Gençler translate English
4,924 parallel translation
Hayır, gençler için, Tommy.
No, it's for boys, Tommy.
- Üniversiteli gençler gibi.
Like college kids.
Gençler böyle adam olur, çocuklar.
This is how boys become men, kids.
Gençler, fındık deposu bu tarafta.
Guys, the nut store is over there.
Selam gençler.
Hey, fellas.
Bu yetenekli gençler hikayesi nedir?
What's with this gifted youngsters place?
Siz gençler yeni misiniz?
Are you guys new?
- Bu da size kapak olsun, gençler.
Take a lap, little boys.
Jetlere binme vakti gençler.
Time to mount your jets, boys.
Her neyse, siz gençler bilin istedim ki bu yerde ottan pek uzak kalamayız.
Anyway, just wanted to let you guys know that in this neighborhood, we don't keep off the grass.
Teşekkürler gençler.
Thank you, guys.
Gençler dijitale geçmelisiniz.
Hey, you boys have to go digital.
- Gençler, grubumuzu seviyorum.
Guys, I love our group.
Altın Eldivenler onun en iyisi olduğunu söylüyor ve biz de Gençler Şampiyonası'na gidiyoruz.
Golden Gloves says he's the best and now we're moving to Junior Olympics.
İşler sizin için çok kötü bitecek gençler.
Things are gonna end up badly for you guys, seriously.
İşte tavsiye geliyor, gençler.
- Here's the advice, young men.
Gençler tependen boşluğa atış yaparken sen sadece karın üstü sürünüyorsun.
You're just crawling on your belly while teenagers shoot blanks over your head.
Savaşıp ölen gençler kadar risk alıyor muyduk?
Were we risking as much as these young men fighting and dying?
Metodist Gençler Vakfında.
- Methodist youth fellowship.
Bir kaç yil önce Ben Hannah'i beceriyordum ve bu gençler tanistilar..
Couple years ago, I'm banging Hannah, and it's how these guys met.
Deli kanlı gençler de bizim...
Young hot blood is ours...
Gençler FUBU, Ecko, Rocawear veya Sean John'u sallayacak.
Dudes must rock Fubu, Ecko... Rocawear, or Sean John.
- Sakin olun gençler.
Guys, be cool. Come on.
Birşeyler içmek istermisiniz gençler?
You guys want some drinks?
Pekala gençler şovdan önce 15 dakikanız var
All right, fellas. You got 15 minutes before show time.
Gençler böyle giyiniyor.
That's how the kids wear it.
Gençler sürekli yanlış yola giriyor.
Young people always go wrong way.
Naber gençler, biz karşı komşularınız.
We're your across-the-hall neighbors.
Ve bu gençler, politikada da başarılı olma şansı var.
And this youth is successfully working.. ... In even ] sector except for politics.
- Sen gençler biliyor musun?
- You know teenagers?
- Bizim tarafa fazla yaklaşmadınız mı gençler?
Aren't you boys getting a little bit too close to our side?
Hadi gençler!
Come on, lads.
Hispanik gençler beyaz akranlarından % 99 daha çok reklamlara maruz kalıyorlardı. Ürünlerimizi en savunmasız insanlara satıyoruz bu insanlar ayrıca maddi güçleri yeterli olmadığından sağlık masrafları devlet tarafından karşılanması gerekenler.
We're selling these products to the people who are most vulnerable and they're also the people that society has to provide health care for because they don't have the money to do it themselves.
- Marva, gençler, saldırı altındayız. - Ha siktir.
Marva, fellas, we under attack now.
Şimdilerde gençler buraya esrar çekmeye, bira içmeye ve sevişmeye geliyor.
Now the young people here to smoke, drink beer and have sex,
Bu yeri aydınlatacağız, gençler.
We're gonna light this place up, boys.
Eğer gençler bunu bilseydi yanında kokainle bir bodrum katına saklanır ve asla dışarı çıkmazlardı.
If young people knew it, they'd crawl into the basement with a crack pipe and never come out.
Gençler hep böyledir.
Teenagers are like that
Gençler, kapanıyoruz.
Folks, closing in a minute.
Benden bu kadar gençler.
That's it for me, boyos.
Dinleyin gençler.
Listen up, lads.
Gençler?
Hey, guys?
Çok gençler.
They're all so young.
Gençler o gibi şeylerde iyidir sanıyordum.
I thought young people were good at those things.
Merhaba gençler.
Hello, boys.
Daha gençler ve hayattalar.
They're young and they're alive
Tamam gençler.
All right, lads.
Aferin gençler.
Well done, lad.
Pekala, biraz kafaları bulalım gençler.
All right, let's get the drinks in, boys.
Çok gençler.
Very young.
Gençler daha fazla sevişiyor... aslında söyleşiyor.
Having luck, rather.