lookin'for'em?
Kötü bir başlangıç yaptık.
We got off on the wrong foot.
Ayağına sıksan pek makbule geçer.
- Even better if you shot him in the foot.
Sen... onun ayağına sargı yapacaksın.
We'll, uh... You're gonna go fix- - you're gonna fix his foot.
Domates verimini metrekare başına ikiye katlarız.
Double our yield of tomatoes per square foot.
Hayır, fikir senden çıktı, şimdi de yayan gideceğiz.
No. No... you're the one who suggested it, going back home on foot.
500 tekme ayak yuvarlağı, bacak ve tarak.
Five hundred kicks, ball of the foot, shin and instep.
James'in, 2 metrelik "Psikopat" Caesar Braga karşısında işi başından aşkın olacak.
... James will have his hands full up against the seven-foot "Psycho" Caesar Braga.
Hazırlanacak sadece bir haftası olmasıyla Walker'ın 4 silahlı polise karşı aldığı emsalsiz galibiyet kimilerinin MMA'daki en tehlikeli adam olduğunu söylediği, 2 metre boyundaki, 140 kiloluk, yenilgisiz "Psikopat" Caesar Braga karşısına çıkmak kadar sert olmayabilir.
With less than a week to prepare, Walker's unlikely victory against four armed policemen might not be as tough as going up against the seven-foot, 350 pound, undefeated "Psycho" Caesar Braga, who's said to be the most dangerous man in all of MMA.
İşler tersine döndü diyebiliriz.
I guess the shoe's on the other foot.
Eğer bu adaya bir daha ayak basarsan, hapse girersin.
If you ever set foot on this island again, you're going to jail.
14.15 Liverpool gemisini bekleyen yaya yolcularımızın vapur terminali salonuna gelmesi rica olunur.
Would foot passengers awaiting the 2 : 15 departure to Liverpool now kindly make their way to the ferry terminal.
Ark'tayken, öğrencilerine geleceğimizin sözünü öğretirdin. Yeryüzüne ayak bastıklarında, evlatlarımızın üstleneceği sorumlulukları öğretirdin.
On the Ark, you taught your students about the promise of our future, about the responsibility our descendents would bear when they finally set foot on the ground.
Tabanlara kuvvet desene.
Guess we're going on foot.
Yalnız ve yürüyerek geleceksin.
Come alone and on foot.
Yalnız başına ve yürüyerek geleceksin.
Come alone and on foot.
En son Serranos adında yerel bir barda görülmüşler, duyduğuma göre oranın paça çorbası müthişmiş.
They were last seen at a local watering hole named Serranos, where, I hear, the cow-foot soup is to die for.
Aman tanrım, Bir şey ayağıma dokundu.
- Oh my god, something just touched my foot.
Ancak NASA gibi devlet kurumlarının söylediğine göre Kızıl Gezegen'e ayak basmamız onlarca yıl sürecekmiş.
Government agencies like NASA say it will be decades before we set foot on the Red Planet.
Peki ya başka bir dünyaya ayak basan ilk insan olursam?
What if I was the first person to set foot on another world?
Amazon'u yürüyerek yürüyecek misin?
Are you going to trek across the Amazon on foot?
Yaya olarak Khantai Gorge'nin kuzeyinde bozkırda hayatta kalmanın olasılığını biliyorsun.
You know the likelihood of surviving the steppe, on foot, north of Khantai Gorge.
Sence Hintli bir güreşçi 2.20 boyunda yabancı bir deve bir raunt bile dayanabilir mi?
Do you think an Indian wrestler... can last a single round against these 7-foot foreign giants?
Spor Koleji'nde benim iki metrelik heykelimi yapmışlar.
They've made a 7-foot statue of me at the Sports College.
Sırtına güç arl.
Use your back foot strength.
Kötü bir başlangıç yaptık galiba.
I think we may have gotten off on the wrong foot.
- İnsan ayağındaki kemik sayısı.
Bones in the human foot.
- Tüm gücünle çalış.
Best foot forward.
Diğer ayağın.
Other foot.
Buradakiler alt seviyedekilerle ayak takımı.
All we get in here is lieutenants and foot soldiers.
Biz sadece ayak takımıyız.
We're just the foot soldiers here.
Evet, dikenli tellerle kaplı 15 metrelik çiti aşıp, 8 keskin nişancıyı atlatıp SSCB'nin en tehlikeli suçlularının bulunduğu kampa girebilirseniz.
Yeah, once you've scaled a 50-foot fence topped with razor wire, gotten past eight sharpshooters, and entered a gulag full of the most dangerous criminals in the U.S.S.R.
Kurtarma bölgesinde hava durumu... dalga boyu bir metre, görüş 15 kilometre.
The weather, the recovery area... three foot waves, 10 miles visibility.
Bir ayak kalınlığından fazla.
It's over a foot thick.
Gazetede 1.62 boyun üzerindeki erkekler için bir ilan gördüm. Ve boy gösteren sadece bendim.
I saw an ad in the paper for guys over five-foot-four, and I was the only one who showed up.
Boyu 2,15 m., genişliği 1,80 m, derinliği 60 cm.
Seven foot high, six wide, two deep.
2,7 metre boyunda öfkeli bir kurt adam için çıkarmasını önerdim.
I recommended nine-foot tall rampaging werewolf.
Seni kurt adamdan kurtarmak için 3 metre kurtla biz dövüşürken neredeymiş?
Yeah, where was he when we were fighting a nine foot werewolf to save you?
Bu ayağı görüyor musun Davina?
You see this foot, Davina?
Bence bir ayağını Rosewood'da tutmak ve geride bıraktıklarını anlamak için iyi bir yol.
Look, this will be a good way for you to keep one foot in Rosewood.
Sabah akşam benimle olmak zorunda değilsin gerçi battaniyeye hayır demem.
You don't have to wait on me hand and foot, though I wouldn't say no to a blanket.
Doğru adımlar atmalıyız.
We need to put our best foot forward.
- Thea, bacağın kaymak üzere.
Thea, your back foot's sliding out.
Sanırım kötü bir başlangıç yaptık.
I think we're getting off on the wrong foot.
Ana ayak trafik kapısını kullanmak zorundasın.
You're going to have to use the main foot traffic gate.
- Ayağı! Bir ayağı yok!
His foot is missing!
- Yayan mı gitmiş?
- Did she leave on foot? I...
- Evet.
♪ you put your right foot out ♪
Yürüyerek mi?
By foot?