Force translate English
25,024 parallel translation
Şişe kırılmamış olsaydı travmanın şiddeti Rajvir Singh'i öldürebilirdi.
If the bottle hadn't shattered the blunt-force trauma would've probably killed Rajvir Singh.
Şişe büyük bir şiddetle savrulmuş.
The bottle was swung at him with a lot of force.
Sizi zorladı mı?
Did he force you?
Hayır, zorlamadı.
No. he didn't force me.
Şapkam!
Kind of hard when you're rigging a baby-jogger in gale-force winds.
Komiser yardımcısı Thomas... Taffy, biz ona öyle derdik... Emniyet gücünün kıymetli bir parçası olduğumu söyledi.
Sergeant Thomas - Taffy, we called him - he said I was an "asset to the force".
Cinsellik, hayatımızdaki çok güçlü bir enerjidir.
I forgot how much I needed it. Intimacy is- - it's a very powerful force in our lives.
Sanki içinde onu canlandıran bir güç var sanki onu o deliğe doğru itiyor.
Like there's something in her, some animating force that's just pushing through that hole.
Bomba ekibine göre bir el bombasından iki kat daha güçlüymüş.
Bomb squad estimates the force was about twice the size of a hand grenade.
Özellikle tahrip edici gücü yükseltilmişti.
It was a uniquely destructive force.
Five-O görev gücü.
Five-O task force.
"Güç" faal bir sözcük, değil mi?
? Force? being the operative word, right?
Benim adım Komutan Steve McGarrett, Five-O görev gücüyle beraberim.
My name is Commander Steve McGarrett, I'm with the Five-O task force.
Veya belki de görev gücünü utandıracağından endişe duyuyorsun.
Or maybe you're worried that it would embarrass your task force?
Albert Einstein'ı, gelecekte onu kaçırmak ve ona atom bombası yaptırmak isteyen Nazi ajanlarından koruyorduk.
We were protecting Albert Einstein from Nazi agents who were attempting to kidnap him and force him to build an atomic bomb in the future.
Çünkü onlar Justice Society Of America, bu ülkenin gördüğü en muazzam gizli güç.
Because they're the Justice Society of America, the single greatest secret force this country has ever known.
Bu totem hayvanlar aleminin aşesini veya yaşam gücünü kullanmayı sağlıyor.
This totem harnesses the ashe, or the--the life force, of the animal kingdom.
Hız Gücü'nün enerjisi, hızcılara kronokinez yani zamanı bükme yeteneği sağlar.
The energy of the Speed Force grants the Speedster Chronokinesis, temporal manipulation. English, Professor.
- Profesör? - Hakimiyetçileri alt etmemizi sağlayabilecek güçte bir silah tasarlayabilmemiz hiç muhtemel gözükmüyor.
It's highly unlikely we can fashion a weapon with sufficient force to overcome the Dominators.
- Cebri keşif görevi bu.
It's an RIF mission. "Reconnaissance in force."
- Ray, 1920'lerin Chicago polisi, tarihteki en yozlaşmış polis güçleriydi.
- Ray, 1920s Chicago PD was the most corrupt police force in history.
Ve gariptir ki hiç karanlık maddeden hiç iz yok ama Hız Gücü'nden var.
And it's weird, because there's no traces of dark matter, but there are traces of the Speed Force.
Beni Hız Gücü'nden yemek yedirmeye mi çıkardın?
- This is why you pulled me out of the Speed Force?
Jesse'ye Hız Gücü'nü kullanmayı öğretebilecek biri varsa...
If anyone's gonna teach Jesse the ways of the Speed Force- -
Tüm polislerimiz bu metaları durdurmak için uğraşıyor.
We have a whole police force working to stop these metas.
Tüm görev kuvvetleri ve keskin nişancılar hazırlansın.
Alert every task force and sniper unit. Tell'em to load up.
Sen Hız Gücü'ne hizmet ediyor olabilirsin Flash ama ben ona hükmediyorum.
You may serve the speed force, Flash, but I rule it.
Takip bile edilemeyecek kadar hızlı, görünmez bir güce karşı savaşıyor.
He's fighting an invisible force that's too fast to track.
Hız Gücü içinde dolaşıyor, sana güç veriyor.
Got the Speed Force coursing through you... giving you power.
