Friendly translate English
6,972 parallel translation
Biz şimdi seninle samimi arkadaş mı olduk?
Did we just have a friendly exchange that had nothing to do with you?
Bu kamp alanın aile yanlısı olduğundan emin değilim.
I'm not sure this campground is family-friendly.
Wilson'ın şefi, Don Rixton'la aram iyi.
I'm friendly with Wilson's supervisor, Don Rixton.
Ona dostluk gösteriyordum, kriket oyunu hakkında konuşuyor bende ona katılıyordum.
And I'm just trying to be friendly, like, and he starts going on about cricket and I go along with it.
Çogu günler hos bir arkadasti, ama toplasan bes kelime konusmazdi.
Pretty friendly most days, but he didn't say five words.
Hem daha etkin hem de kullanıcı dostu olur.
That makes it both more efficient and user-friendly.
Halka açık bir yerde dostça konuşuyoruz sadece.
Just a friendly conversation in a very public place.
- Dostane, hoş isimler.
Hmm. Friendly little names.
Burada hepimiz arkadaşız.
We're all friendly here.
- Dost ateşi. Bir kazadır.
Friendly fire.
- Dost bir yüz daha iyi olur.
Might go better with a friendly face. Sure.
Sadece arkadaşça bir ziyaret, eminim ki gizli bir amacı yoktur.
Just a friendly visit, lacking any and all ulterior motive, I'm sure.
Adamlarımızın yarısını dost ateşine kaybettik.
We lost half the men to friendly fire.
O dost ateşi sadece bir kazaydı.
It was an accident, friendly fire.
Çünkü dost canlısı köknar.
Because it's a friendly fir.
Arkadaş olmak istiyorum sadece.
Just being friendly.
Franky arkadaşça davranmaya çalışıyor, güzelim.
Franky's just trying to be friendly, love. I'm in H-2.
Keller'la ben rakibiz,... daha doğrusu düşmanız,... yani ilişkimiz pek dostane değil.
Keller and I were competitors, adversaries for the most part, and not what you'd call friendly now.
Dostane bir şekilde parçalayıp barbekü mü yapacağız ondan yoksa çıtır çıtır olana kadar kızartacak mıyız?
Are we gonna chop him up into bbq-friendly pieces now, or are we gonna wait till he's broiled to a crisp?
- Bize karşı hoşnut hisseden biriyle aynı şey sayılmaz. - Doğru.
Someone who feels friendly towards us is not the same thing.
Ve ölümcül ve güzel Kinte, dost ateşi kurbanı.
And the deadly and beautiful Kintay, a victim of friendly fire.
Bir diğer arkadaş canlısı olmayan meta-insan.
Another not-so-friendly meta-human.
Arkadaş canlısı.
Friendly guy.
Çevresine karşı kaba görünür ama arkadaş canlısıdır.
He's a bit rough around the edges but he's kind of friendly.
Irak savaşında meydana gelen en kötü dost ateşiymiş. 2004'te, Basra'da kendi bölgemizdeki bir petrol kulesini bombalamışız.
It was a cover-up. It was one of worst friendly fire incidents during the Iraq War. We bombed our own position at an oil rig in Basra in 2004.
- Orası dost bölge.
That's a friendly position.
- Gizli bir "dost ateşi" raporu, -... nasıl kanıt olarak kabul edilebilir anlamıyorum.
I don't see how a classified friendly fire report is any indication of a smoking gun.
Tüm Irak savaşı boyunca meydana gelmiş en kötü dost ateşi olayı.
Probably the worst friendly fire incident during the entire Iraq war.
- "Dost ateşi" mi?
"Friendly fire"?
Kasetler için bana kaç gün önce teşekkür edebilirdin ama yeni bir yatırımcı bulduğum gün teşekkürünle ve dostça tavsiyenle karşımda bitiveriyorsun.
You could have thanked me for those recordings days ago, but instead you picked the exact day that I find a new investor to show up with your thank-you and your friendly advice.
Arkadaşça bir selamlaşma olarak ateş topu atan zeki bir gaz ırkı biliyorum.
I know a race made of sentient gas who throw fireballs as a friendly wave.
Küçük, dostça bir yarışma?
Little friendly competition?
Bir dost yüzü görmek güzel.
Nice to see a friendly face.
O kadar dost canlısı olacaktım ki bu canını acıtacaktı.
I was gonna be so [bleep] friendly, it hurt.
Bu turu Stanford tenisine göre o almış olabilirdi ama arkadaş arasında küçük bir maçı halledebilirdim.
She may have had a full ride to Stanford for tennis, but I could handle a friendly singles match.
O kadar arkadaş canlısı olacaktım ki, canı yanacaktı.
I was gonna be so [Bleep] friendly, it hurt.
Dostça sohbet etmeye geldik gençler.
Hey, boys, this is a friendly conversation.
Dost canlısı şerifimize bir zarf götür.
He might reach out. Take an envelope to our friendly sheriff.
Bana dostça bir tavsiye vermeye gelmiştin.
Well, you came to give me some friendly advice.
Sandviç almaya kafeye gitmiştim biraz fazla cana yakın davrandı, tamam mı?
I went to the Brew to get a sandwich and he just got a little bit too friendly. Okay?
- İfadende Jared'i tanıdığını, ancak samimi olmadığınızı söylemiştin.
You said in your testimony that you knew Jared, but weren't friendly.
Bu uzaylının ne kadar dost canlısı olduğunu bilmiyoruz.
We don't know how friendly this alien visitor is.
Artık çok sıcak davranıyorlar.
They're so friendly now.
Dost canlısı dedektif varken olmaz.
Not with, uh, detective friendly.
Ve sadece bil diye söylüyorum, Mykonos aynı cinsiyetten olan çiftlere karşı çok arkadaş canlısı.
And just FYI, Mykonos is very friendly to same-sex couples.
Biz en iyisi devletlerin barışmasını dileyelim.
Better hope the natives are friendly.
Kadının kuzeni bir ziyarette bulundu.
Woman's cousin paid me a friendly visit.
Kuzenini ziyaret edebilir ve arkadaşçıl bir ziyaret olmadığını gösterebilirsin.
Well, you visit this cousin, make sure it's not a friendly visit.
Tabii ki tüm aslanlar dostane değildir. Arada sırada, kafanızı kopartacak bir aslan da çıkar.
Of course, not all lions are friendly, and every so often, one will bite your head off.
O dost ateşi olayını tamamen bana yıktılar.
They hung that friendly-fire shit on me.
- Tango, orası dost bölge.
Tango, that's a friendly position.