Geniş translate English
8,167 parallel translation
Geniş sahilleriyle
It stands with broad beeches
Çok geniş yer. Biliyorum.
It's big, I know.
Her neyse, apartmanım güzel ve geniş, iki kişiye yetecek kadar.
the apartment's a nice big one...
Burada çalışmak için dört gözle beklediğim şeylerden biri de geniş ölçekte araştırma ve...
One of the things I'd most look forward to about, uh, working here is exploring your larger scale...
Bu davadaki sanıklar girişimlerimizi sürekli hüsrana uğratıp her itiraza ayaklanıp, uluslararası ilişkilerde mahşeri tetikliyorlar. Ama olaya geniş açıdan bakalım.
The defendants in this case have continuously tried to frustrate our attempts, raising every possible objection, threatening an Armageddon in international relations, but let's put things into perspective here.
Çok ferah. Çok geniş.
It has so much space.
GoProyu şuraya ayarla böylece geniş açı görüntü alabiliriz.
Set the GoPro up over there, so we can get a, you know, wide shot of the environment.
- "Geniş omuzlu" var mı, bak bir.
Yeah. Look for one marked "Shoulders."
Geniş isyancı güçlerle karşı karşıyayız.
Facing large combined rebel force!
Batı dünyasının artan taleplerini karşılamak için altın, elmas, bakır, koltan ve diğer değeri yüksek madenler gibi doğal kaynakları yağmalamak adına tüm tarafların şiddetin kasten sürdürülmesinden şüphelenmesiyle birlikte ülkenin geniş maden zenginliği çatışmaya zemin hazırlıyor.
The conflict is fuelled by the country's vast mineral wealth, with all sides suspected of deliberately prolonging the violence to plunder natural resources such as gold, diamonds, copper, coltan, and other high-value minerals to meet the growing demand of the Western world.
Artık makine, silah ve ekspertizde daha da geniş hizmetler sunuyor.
Provides much more extensive services now in machinery, weaponry, expertise.
Daha çok bombardıman silahı olan daha geniş gemiler lazım.
We need larger ships with more cannons.
Geniş gemiler, tamam.
Larger ships, fine.
Amirallik daha geniş bir ev önerdi ama bu limana yakın.
The admiralty suggested a larger house, but this is near the harbour.
Velhasıl, biz de Hindistan'a yeni fikirler ve geniş ufuklarla döndük dünyayı ve insanı artık daha iyi biliyoruz.
And thus we two return to India with new ideas and greater enlightenment of the state of the world and humanity.
Şehrimizi geniş ve görkemli bulvarlarla donattı.
Patterned our concourse with boulevards of generous proportion and exquisite grace.
Daha geniş bir yer lâzım bize.
We simply need to get some space.
- Geniş güvenlik duvarları örülmüş durumda.
It's extensively firewalled. Exactly.
İstek aralığınızı çok geniş tutuyorsunuz Bay Chen.
You're casting your net way too wide, Mr. Chen.
Ona baş demezler Geniş arazi derler
It is not called head But wide fields
Ah! Geniş arazilerimde
Oh my wide fields
Ah! Geniş arazilerim
Oh my wide fields
Polis tarlalar ve göller de dahil olmak üzere çok geniş bir alanı arıyor. Ancak kötü hava koşulları helikopterler için elverişi değil.
- Police are searching vast areas of terrain, including fields and lakes, but bad weather kept search helicopters grounded.
- Olaya geniş açıdan bakıyorum sadece.
I'm trying to think outside the box. Come on.
Sağlam bir kanıt ya da görgü tanığı olmamasına rağmen federal ve yerel güvenlik güçlerinin geniş çaplı insan avı devam ediyor.
With no substantial leads and no end in sight, a massive manhunt involving local and federal law enforcement continues.
Mermer giriş, geniş oturma odası ve granit tezgahlar.
So, marble in the entryway, sunken living room, and... granite countertops.
Beyler, güzel bir geniş çekim yapın.