Polis gücü yozlaşmış polislerle dolu ve şehir geçtiğimiz haftaki seri cinayetlerin üstesinden gelemedi. Şimdi de ortaya yeni bir psikopat çıktı.
The--the police force is filled with these corrupt officers, the city has not gotten over the serial murders last week, and now there is another psychotic in town.
Adli tıpta bir arkadaşım vardı ve meğersem o şey Shuriken katili ve kurbanlarıyla bağıntılıymış.
So I had a friend on the force run forensics on it, and it turns out that thing is consistent with the Throwing Star killer and his victims.
Gerekirse pozisyonumuzu korumak için güç kullanın.
Use force to hold our position, if necessary.
Ama tellerden biri değişik bir ses verir üstünde daha fazla çekim gücü olan.
But one of the strings would sound different, the one with more force pulling on it.
FBI bir polis gücü kurmuş gizli polislerle çetenin içine sızıp alaşağı etmiş.
The FBI put together a task force, went in, dismantled them from the inside out using undercovers.
Bay Ortega ekibimizin özel danışmanıdır.
Uh, Mr. Ortega is actually a special consultant with our task force.
Evet, elim mecburdu da diyebiliriz.
Yeah, that did kind of force my hand.
Dünyada kuvvetli bir güç olacağız.
We're going to be a powerful force in the world.
Bunu, yaptığımız her şeyi gören bir güç olduğuna yaptığımız her şeyin önemli olduğuna ve asla yalnız olmadığımıza dair bir hatırlatıcı olarak tak.
Wear this as a reminder that there is one all-seeing force that sees everything that we do, that all of our actions matter, and we are never alone.
Unutmayın ben sadece bir bebek bakıcısıyım, O yüzden alt bezinizi değiştirir, karnınızı doyurur ve... sizi silahlı kiralık katil ordusunun elinden kurtarırım, fakat sizin savaşınıza katılmam.
Remember, I'm just a babysitter, so I'll change your diapers and feed you your bottle and... save you from a strike force of armed mercenaries, but I am not joining your fight.
Kral Regis imparatorlukla savaşmak için büyük savaşçıları topladı.
King Regis assembles a force of mighty warriors to combat the imperial menace.
- Sonra birkaç isyan başlatırsın, Başkanı isyanları bastırmaya zorlarsın ve yapılan şiddeti televizyonlarda yayınlarsın.
And you start a few riots, force the President to put them down and broadcast the violence.
Orada bir direniş kuvveti bulmayı umuyoruz.
We were hoping to find a resistance force.
- Şefim olduğun uzun yıllardan sonra şimdi söyleyeceğim şeyin benim için gerçekten zor olduğunu bilmeni istiyorum ama bu benim sorunum değil ve gidip işini yap lütfen.
- Um, sir, after the many years I served under you as my chief, you must understand how difficult it is for me when you force me to say, respectfully, this is not my problem and, please, go do your damn job.
İnsanlar bir araya gelip konuşuyor yiyor ve tapınıyormuş.
People came together to talk, eat, worship. It could be that the driving force behind our greatest achievement.
Fakat bir sorun vardı. Ganj o kadar kudretliydi ki Dünya'ya gelirse tüm Dünya sular altında kalırdı.
But there is one problem, that ganga has got such mighty force and if she comes in the earth, the earth will drown.
Beni dönüşmeye zorlayacağına izin vereceğimi mi sanıyorsun hediye olarak?
You think I'm going to let you force me to Change, as a gift?
Ama o bıçak yarası zorlar onu..... nehre attığım madalyonu bana vermesi için..
But those stab wounds will force her to give me the locket which I threw in the river.
Bir süre sonra bu görev Elizabeth Keen'i kasten adam öldürmekten yakalamayı mecbur kıldı.
Not so long ago, this task force felt compelled to hunt down Elizabeth Keen for intentionally killing a man. Now, she's gone.
Ben Five-O polis gücünden Dedektif Danny Williams.
This is, this is Detective Danny Williams with the Five-O task force.
Şu an narkotik büro adamın tüm operasyonu bitiriyor.
There's a DEA task force in the process of shutting down his entire operation.
Hwacheon Polis Birliği, Ekip 1, Dedektif Kang Seong Il.
Hwacheon police division, Team Force 1, Det. Kang Seong Il.