Fuss translate English
2,346 parallel translation
Kargaşa yaratmak istemiyorum.
I don't want a big fuss.
Böylece Eli Scruggs... merdivenine son kez tırmandı ve son tamiratını bitirdiğinde sessizce, kargaşa yaratmadan kalp krizi geçirdi ve öldü.
With tha eli scruggs climbed his ladder for the very last time. And once he had finished making his last repair, eli scruggs- - quietly, with no fuss- - had a heart attack and died.
Yaygara yapmasana. Şahaneler.
Oh, please don't make a fuss.
Kıyamet kopmuştu!
The fuss that caused!
Hepinizin bana sorun çıkardığım için... -... kızgın olduğunu biliyorum.
I quite understand you're all furious with me, causing such a fuss.
Bu karmaşa ne?
Why the fuss?
O zaman neden ortalığı karıştırıyorsun?
Then why the fuss?
Benimle uğraş bakalım...
You fuss over me one more time...
Neden onu bu kadar büyüttüyorlar ki?
Why do they make such a big fuss over him?
- Hayır, büyütmeye gerek yok.
Oh! There's no need to fuss.
Üstüne fazla düşüyorsun.
You're making too much fuss of her.
Dinna fash yersel * *, dostum. ( * * - anlamadım )
Do not fuss yourself, laddie.
Git şikâyet et. İki pislik için kopardığın şu gürültüye bak!
All this fuss over two lousy rednecks!
Ustabaşı bir haftalık yevmiyesini almadığını söyledi. Hiçbir sorun çıkartmadan gitmiş.
The foreman says they owed him a week's pay... but that he left without any fuss.
Ortalığı telaşa vermeyeceğim.
I am not gonna make a fuss over it.
Yaygara çıkarmadan çalıştığın sürece sorun yok.
As long as you work without a fuss.
Sadece millet niye bu kadar yaygara koparıyor görmek istedim.
Just wanted to see what all the fuss was about.
merhaba, mümkün olduğunca çabuk geldim.
- I'm fine. Everyone is making a fuss.
- Faruk yeter gitme çocuğun üstüne.
- Enough. Don't make a fuss over the kid.
- Neden telaşlandın?
What's the fuss?
O zaman bir de kobe bifteğini deneyelim, tüm bu tartışmanın neden olduğunu görelim.
So let's try the kobe, see what all the fuss is about.
Ne bu şamata böyle?
What's all the fuss?
Hayır, ama iki kurban arasındaki ortak nokta bu. Kayıtlarınıza kimler ulaşabiliyordu? - Burada kalan bayanların mahremiyetine saygı konusunda çok disiplinliyizdir.
If there was a fuss, the railroad would... mount an appropriate response.
Bu kadar büyüttükleri şey ne anlamıyorum.
I don't see what all the fuss is.
- Sakin olun, kavga etmeyin.
Easy, don't make a fuss.
- Eğer öleceksem neden bu şey üzerinde bu kadar yaygara kopuyor, bir bakayım dedim. Tamam.
I figure if I'm gonna die, I might as well see what all the fuss is about, huh?
Gerçekten sinir bozucu oluyorsun.
You're a real fuss.
Gereksiz yere ortalığı karıştırmak istemedim.
But I... I just don't want a fuss.
Size nasıl yardımcı olabilirim, mösyö? Gereksiz yere telaşlandırmak istemem, ama koridorumda ilginç bir adam var, orada öylece oturuyor.
I don't want to cause a fuss... but there's a strange man in my hallway, and he's just sitting there.
Ne şiş yansın ne kebap.
No muss, no fuss.
Bütün mesele sensin.
You are what all the fuss is about.
Canım o kadarcık yer de temizlenmeyiversin yani.
It's such a small space. What's the fuss about?
Telaşa gerek yok.
No need to make a fuss.
Hayır, ambulansta uyanıp neler olduğunu anlayamam dışında bir şey hatırlamıyorum.
No, I don't remember anything except waking up in the ambulance wondering what the fuss was all about.
Belediye dairesinde.
City Hall. No muss, no fuss.
Kolya amcanın babalığı işte böyle çabucak sona erdi.
That's how uncle Kolya stopped being my father. Quickly and with no extra fuss.
Annem veryansın etti gerçektende abartmıştı.
Mum made a big fuss and it was really great.
Pekala Marcia, bu kadar gürültü patırtının sebebi ne?
So Marcia, what is all the fuss about?
Bu gürültü de ne?
What's the fuss?
Karışıklık, dalavere istemiyorsun, değil mi?
You want no fuss, no mess, right?
Bu tantana da ne böyle mi diyorsun?
You don't know what all the fuss is about?
Bill'ciğim bu kadar abartılacak ne var öğrenmek istedi.
My Bill wanted to know what all the fuss was about.
Bu kargaşa da ne?
What's the fuss?
Şimdi onca patırtının sebebini anlıyorum.
Now I can see what all the fuss has been about.
Niye ortalığı velveleye veriyorsun?
Why are you making all this fuss?
Yatağa koyduğumda yaygarayı basmadı mesela. Selamlar.
He didn't even fuss when I put him to bed.
Böyle aptalca formaliteler için ortalığı velveleye vermeyelim.
Let's not fuss with such stupid formalities
Bu ne yaygara?
What's the fuss?
Eğer uyuyamazsa huysuzlanır.
And fuss so much he can't sleep.
İşte, dur.
- Just don't, don't fuss.
Gürültü patırtının sebebi ;
The fuss is that Miss Knope claimed that she was not advocating for this gay cause.