Guys, give me a nice big wide-shot.
Gözleri geniş geniş açılmıştı.
" Her eyes opened wider and wider
Dağ aslanlarının da çok geniş doğal yaşam alanına ihtiyacı vardır.
And the mountain lion needs a very large habitat.
Bütün her şey cuk oturmuş ama benimkisi ise geniş geniş, sarkmış balkabağı gibi.
Everything is cut right. And mine is like a lumpy, pumpkin sack dress.
- Charlie, geniş gövdeli DC-10 uçağa boş yere binmedik.
- Yeah. Charlie, we're not on a wide-body DC-10 for nothing.
- Evet ama geniş gövdeli DC-10'u kasten seçtik çünkü...
Well, yes, but we chose a wide-body DC-10 on purpose.
Gömlek geniş açık.
Shirt wide open.
O geniş kalçalar vardır.
She has wide hips.
Damat geniş omuzlar ve ela gözlü esmer, yakışıklı bir adam olduğunu.
The groom is a dark, handsome man with broad shoulders and hazel eyes.
Daha geniş tedarik zincirlerinde işlerin çoğu Shima gibi sessiz insanlar tarafından yapılır.
Most of this work is done by people, like Shima, who have no voice in the larger supply chain.
Bu yüzden daha geniş toplumsal düzeyde araştırmaya başlamak gerekir.
So, you have to start looking in that bigger community scope.
Çevresi epey geniş birinin yanına oturdun.
You happen to be sitting next to a very well-connected hombre.
Kime kadar geniş?
Connected to who?
Daha geniş aç.
Wider.
Ertesi gün düzgün, geniş çaplı olarak sulandı.
And the next day, it got a proper, full-scale watering.
Tallinn'in geniş ovasından beridir.
From large meadow to Tallinn.
Bir sanat eseri gibisin. Demek istediği, geniş dağılımın bize daha büyük bir reklâm bütçesi sunabileceği.
What she's saying is that wider distribution would mean bigger ad budgets for us.
Bu gibi YouTube videoları 15.000 manzaralı nasıl indirmek için kimseyle Bir izlenemez teknoloji Tor olarak bilinen bu verileri çeker binlerce bilgisayar dünya çapında Bu geniş oluşturmak için açık pazar.
YouTube videos like this one with 15,000 views tell anyone how to download an untraceable technology known as Tor that pulls data from thousands of computers worldwide to create this wide open marketplace.
Bunlar orijinal üyeler sosyal motive değil ancak daha fazla endişe Sert matematik ile şifreleme teknolojisi ve daha geniş felsefe anonimlik, Bireysel özgürlük ve gizlilik.
These original members were not socially motivated, but more concerned with the hard math of cryptographic technology and the broader philosophy of anonymity, individual liberty and privacy.
Ama ayrıntılı dan tartışmalar arkadaşlarınızla ve ailenizle ve kamu bilgisi Ross'un yörünge Fizik gelen ve Mühendislik majör Küçük çalışan ev bükülmüş kitap satan şirket, bunu anlamak zordu nasıl o belki olabilir tek beyni olmuştur İpek Yolu'nun, geniş ve karmaşık internet hizmeti ile bir milyondan fazla Dünya çapında kullanıcıların.
But from the exhaustive discussions with friends and family and the public knowledge of Ross's trajectory from Physics and Engineering major to running a small home-spun book-selling company, it was difficult to understand how he could possibly have been the sole mastermind of the Silk Road,
Analizlere göre, 48 saat içinde geniş ölçekli bir saldırı olacak birden fazla da hedef.
Analysis indicates a large-scale attack in the next 48 hours, suggesting multiple targets.
Ülkede geniş bir nüfus artışı var.
We have already made to many enemies.
Bu ve geniş politika.
That and wise policy.
Ekstra, ekstra, ekstra, ekstra, ekstra, ekstra, ekstra geniş.
Extra, extra, extra, extra, extra, extra, extra large.
Burası benim için yeterince geniş.
This room's big enough for me.