Frontline translate English
143 parallel translation
Ama ne yazık ki artık ön saflarda istenmiyorum.
But alas, I'm no longer wanted in the frontline.
Horace cepheye gönderilmez.
Horace won't be anywhere near the frontline.
Cephede buluşuruz.
We may all meet on the frontline yet.
Generallerini personel toplantısına bile çağırmadıkları İtalyan askerleri ön cepheye itiyorlar.
Pushing Italian soldiers into the frontline without letting their general lead even a staff meeting.
Ama burada, galiba, kalıcı bir sınır olmalıydı?
But isn't there, like, a permanent frontline?
Bay Dussel, ne de olsa Anne talim görmüş bir asker değil.
Mr. Dussel, after all, Anne is not exactly a trained frontline soldier.
Ön cepheyi 10 metre kadar ileri alacağız.
We'll move our frontline about ten metres.
Bu savaşta cepheye gönüllü gidiyorum.
I'd like to volunteer for frontline duty.
Bir tür cephe psikiyatrisi.
Sort of frontline psychiatry.
- Cephede iki yıl, ha?
- Two years'frontline service, huh?
- Kimse hattı bırakmıyor.
- Nobody leaves the frontline.
Hattınıza geri dönün!
Return to the frontline!
Ancak, bir sonraki savaşta aynı taarruz birimini... üç hafta ya da daha kısa bir sürede... tamir edip, birliğine teslim edebilecek duruma geleceğiz.
However, in the next war, we shall be able to repair and deliver that same fighting unit to the frontline trenches in three weeks or even less.
Sizler bizim ön saflardaki temsilcilerimiz olacaksınız.
You will be our representatives in the frontline.
Çin birlikleri ise Tongguan'a gelip... ön cepheye doğru ilerledi.
The Chinese army pledged in Tongguan, marching towards the frontline.
Tabur komutanı saldırı emri verdi... ve kendini ön cepheye attı!
Our battalion commander has ordered an attack, he's on the frontline himself.
Peki, o zaman sanki kestirme yol bulup ön saflarda savaşmaya git... böylece tatbikatın kısa biter!
Alright, treat it as if you've just got a cut, go on and fight at the frontline.
Kolordu'nun üzerinden geçebileceği bir halı sereceğiz. Ve bu, bildiğiniz gibi Alman sınırlarında.
And this, as you know, is the German frontline there.
Ön sınır kalitesinde değiller. Hiç değiller.
They're not frontline caliber, not at all.
Bizim görevimiz buradaki Alman sınırında bir delik açmak, ve sonra bu yolu hızla geçerek, yoldaki tüm hava kuvvetleriyle birleşmek.
Our job is to punch a hole through the German frontline here, and then drive like hell up this road, linking up with each airborne division on the way.
- Sen ön saftan güvenliği aşamazsın.
- You won't get through frontline security.
Seçme şansım vardı ve sıcak çatışmadan korkuyordum.
I had a choice. I was afraid of frontline duty.
Vietnam'daki piyade askerlerin çoğu, savaşın delilik olduğunu, sadece terör olaylarında, insanların öldüğünü düşünüyor.
For the average frontline infantry soldier in Vietnam, war is a bore, interrupted only by moments of sheer terror when men die.
Kendini öne çıkarmaya hazır olduğunda, haber ver.
When you're ready to put yourself on the frontline, let me know.
Burası, sinirlerimizi güçlendirmek için yapılmış bir rehabilitasyon merkezi gibiydi.
It's become a kind of frontline halfway house... for straightening out our nerves.
.. için değil, birşeyleri daha iyi yapabilmek, mizah ve kültür de içeren, insanların kendileriyle ilişkilendirebileceği bir dergi olsun diye doğru kararda yapmak istedik.
From every strategic centre and frontline stronghold their reporters are sending back the lessons of new tactics, new ways of war. The result was it's a media war. There's tremendous fakery all along the line.
"Frontline"'da bir yıl önce yapılan bir röportaj. Davanın başlangıcında genç bir avukat vardı.
I remembered this piece that "Frontline" did a year ago about the young lawyer who originally filed the suit.
Bütün kent genç idealistin ölümünü düşünüyor.
Tonight, Frontline explores a young idealist's death.
Peki ön saflara itilen kim oldu burada?
So who just got pushed to the frontline on that one?
- Askeri sıhhiye kullanıyormuş.
- Medics in the frontline use them.
İşin ön cephesinde olan biri.
The one in the frontline.
Çatışmalarda biz de olmalıyız
We should be on the frontline.
Evet bebek, sıradaki şarkı siz bu kızıl vebayla savaşan özgürlük savaşçıları için gelsin!
Yah baby, this one's going out to all you freedom fighters holding back the red plague on the rock'n'roller's frontline to Vegas!
- Bir ön hat düzeneği için.
- For a frontline setup.
Bu tesis bir ön hat.
This facility is frontline.
Sen cumhuriyetimizin en öndeki cephesindesin!
You're at the very frontline of our republic! The frontline!
Bir arkeologun ön saflarda yeri olamaz.
An archaeologist has no place on a frontline unit.
Bizim burada yaptığımız ön cephe işidir.
What we do here is frontline stuff.
Çünkü gözcüler ileri cephe hattının en iyileridir.
Because scouts are the best men on the frontline.
Ama savaş esnasında Albay olan, milletvekili Émile Driant Verdun'un aslında ne kadar savunmasız olduğunu görmüştü.
But parliamentary deputy Émile Driant, now a frontline Colonel, realised how vulnerable Verdun really was.
On bir! Atıcı kazandı!
Frontline winner!
Atıcı kazandı.
Frontline winner!
Gao, bütün izinler kaldırılsın.
Koh All frontline police shall join the hunt
Şimdi terörle olan savaşınızda en ön saftalar.
Now they're the frontline in your war on terror.
- Frontline'ı kaydediyor.
He TiVo's FRONTLINE.
Süper olacak.
frontline stuff. Watch this.
Onların ön saflarını düşürdük, çiftlik hemen arkada.
We take their frontline. Then the farm just behind!
3 gün burada kalacaksın, daha sonra Delsaux çiftliğine, oradaki ön cepheye gideceksin.
You rest up here for three days. Then the frontline by the Delsaux farm.
Ayrıca çarpışma olmadığı bir anda, ön cephede ne işiniz var?
Perhaps you can tell me what you are doing here... in the frontline, in the absence of any combat?
Şimdi bu zavallı çocuklar, ön cephenin kim bilir neresine gidecekler.
Where will those poor boys end up on the frontline now?
Nano-genler, insanı sadece iyileştirmiyorlar onları cepheye de hazırlıyorlar.
The nanogenes don't just fix you up, they get you ready for the frontline.